30 Eylül 2013 Pazartesi

Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk


Orhan Pamuk'un okuduğum üçüncü ve şimdiye kadar okuduklarımın içinde en güzel kitabıydı.

Seksenli yılların başlarında İstanbul sosyetesinin önde gelen isimlerinden Kemal, Amerika'da okurken tanıştığı Sibel'le nişanlanmak üzereyken Sibel'e vitrinde gördüğü bir çantayı hediye etmek için girdiği butikte uzaktan bir akrabası olan 18 yaşındaki Füsun'la karşılaşır. Çocukluğundan beri görmediği Füsun'a, gördüğü anda aşık olur ve bu aşkı bir saplantı haline getirirken bir yandan da Sibel'le nişan hazırlıkları yapmaya devam eder.

Masumiyet Müzesi, İstanbul'da, anlatıldığı şekilde hayata da geçirilmiş. Roman bu konuda çok ilginç bir teknik sunuyor zaten, bu roman, müzenin broşürü olarak tasarlanmış gibi Kemal'in ağzından Orhan Pamuk tarafından anlatılıyor. Hatta öyle ki roman kahramanı Kemal'le yazar Orhan Pamuk'un diyaloglarının arasında müzeye kitap ile birlikte gelişlerde girişlerin bedava olması gerektiği bile tartışılıyor, her şey olabildiğince gerçekçi. Ve yasak bir aşkın tüm gerçekçiliğini de inanılmaz bir sadelikle anlatıyor Kemal bizlere Orhan Pamuk'un ağzından, zaman zaman tekrarlara düştüğünde bile çok aşık olmuş birinin dönüp dolaşarak aynı şeyleri yakınlarına anlatışı gibi geliyor.


Okumayanlar için "Neymiş bu müze?" sorusunun cevabını da verelim, Kemal, bu yasak aşkın, aslında büyük bir masumiyet taşıdığını ispat etmek için başlarda sırf bu aşkın kendisine verdiği acıyı hafifletmek amacıyla Füsun'la geçirdikleri anları hatırlatan ufak tefek eşyaları saklamaya başlar ve sonra bu eşyalar epey bir birikince onları bir müzede sergilemeye karar verir. İşte bu kitapta da tüm bu eşyaların hangi anlarda kullanıldığını, neler ifade ettiğini Füsun'la olan tüm ilişkisini ve Füsun'u düşündüğü tüm anları sırasıyla anlatırken teker teker açıklıyor.


Orhan Pamuk okurları için güzel sürprizler de var, diğer romanlarından bazı karakterlerin de Kemal'in arkadaşlarının ve İstanbul sosyetesinin içinde bulunduğunu göreceksiniz, ben Kara Kitap'tan Rüya'yı ve gazeteci Celal Salik'i çıkarabildim. Çok orijinal ve çok güzel bir fikrin hem oturup romanını yazdığı, hem de müzeyi gerçeğe dönüştürdüğü için Orhan Pamuk'a olan sevgim ve saygım çoğaldı, İstanbul'a ilk gidişimde gezilmesi gereken ilk yer Masumiyet Müzesi oldu, Türk edebiyatını sevenlere çok şiddetle öneriyorum, Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay tadı alacaksınız, Orhan Pamuk sevip de bu romanı okumamışlara da aynı şiddetle öneriyorum, siz çok daha fazla tad alacaksınız muhtemelen, aşkı anlatmak herkes için kendine kolay ama bir aşkın yarattığı bir saplantıyı bu kadar güzel anlatmak her yiğidin harcı değil.





Karanlık Sular | Fiona Paul


Kimse ölüler kadar iyi sır saklayamaz.

Kitap: Karanlık Sular (Secrets of the Eternal Rose #1)
Yazar: Fiona Paul
Orijinal Adı: Venom
Yayıncı: Dex
Sayfa Sayısı: 430
Tür: Romantik, Gizem
Puanım: 4 

                                                                                                                                                   "Rönesansta aşk, şehvet, ihanet, kargaşa ve sosyete... 

 Cassandra Caravello bir kızın istediği her şeye sahipti: göz alıcı mücevherler, en popüler partilere davetiyeler, yakışıklı zengin bir nişanlı ve daha fazlası… ama Cassandra'ya bunlar yetmiyordu.                                                                                                                                                                                       Anne-babasının ölümünden sonra kendini su şehrinde tuzağa düşürülmüş gibi hissediyordu, sanki karanlık bir labirent gibi uzanan kanallar ona kaçmasını fısıldıyordu. Cassandra bir gece göğsünün üzerine kanlı bir X işareti çizilmiş, bir kadın cesedi gördü ve kendini gizli cemaatler, fahişeler, katillerle dolu tehlikeli bir dünyanın içinde buldu.                                                                                                                                                      Aynı gece Falco adında fakir bir ressamın çapkın gülümseyişine tutuldu.                                                                                                                                                                                                                                                                               Cassandra duygularını kontrol altına alıp nişanlısına sadık kalmayı başarılabilecek mi?                                                                                                                                                                                                             Onlar Cassandrayı bulmadan, o katilleri bulabilecek mi?.."


Rönesans döneminde Venedik'te olmayı isterdim diyenlerdenseniz şayet sizi buraya alalım. Kitabımızın kahramanı Cassandra soylu ve iyi bir aileden gelen tuhaf bir kızdır. Ailesi öldüğü için teyzesi Agnese ile birlikte yaşar. Tuhaflığı yaşıtları kat kat elbiselere, erkeklere pek meraklıyken, Cass'ın geceleri mezarlıkta zamanını geçirme merakı vardır.

Kitabın başlarında yakın arkadaşı Liviana'nın ölümü ve onun cenazesi sırasında tam bir İtalyan delikanlısı Falco ile tanışır tesadüfen.
Cass'ın mezarlık merakı sayesinde arkadaşı Liviana'nın mahsenmezarının içinde başka bir genç kızın cesedini bulur. Aynı zamanda Falco ile tekrar karşılaşır. Ve hikayemiz git gide gizemli bir hal alır.


Yorumuma gelirsek şayet; yazar kitabı yazarken ünlü illustrator Victoria Frances'in etkisinde oldukça kalmış. Hatta Cassandra Caravello aynen Victoria Frances. Onun da Venedik'te geçen çalışmaları çoktur. O yüzden zaten kitap kartı yapmıştım kendimce. Victoria Frances illustrasyonlarını merak ettiyseniz şayet bir çok hoş fan bloğu var, sürekli güncelleniyor.  Aynı zamanda kitabı okurken İdril'in Exquisite Tastes playlistini dinledim, çok hoş oluyor beraber. 

Dönemin rayihası, maskeli balolar, gotik atmosfer benim tam seveceğim tarzdaydı. İlk başlarında sıkıldım, hatta araya çok kitap girdi, tur girdi, yazık Cass mezarlıklarda kalakaldı öylece. Ama ortalarından sonra elimden bırakamadım, heyecanla ne olacak diye merakla okudum. 

Birde en hoşuma giden şey Venedik'te oradan oraya koşturmak, sanki orada yaşıyormuşçasına, sokaklarında yürüyormuş gibi hissettirmesi oldu. Zaten eğer bir yazar kent betimlemelerini iyi yapıyorsa ekstra puan eklerim. 

Kitap kapağı da gayet merak uyandırıcı geldi bana. 


Kitabın aralarında siyah kağıt üzerine Solsuz Gül Kitabı diye kesitler vardı. Sonradan az bir şekilde ortaya çıksa da gizemini koruyan bir hadise. Ama kitabın gotik atmosferine tam gitmiş o siyah bölümler, oralara bayıldım açıkçası. 

Cass kitabın başından sonuna kadar başını belaya sokmaya çalışmaktan kendini alamıyor. O kadar şeyi görüp geceleri sokağa korkusuzca çıkması enteresan. Falco'ya tuhaf bir şekilde güven duyması saçma geldi bana. Falco karakteri dalgacı, umursamaz, ama bir yandan da iyi niyetli bir karakter de olsa işe yaramaz bir tip olmaktan ileri gidemiyor. 
Nişanlısı Luca ise arkasından sinsi sinsi iş çeviren bir karakter. Katil ise çok tahmin yürütmediğim biri çıkınca sürpriz oldu resmen

Yani cinayet ve gizemli olaylara merakınız varsa şayet, dönem kitaplarını, Venedik, maskeli balolar ve gotik atmosferi seviyorsanız, çok hoşunuza gidebilecek enteresan kurgusu olan bir kitap. 

Ben kitaba 4 puan verdim ilk başlarında olan sıkıcılığı yüzünden. 
Devamı Belladonna'nın çıkmasını dört gözle bekliyorum ayrıca.



İyi Okumalar...

-Sycorox-


Seraphina Çekiliş Sonucu


Beraber çok güzel bir tur geçirdik, çok ilgi çekici bir kitaptı. Kazanan şanslı arkadaşlarımız belli oldu şu saat itibariyle.

 İşte Kazananlar: 

Büşra Ay 
Aisha Lee

Kazananları tebrik ediyoruz. 48 saat içinde tam adınızı, telefon numaranızı ve adresinizi kitapoburlari@gmail.com mail adresine yollamayı unutmayın.

İyi Okumalar...

23 Eylül 2013 Pazartesi

[Blog Tur] Seraphina - Rachel Hartman | Kitap Yorumu - Çekiliş


Tek bir genç kız iki dünyayı bir araya getirebilir mi?

Kitap: Seraphina (Seraphina #1)
Yazar: Rachel Hartman
Orijinal Adı: Seraphina
Yayıncı: Aspendos
Sayfa Sayısı: 456
Tür: Fantastik
Puanım: 4

"Goredd Krallığı'nda kırk yıllık barış, insanlar ve ejderhalar arasındaki güvensizliği hafifletmekte çok başarılı olmamıştı. İnsan kılığına girerek ejderhalar, elçiler olarak saray meclisine katılıyor, âlimler ve öğretmenler olarak da rasyonel ve matematiksel zekâlarını üniversitelere ödünç veriyorlardı. Anlaşmanın yıl dönümü yaklaşırken ise sinirler gergindi.

Seraphina Dombegh'in iki taraftan da korkmak için sebepleri var. Olağan dışı bir şekilde yetenekli bir müzisyen olan Seraphina, tam da kraliyet ailesi üyelerinden biri, ejderhalara yaraşır bir tarzda öldürülmüşken saraya katılır. Soruşturmanın içine düşünce, Kraliçe'nin Muhafızları'nın algıları tehlikeli bir şekilde kuvvetli komutanı Prens Lucian Kiggs ile birlikte çalışır. Barışı yok etmeye yönelik meşum bir plana dair ipuçlarını ortaya çıkarırken Seraphina, kendi sırrını, müzikal yeteneğinin ardındaki sırrı korumaya çalışır; öyle kötü bir sır ki ortaya çıkması hayatı anlamına gelebilir."


Bir dünya düşünün ki Ejderhalar ve insanlar bir arada yaşıyor. Zaman zaman savaşmışlar lakin, 40 yıl boyunca barış yapmışlar.

İnsanlar ve insan kılığındaki ejderler Saarantraslar arasında ateşkes yapılmış lakin insanlar halen ejderlerden tiksintiyle karışık korkuyorlar. Kitabımızın baş karakteri Seraphina ise insan ile Saarantras melezi bir kızımız. Saarantraslar dönüşebilen ejderhalar. Kollarında ve sırtında pulları var ama bunları saklamak zorunda. Herkes onu insan sanıyor.

"Küçük bir an için nefes alamadım. İçimde bir şeyler titredi, sözleri bir udun telini çalmıştı ve nefes alırsam kesilecekti."

Aynı zamanda Seraphina imgelemler görüyor, gördüğü bu insanlara kendince isimler takıp onları bir bahçede topluyor. Kitabın bu kısmı son derece hoş ve eğlenceliydi. Meyve Yarasa, Pelikan Adam, Bayan Mızmız, Gürültülü Delikanlı ve diğerlerini pek seviyorsunuz. Benim favorim Meyve Yarasaydı.


Seraphina'nın hikayesini okurken bir yandan onun için üzülüyorsunuz. Kendini saklamak zorunda, her daim yüreği ağzında yaşıyor. Ama çok zeki ve akıllı bir kız olduğu için bunu iyi başarıyor. 
Kitabın müzikal bir tarafı da var Seraphina'nın müzikal yeteneği ve Virgilius'un asistanı olması nedeniyle. 

