16 Mart 2010 Salı

Sword of Truth Serisinin 4. kitabı: Temple of The Winds



Katıksız bir inatla, ara vermeden, soluk almadan okuyorum Sword of Truth Serisini. Blood of the Fold ne yavanmış dedim, Temple of the Winds bittikten sonra.

Biliyorum fantastik sevmeyenlere, bu yazdıklarım çöp gibi gelecek. Ama eminim fantastik edebiyat tutkunlarının bir çırpıda yutmak isteyeceği kitaplar bunlar!

Temple of the Winds, gene serinin diğer kitapları gibi, kalınan yerden devam ediyor.

Kitap oldukça sürükleyici, Wizard's First Rule'dan sonra serinin şu ana dek en iyi kitabı diyorum. Bir çok süpriz ve twist yapıyor kitabın sonuna doğru. Özellikle, yine klişe birşey çıkar diye şüpheyle baktığımız "beyazlının ihaneti" nefes kesici olmuş. okurken tüylerim diken diken oldu, gene bol bol küfür ettim gerçi karakterlerin inatçılığına.

Bundan ötesi spoiler yani kitapla ilgili major detaylara yer verebilir, kitabı okumadı iseniz okumayın!

Özellikle Kahlan'ın Nadine'i göndermeyişi ve hatta açıkça Richard'ı öldürmeye gelmiş olan Marlin'i teslim almamasına tahammül edemedim. Yahu Kahlan bu, habire "sen confessorsun, duty de duty" diye büyütülmüş, görevi bu. canından çok sevdiği adamı öldürmeye gelen herifi nasıl confess  etmez, aklım almadı. Ben Kahlanın yerinde olsam o saçma sapan evlilikten önce, Nadine'i de bir güzel teslim alırdım dayanamazdım sevdiğim adamla tebelleş olmasına. Sapığın ise Drefan çıkacağını tahmin etmiştim! Senin anan da norospuydu zaten nihahahah! Yalnız Tristan bok yoluna gitti, o biraz kaynadı sanki arada...

Sonuçta 4 kitaptır beklenen evliligin nihayet gerçekleşmesi okuyucuya derin bir oh çektiriyor. Eğer bir kitap daha uzatsaydı çekilmeyecekti, kardeşim siz ne başı dertten kurtulmayan insanlarsınız! diye yırtar atardım vallahi..

Şahaneydi, şimdi Soul of the Fire'a başladım, o da fena gitmiyor, fantastik sevmeyenler, sabredin, sadece 8 kitap kaldı.  ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails