24 Şubat 2014 Pazartesi

Maxime Chattam | Gaia Teorisi ★★★★★

Size cok acayip bir kitaptan bahsedeyim mi?

Gaia Teorisi inanilmaz bir kitap. Maxime Chattam ise tabiri caizse bir dahi ya da deli; sonucta ikisinin arasinda pek bir fark yok gibi. Chattam'in beni raflarimda beklemekte olan son iki kitabi haricinde tum kitaplarini okudum. Hastasiyim. Adam inanilmaz; okuyucuyu oyle basarili bir sekilde geriyor ve ayni zamanda, oylesine yogun bir bilgi bombardimanina tutuyor ki ne desem, nasil anlatsam Chattam'i tanimlayamayacakmisim gibi hissediyorum.

Maxime Chattam'in tarzini ancak Grange'a bir kutuphane dolusu bilgi eklersek karsimiza cikacak bir atom bombasi dersem ifade edebilirim. Grange'in gerilimine sahip; ancak, bu adamin kafasi cok daha farkli bir sekilde calisiyor. Dolayisiyla Grange sevip son yazdigi kitaplardan pek de memnun degilseniz Chattam acik bir adres.

Gelelim Gaia Teorisi'ne... Dan Brown'un Ihanet Noktasi'ni aliyoruz; buna bir tutam Lost ekliyoruz. Karisim kivamina gelince yeteri kadar genetik bilimi uzerine bilgi, gerilim, adrenalin ve guc katiyor ve iyice karistiriyoruz. Sonucta ne mi oluyor? Insanlarin guc ugruna nelerden vazgecebileceklerini goruyoruz. Cok acayip degil mi? 

Chattam'in en cok sevdigim ozelliklerinden biri kitabin onsozunu bir kisiye ithaf ederek degil bizlerle konusurcasina yazmasi. Kitabi yazarken dinledigi sarkilari bile yaziyor ki okuma zevkine biraz da muzik katmak istersek dinledigimiz seyler bizi hikayeden uzaklastirmasin. Her hikayesinde sol gosterip sag vuruyor ve gercekten ne oldugunu asla tahmin edemiyorsunuz. Basarili kurgusunu, bir de gerceklerle destekliyor ki o sayfalari sadece adrenalin ugruna cevirmediginizi goruyorsunuz.

Biliyorsunuz, normalde yazilarima bir alinti fotografi eslik eder. Bu defa oyle bir fotograf goremeyeceksiniz zira kitap, onlarca minik sari kagitla isaretlenmis durumda. Finallere hazirlandigim ders kitabi gibi gorunuyor; bu nedenle, hangisini sizinle paylasacagima karar veremedim. En iyisinin adami kitabi ellerinizin arasina alip okumaniz olduguna inandim. 

Su noktada sizlere bir ozur borcum var. Adamin neredeyse okumadigim kitabini birakmayip ancak simdi Chattam hakkinda yaziyor olmam oldukca ayiplanasi. Lakin daha once de soyledigim gibi bazi kitaplarimi yeniden okuyorum. Chattam'inkiler de yeniden okunacak ve sizlerle paylasilacaklar arasinda! Soz!

Genler, dürtüler ve ölümler,
Amalth.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Arthur Conan Doyle | Kusursuz Suc Yoktur ★☆

Kim derdi ki bir Sherlock Holmes kitabi okuyacagim ve okudugum her anina sovecegim! 

Kitabin genel fikri iyi! Isten gelip kitap okumaya zamani olmayan kisi, Sherlock hikayelerinin bir araya getirildigi bu gibi kitaplari basucu kitabi yapabilir ve her gece uyumadan once 20-25 sayfadan ibaret hikayelerden birini bitirip huzur icinde uykuya dalabilir. Hem yogun hayatin baskisindan dolayi kitap okumaktan vazgecmez hem de her gece ancak 20 sayfa okuyabileceginden uzun bir romani kopuk kopuk bir hale getirmez.

Fikir ne derece iyiyse kapak tasarimi, kagit kalitesi, vs de o derece iyi. "Eee, Amalth, sorun nerede o zaman?" dediginizi duyar gibi oluyorum. Sonucta Sherlock hikayelerinin de basarisiz olamayacagi dusunuldugunde sikayet edecek bir seyim yokmus gibi gorunuyor degil mi? Ah, oyle dusunuyorsaniz cok yaniliyorsunuz. Kusursuz Suc Yoktur, kotu ceviri acisindan simdiye kadar okudugum tum kitaplar arasinda basi ceker. O kadar kotu cevrilmis ki iki hikayeyi hic anlamadim! Kotu cevirinin yani sira imla hatalari da cabasi. Zaten 360 sayfalik kitapta dogru cevrilmis 20 tane cumle var; onlar da imla hatasi iceriyor.

Okurken icimden cok sovdugum bir ornegi paylasirsam belki durumun ne kadar rahatsiz edici oldugunu iyice fark edersiniz.

Holmes: Çok mu yakından vurulmuş?
Polis: Evet. Sağdaki tapınağın oradan.

Sadece bu kadarini yazinca hicbir sorun yokmus gibi gorunuyor degil mi? :) Ama sorun buyuk. Oncelikle sahnede tapinak filan yok. Yakindan vurulmus oldugu ifade edilen cumleden sonra gelen tapinakli cumleyi, olunun yerde yatma pozisyonuna dair bir soru izliyor. Yani sanirim ceviren arkadasin tam olarak ne oldugunu kavrayamadigi "baglama" da uymuyor. Iste tam o noktada icimdeki cevirmen bir gunes gibi dogdu ve bir ters ceviriyle sorunu cozdum;

Tapinak --> Temple --> Şakak! Meger kadin sag sakagindan vurulmus!

Kendime hakim olup sadece bir ornekle yetinecegim. Cunku... Kabartmali, suslu kapaklara bir suru para doken yayinevlerinin gercek bir cevirmenle calismamasina; ya emekli Ingilizce ogretmenleriyle ya da ogrencilerle calismasina INANAMIYORUM! Lutfen herkes kendi isini yapsin; aksi takdirde, ben de cevirmenligi birakip doktorluk yapmaya baslayacagim. Artik ölen ölür, kalan saglar bizimdir.

Yoksa pilot mu olsam?
Veya astronot?
Cumhurbaskani?
Amalth.

20 Şubat 2014 Perşembe

Agatha Christie | Iskemlede Bes Ceset ★★☆

Sen gider de kitabin kapagina bir disci koltugu koyarsan, o kitap polisiye klasigi degil, gerilim olur! Uzerine bir de her sayfada gecen disci laflari, disci aletlerinin betimlemeleri, kirilan disler, disi agriyan kadinlar, erkekler, askerler, casuslar ve ilk defa bir seyden -disciden- korktugunu gordugum Poirot...

Saka bir yana, Iskemlede Bes Ceset bence ortalama bir Poirot kitabi. Agatha Christie'nin tarzina bir kere alistiktan sonra kitabin sonundaki surprizleri de kaniksiyorsunuz. O nedenle "Yine en beklemedigim adam katil cikti lan!" demiyorum. Bu kitapta Hastings yok. Dolayisiyla onun saskin hallerine, sapsalliklarina gulemiyoruz. Itiraf etmeliyim; Hastings'li Poirot kitaplarini daha cok seviyorum.

Iskemlede Bes Ceset'in biraz politik bir yani da var bu arada. Michael Palmer'in Besinci Tup'unde dusunduklerimin bir kismini bu kitabi okurken de dusundum. Dunyaya sonunda barisi getirecek bir adam dusunelim. Gecmisinde isledigi cinayeti ortaya cikardiginizda dunya barisina elveda demek ugruna onu cezalandirir miydiniz? Tum dunyanin istikrari adina bir cinayeti gozardi edebilir misiniz? Yoksa, cana kastetmek affedilemez bir eylem midir?

Dusundum oyle iste ve yine cikamadim isin icinden.
Disciler, komplolar ve sirlar,
Amalth.

18 Şubat 2014 Salı

Nora Roberts | Villa ★★★

Ve ben hala Bataklikta Gece Yarisi'nin Nora Roberts'in en iyi kitabi oldugunu dusunuyorum. Villa'yi Bataklikta Gece Yarisi ile ilgili yazima gelen yorumlardan birinde gormus ve onun uzerine almistim. Hayalkirikligina ugradigimi soylemeyecegim ama yine de istedigim gibi degildi. Kadinin okudugum ilk kitabini o denli begenince saniyorum beklentilerim de o denli yuksek oldu.

Ilk olarak sunu soyleyebilirim ki Villa "benlik" bir kitap degil. Sonucta kanli, cinayetli, seri katilli bir kitap olmaktan cok uzak; bunun yerine, icinde yer yer olumlerin oldugu, romantik bir kitap. Villa, yuz yildir sarapcilikla gecinen ve dunyanin en buyuk sarap ureticilerinden biri olan bir ailenin yasadiklarini konu aliyor. Aile sirketi buyuk bir degisim surecinden gecerken Giambelli kadinlari once aski buluyor ve ardindan olumle burun buruna geliyor. Bu sirada bag evlerinin ve baglarin betimlemeleri buyuleyici. Sarap yapimiyla ilgili cok ilginc seyler de ogreniyorsunuz. Ve tabii ki caniniz durmadan sarap istiyor! Villa'yi okumaya niyetlenirseniz okuma zevkinize eslik edecek icecek cay ya da kahve degil de kesinlikle sarap olmali! 

Her ne kadar Villa benlik bir kitap degilse de oldukca sevimliydi. Karakterler arasinda gecen konusmalar oldukca matrak; o derece ki kitabi okurken cogu zaman kendimi gulerken buldum. Bir de aile Italyan oldugundan arada sirada Italyanca cumleler geciyor. Bunlar da kitaba sicacik bir hava katmis. Sonucta Italyanlar, sarap, guzel kadinlar, yakisikli erkekler... Bu birlesimden cikacak "kotu" sey ne kadar kotu olabilir ki?

Kitaptaki kurgu her ne kadar beni buyulemediyse de Robert'in Giambelli ailesini sevdim. Signorita'ya saygi duydum, Pilar'a icim acidi, Eli'de buyukbabami gordum, David'in cocuklarina karsi gosterdigi ozen sayesinde icim sicacik oldu, Sofia'i kiskandim ve sanirim Tyler'a asik oldum! Uzun zamandir asik olacak bir kitap karakteri bulamiyordum; iyi oldu:)

Baglar, saraplar, asklar,
Amalth

14 Şubat 2014 Cuma

[Blog Tur] Anna Kan Giyinmiş Kız - Kendare Blake



             
Kitap: Kan Giyinmiş Kız
Yazar:Kendare Blake                                                               
Orijinal Adı: Anna Dressed in Blood
Yayıncı: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 350
Tür: Korku, Fantastik, Genç Yetişkin
Puanım: 4 


"Düşünceler zamanla bulanıklaşıp kaybolur ama gözler hiçbir şeyi unutmaz…

 Cas Lowood, ihbarlar üzerine hayaletlerin peşine düşerek onları yok eden bir hayalet avcısıdır. Yeni görevi ise, evine adım atan herkesi acımasızca öldüren hayalet Anna Korlovu yakalamak ve ondan kurtulmaktır.


 Fakat Cas bu kez daha önce hiç rastlamadığı türden bir hayaletle karşı karşıyadır. Annanın içindeki, insanları öldürme isteğinin nedenini öğrendiğinde onun hayatına ve ölümüne dair sırlarla örülü gerçekleri de su yüzüne çıkarır."


Yine güzel bir blog turunda bugün bize konuksunuz. Martı yayınlarının katkısıyla korkalım dedik. Ama ne korkma, ben bir gece cidden tedirgin ola ola yattım -ciddiyim- Özellikle kitabın son kısımlarına kadar insan bir geriliyor.  Ben Anna ile ilk karşılaştıkları bölümde baya heyecanlandım. Zaten öyle bir ev insanı direkt korkutur, Cas o kadar şey yaşadı ertesi gün yine gitti, bu kitaplarda, dizi/filmlerde olan cesarete hayranım, şahsen ben öyle yerin sokağına giremem korkudan.

Yazarın dili çok akıcı hızlı hızlı okuyorsunuz kitabı nasıl başladığınızı bilmeden bitirmiş buluyorsunuz. 

Kitapta en sevdiğim şey baş karakterin erkek olmasıydı. Aynı zamanda bana karakteri Supernatural Dean'ı hatırlattı, onun liseli versiyonu denilebilir. Zaten konu andırıyor, hele ilk baştaki ölü ile ilgilendiği bölümde tam o tadı aldım. Karakter olarak sevdim çünkü gayet düz, zeki, eğlenceli olduğu için direkt sevdiriyor kerata. 