Kitapta en sevdiğim karakter Seraphina'nın dayısı Orma. Okuduğunuzda neden olduğunu anlarsınız, onun o enteresan tavırlarına hayran oldum desem yeridir. 

Bu kitabı beğendim çünkü o Ejderler ve olayların geçtiği masalsı atmosfer çok hoşuma gitti. Birde yazar çok detaylı bir konu yaratmış. Ayrıca kapağına vurulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Tek kırdığım puan ilk başlarda konuya adapte olamayışım oldu lakin çabuk geçti. Yani 4 puanı hak etti. 

Aspendos Yayınlarının sponsorluğundaki blog turumuzu bizimle açtınız. Kitap ilginizi çektiyse şayet çekilişimize katılabilirsiniz. 2 kişiye hediye ediyoruz. Bunun için yapmanız gereken aşağıdaki Rafflecopter programından çekilişimize katılmak (Terms and Conditions bölümünü okumayı unutmayın) 

23 Eylül: Çekiliş raflarinarasindan.blogspot.com
24 Eylül: Ön Okuma mirielenda.blogspot.com
25 Eylül: Yazar Tanıtımı thcodex.blogspot.com
26 Eylül: Yazarla Söyleşi pinucciasbooks.blogspot.com
27 Eylül: Bunları Biliyor Musunuz? sssuigenerisss.blogspot.com
28 Eylül: Kitap Kapakları sohbetedecekkimseyok.blogspot.com

Herkese bol şanslar.

-Sycorox- 


a Rafflecopter giveaway

22 Eylül 2013 Pazar

Dostluk Ekmeği | Darien Gee


Kitap: Dostluk Ekmeği
Yazar: Darien Gee
Orijinal Adı: Friendship Bread
Yayıncı: Arkadya Yayınları
Sayfa Sayısı: 462
Tür: Aşk, Yetişkin
Puanım: 3,5

Bir damla gözyaşı ve umutla yoğrulmuş küçük bir hediye,
 kırılan kalbinizi iyileştirip tüm hayatınızı değiştirmeye yeter mi?

"Kaderin ona oynadığı acımasız oyun karşısında Julia Evarts, yaşama sevincini kaybetmiştir. Çektiği tüm acıların ise tek bir sorumlusu vardır. Bir zamanlar en yakın arkadaşı olup da artık yüzünü bile görmek istemediği kız kardeşi... 

 Bir gün küçük kızı Gracie ile birlikte eve geldiklerinde, kapının önünde çiçek desenleriyle bezenmiş bir tabak ve yanında bir tarif bulurlar. Üzerine ise bir not iliştirilmiştir: "Umarım beğenirsiniz." Julia, bu beklenmedik hediyeden kurtulmak istese de kızını mutlu etmek adına tarifi denemeye karar verir.

 Çok geçmeden kasabalarına yeni taşınmış olan iki kadınla tanışır. Eşini kaybetmiş olan Madeline Davis, hayata tek başına devam etmenin bir yolunu ararken, ünlü çellist Hannah Wang de Brisay ise kocasıyla boşanmak üzeredir. Teselliyi, adeta bir sığınak olarak gördükleri dostluklarında bulacak olan bu üç kadın, gün gelip de şu cümleyi söyleyebilecek midir? Her şeye rağmen hayat güzeldir."


Arkadya yayınlarından Kadınlar gününde kazandığım bu kitabı okumak şimdiye kaldı. Yine içinde yemek olan, arkasında tarifler olan bir kitap. Sevdiğim tarz yani. 

"Koyu renkleri açık renklerden, açık renkleri de koyu renklerden ayırmaya devam edip en iyisinin olmasını umut etmekti hayat" 

Amiş Dostluk hamuru ve o hamurun etrafında kasabalının hikayesi. Hamur Julia'nın kapısına bırakıldığında bu denli çoğalacağı, herkesin gündemine oturulacağı tahmin edilmemişti herhalde. 