Ve tabii en çok sevdiğim yeri Cas'ın annesinin Wicca olması ve kitapta bol bol cadı ritüellerinin bulunmasıydı. Tam benim ilgimi çeken şeyler bunlar! diye diye okudum. 

Anna'ya gelirsek şayet kitap bittikten sonra cosplay yapmayı çok istedim. Lakin şu an yapamayacağımdan dolayı çizmeye giriştim gecenin iki buçuğunda. O denli etkiledi beni. Elbisesi kanlı, ciddi anlamda korkutucu bir karakter olarak yazar Anna'yı iyi yansıtmış. Cidden geriliyorsunuz okurken. Ama sonra hikayesi ortaya çıkınca üzülüp hayıflanıyorsunuz.

"Onu tekrar düşündüm. Anna. Kan Giyinmiş Kız... Onun ne numaralar yapacağını merak ettim. Acaba zeki biri miydi? Uçabiliyor muydu? Bana gülecek ya da çığlık atacak mıydı? Beni nasıl öldürmeye çalışacaktı? "

Yan karakterler Thomas ve Carmel tamamlayıcı olmuşlar. Carmel okulun popüler kızı olmasına rağmen mütevazi tavrı ve sevimli havasıyla sevdiriyor. Hele sondaki Amazon tavrına diyecek sözüm yok.

Kitap biter ve gecenin iki buçuğunda hızını alamayan Sycorox çizmeye girişir. 

Kitapta yadırgadığım puan kırdığım yere gelirsem şayet, en önemli tarafı evet ama Cas ve Anna aşkı tuhaf geldi. Hele çevresinin normal bulması hihi anlayalım modunda takılmaları ciddi çocukça ve yavandı. Arkadaşım hayalet ve insan yani nasıl olurlar dedim. Ama tabii kitabın fantastik ve genç yetişkin olduğunu düşündüğümde olur yahu uzaylı ile oldu bununla olmasın mı dedim kendi kendime kapattım konuyu.

Eğer hayalet hikayelerini seviyorsanız bu kitap sizin için biçilmiş kaftan, o yüzden bizi takip edin ve çekiliş sayfamıza alalım sizi. 


12 Şubat sohbetedecekkimseyok.blogspot.com | Çekiliş 
13 Şubat segesegese.blogspot.com | Ön Okuma 
15 Şubat kutsalyorumcu.blogspot.com | Yazar Tanıtımı 
16 Şubat mirielenda.blogspot.com | Alıntılar 
17 Şubat thcodex.blogspot.com | Tanıtım Videoları 
19 Şubat sssuigenerisss.blogspot.com | Bunları Biliyor Musunuz?


İyi Okumalar

-Sycorox- 

12 Şubat 2014 Çarşamba

Michael Palmer | Besinci Tup ★★★★★

Kaliteli bir medikal gerilim isteyenler parmak kaldirsin!

Besinci Tup'u bundan uzun seneler once bir balikci kasabasinda yasarken almis ancak bir turlu okumak icin elime almamistim. Ne buyuk hata etmisim! Simdi dusunuyorum da belki cok kalitesiz buldugum kapak tasarimi itmisti beni. Neymis? Onyargili davranmayacakmisiz.

Medikal gerilim okumaya Tess Gerritsen ile baslamistim. Ardindan kisir bir sekilde kitapcilarda raflarin arasinda dolasirken turun devamini getirememis ve farkli yazarlara ve tarzlara yonelmistim. Michael Palmer ise benim icin bu baglamda yeni bir turun baslangici oldu.

Besinci Tup tam bir "Medical Thriller". Is yogunlugum nedeniyle, yanilmiyorsam, bes gunde okudum lakin zamanim olsaydi en fazla iki gunde bitirilecek kadar surukleyiciydi. Kitapta, gecmiste bir atlet olup Asil Tendonundaki sakatlanmadan oturu sporu birakip Tip Fakultesi'ne giren ve asistanligini yapan bir kadinla ozel bir dedektifin hikayelerini bir arada okuyor ve hikayelerinin bulusacagi noktayi merakla bekliyoruz. Bu kitabi benim icin bu derece heyecanli, cekici ve hatta paranoyaklastirici kilan sey ise anlatilan hikayenin her an gercek olabilecegi ya da dunyanin bir yerinde gercekten yasaniyor olabilecegi ihtimali. Kitabin kapak yazisi bize verdigimiz kanlarin nereye gittigini bilip bilmedigimizi soruyor ve oradan da kesinlikle gercekci bir hikayeye adim atmamizi sagliyor.

Besinci Tup'un bir diger guzel yani ise her bolumun bir Eflatun alintisiyla baslamasi. Haliyle, cok sayida sayfayi o renkli yapiskan kagitciklarla isaretlemek zorunda kaldim. Zamaninda okul kitaplarima da ayni seyi yapsaydim su an dunyayi yonetiyor olmamam icin hicbir neden yoktu:)

Kitabi okumaya basladiktan sonra Michael Palmer hakkinda kucuk bir arastirma yaptim. Ne yazik ki gectigimiz senenin Eylul ayinda hayatini kaybetmis ama bize okumaktan cok keyif alacagimizi dusundugum bir dolu kitap birakmis. Kendisinin aslinda bir doktor olmasi ve bu nedenle yazdigi kitaplarda hep tibbi ya da insani bir meram olmasi da cabasi.

Sonuc olarak bu ayin kitap alisverisinde sepetimi Michael Palmer'in bulabildigim tum kitaplariyla doldurmayi dusunuyorum. Ve, Tess Gerritsen'in Cerrah ile baslayan o ruzgarina doyamayanlara da ayni seyi yapmalarini tavsiye ediyorum.

Kanlar, koruyucular ve hirslar,
Amalth.

Not: Tess Gerritsen'le ilgili son yazimin ardindan bir e-posta aldim ve su konuda bilgilendirildim: Mevcut durumda Marti Yayinlarindan cikan ve romantik aksiyon tadinda olup Tess sevenleri uzen kitaplar, Gerritsen'in yazarliga ilk basladigi yillara ait kitaplariymis. Rizzoli & Isles serisi cok tutunca yazarin eski kitaplari da yayinlanmaya baslanmis. Anlayacaginiz kadincagiza bos yere soylenmisim. O medikal polisiye yazmaya devam ediyormus ve aslinda kendisini hic de bozmamis. Bu bilgiyi paylasmak boynumun borcuydu. Hepinize iyi okumalar!

11 Şubat 2014 Salı

Agatha Christie | Dersimiz Cinayet ★★★★

Agatha'ya devam! 

Dersimiz Cinayet tam bir Poirot kitabi! Hatta bence, Agatha Christie'nin Poirot karakterini kullandigi kitaplar goz onunde bulunduruldugunda turunun en iyi orneklerinden biri. 

Dersimiz Cinayet'i, Poirot'un en yakin arkadasi olan Hastings'in agzindan okuyoruz. Poirot serisine genel olarak asina olanlariniz bilir; Hastings hikayelerini ve anilarini yaziya doksun diye Poirot basindan gecen her olayi, cozdugu her vakayi Hastings'e anlatir. O da yasananlari ayrintisiyla kaleme alir.

Hastings'le evde oturup "guzel" bir cinayetin islenmiyor olmasindan sikayet eden Poirot'a bir telgraf gelir. Ulkenin en zengin ve en taninan is adamlarindan biri, basina bir sey geleceginden suphe ederek Poirot'tan derhal koskune gelmesini ister. Ancak... Poirot ve Hastings oraya vardiklarinda artik cok gectir. Is adami bir onceki gece oldurulmus ve katil isten pacasini basariyla siyirmistir. Her ne kadar artik kendisini tutan bir musteri olmasa da Poirot kendi merakini yenmek icin cinayeti cozmek zorundadir.

150 sayfalik bu kitap tam da gunesli bir haftasonunda parkta ya da yeni yeni cicek acan saksilarla renklendirilmis bir balkonda cay esliginde okuma kitabi! Parktaki ya da sokaktaki cocuklar istedikleri kadar gurultu yapsin; suslemelerden ve betimlemelerden uzak hikayeyi okurken dikkatiniz hic dagilmayacak.

Karmakarisik olaylar, hancerler ama Nora Roberts'in Ciplak Olum'de de dedigi gibi "klasik" nedenler,
Amalth.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Agatha Christie | Cinayet Alfabesi ★★★

Kimi zaman kitaplar konusunda oyle takintili oluyorum ki okuyup da buraya yazmadigim ve dolayisiyla hatirlamadigim kitaplari yeniden okumaya basliyorum; kitabin konusunu unutmak ayipmis gibi hissediyorum:) Bu takintimin uzerine bir de son zamanlarda okudugum en kisa kitap 450 sayfa olunca beynimi dinlendirmemin zamani geldigini dusundum ve elime bir Agatha aldim. 

Agatha Christie'den bahsetmeme luzum var mi; en azindan bir kitabini okumamis olaniniz var mi bilemiyorum. Agatha benim icin uzay boslugunda ziplenmis polisiye gidibir. Cogu kitabinda olayin gectigi yerler detayli bir sekilde betimlenmez; parmak izleri, kan ya da cinayet silahi gibi fiziki kanitlar gram onem arz etmez. Onemli olan tek sey Poirot'un gri hucreleridir.

Cinayet Alfabesi / ABC Murders farkli kasabalarda islenen cinayetleri konu aldigindan aslinda diger Poirot kitaplariyla kiyaslandiginda biraz farkli. Curetkar bir katil Poirot'a kiskirtici mektuplar gondererek bir sonraki cinayeti nerede ve ne zaman isleyecegini soyluyor ve birakin kendisiyle dalga gecilmesini, biyigiyla bile dalga gecildiginde sinirlenen Poirot, cinayetleri durdurabilmek icin kisilerin hatiralarina ve bir de tren tarifesine guvenmek zorunda kaliyor.

Cinayet Alfabesi, Poirot serisinin bence vasat bir ornegi; evet, kitabin sonunda Poirot katili ve onu nasil buldugunu aciklarken sasiriyorsunuz ama yine de buradaki hikayenin biraz zorlama oldugunu dusunuyorum. 

Neyse; alti ustu 175 sayfa olan bir kitabi daha fazla anlatmasam iyi:)

ABC'ler, cinayetler ve kucuk gri hucreler.
Amalth.




3 Şubat 2014 Pazartesi

John Sandford | Av Kurallari ★★★★

Gectigimiz hafta boyunca cok acayip yazarlarin cok acayip kitaplarina bulastigimdan yazilmak icin bekleyen kitaplarin altinda eziliyorum. Islerimin yogunlugu nedeniyle beklettigim Av Kurallari hakkindaki yazimi da daha fazla erteleyemeyecegim.

John Sandford, Michael Connelly okuyor olmam nedeniyle bana Goodreads tarafindan onerilmis bir yazardi. Arastirmalarim sonucunda Lucas Davenport'un ana karakteri oldugu serinin ilk uc kitabinin Dogan Kitap tarafindan cep boy olarak basildigini ogrendim ve tahmin edersiniz ki derhal siparisini verdim. Zira Goodreads hakkimda hic yanilmamisti. Yine yanilmadi.

Av Kurallari kaliteli ancak alisilmis bir polisiye. Serseri bir polis, kendine Kuduz Kopek adini veren ve basindan itibaren kim oldugunu bildigimiz bir seri katil, tecavuzler, cinayetler, akil oyunlari. Kitap, sanki bir cinayet romani olsun diye degil de Davenport'un ne kadar zeki oldugunu kanitlamak icin yazilmis gibi. Yalniz, bahsetmeden gecemeyecegim bir nokta var ki o da Davenport'un ayni zamanda oyun tasarimcisi olmasi. Oteki yandan ve hatta ozellikle ilk 200 sayfada herhangi bir cinayet goremiyor olusumuza ragmen cok surukleyici bir kitap. 50 sayfa okudugumu sanarken 150 sayfa okudugumu fark ettigim kitaplardan.

Yazarin tarzi ise Connelly'ye daha yakin. Ayaklari yere basiyor. Diger yandan, ikinci ve ucuncu kitaplarda karakterlerin ve tarzin daha cok oturacagini ve okurken daha cok zevk alacagimi dusunuyorum. Yine de cok surukleyici iki kitabin arasina alinip cok gerilmeden ya da cok heyecanlanmadan okunmaya deger bir kitap olduguna inaniyorum.

Bu kitabi hepinize onermiyorum. Polisiyeseverler icin rahat bir nefes alacaklari bir mola gibi olsa da turden keyif almayanlarin "Eee?" demesine de neden olabilir.

Kuduz kopekler, manipulasyonlar, capkinliklar.
Amalth.


Related Posts with Thumbnails