Arkadya Yayınları kitaplarının baş özelliği, boşanmış yada büyük bir sıkıntı geçirmiş kadınların hikayesi olması sanırım. Bu bağlamda hem bir yandan sıkıyor, bir yandan da insanı sarmalıyor. 

Baş karakter Julia oğlunu kaybettiği için ciddi bunalımda ve evliliği tam manasıyla donmuş bir durumda. Tam o sırada ekmeği kapısında bulunca kızı sayesinde pişiriyor ve o ekmek hayatlarını ısıtıyor sanki. 

Kasabaya yeni gelmiş, kafe açmış Madeline'de bu kalbi kırık kadınlara kol kanat gerince hikayemiz şekilleniyor. Kırılan kalpler onarılıyor, umutlar yeşeriyor. 

Ekmek hamuru bir süre sonra kasabalının kabusu haline geliyor. Elinde hamur poşediyle gelen birini gören kaçışmaya başlıyor. Lakin kasırga felaketi yaşanıyor ve komşu kasaba o felaketten etkileniyor, Avalon tek yürek oluyor çılgın gibi ekmek pişiyor ve hamurlar iyi bir amaca hizmet ediyor yine. 

"Biri size içinde mayalı bir Amiş Dostluk ekmeği hamuru olan bir torba veriyor. Altıncı gün, hamuru biraz da sevgi ve gerekli malzemeleri ekleyerek karıştırıyorsunuz (un, şeker, süt). Onuncu gün geldiğinde, aynı malzemeleri yeniden ekleyip mayalı hamurunuzu üçe bölüyor, kalanını pişiriyorsunuz. Daha sonra hamurların her birini almayı kabul edecek ve kendi yaptıkları hamurları verecek kişileri bulmakta zorlanacaklarından habersiz üç niyetli arkadaş buluyorsunuz"

Bu kitaba 3,5 puan verdim çünkü bazı yerlerde çok uzatıp, insanın içini baymış yazar. 

Arkadya'nın diğer kitapları gibi kapak çok şirin, kitap ayracı ise sevimli. Birde okurken mutlaka canınız evde yapılmış hamurlu şeyler çekiyor demedi demeyin. Hamurlarınızı, ekmeklerinizi yapın, çayınızı demleyip kitaba gömülün derim. 

Keyifli okumalar...

-Sycorox-


15 Eylül 2013 Pazar

[Blog Tur] Kuralsız - Veronica Roth | Kitap Yorumu - Alıntılar




TEK BİR SEÇİM SENİ YOK EDEBİLİR

Kitap: Kuralsız (Divergent #2)
Yazar: Veronica Roth 
Orijinal adı: Insurgent
Yayıncı: Artemis yayınları
Sayfa Sayısı: 507
Tür: Distopya, Genç Yetişkin
Puanım: 4

Her seçimin bir sonucu vardır. Tris sevdiklerini -ve kendini- kurtarmak zorunda. Üzüntü, fedakarlık, kimlik, bağlılık, kurallar ve aşkla ilgili sorunlarla boğuşurken bu hiç de kolay olmayacak. Üstelik savaş başlıyor ve herkes tarafını seçmek durumunda. Ancak geri dönüşü olmayan bir yola giriyorsan, zafer getireceğini umduğun seçim, tüm hayatını altüst edebilir.



Uyumsuz-Kuralsız blog turumuz'da bugün bize konuksunuz.



Yine kitabımız heyecanlı bir şekilde bitti. Resmen nasıl bekleyeceğim diye kaldım. 

Bu kitapta Tris'in yaşadığı suçluluk duygusuyla ilerliyoruz. Yaptığı şey konusunda konuşamıyor, anlatamıyor hatta düşünmek bile üzüyor. Dört ile artık sevgililer, açıkçası nasıl olacak diye merak ediyordum çünkü böyle bir anda çok fazla saçma aşk olayını işlerse gözümden düşerdi yazar. Lakin oldukça dozunda, dozajında işlemiş oradan bir puanı hak etti. 

-Bundan sonrası biraz spoiler-

Geçen kitabı similasyonun etkisiyle Cesurların, Fedakarlık yerleşkesine saldırması ile bırakmıştık. En sonunda Tris similasyonu kapatınca durmuşlardı. 

Bu kitapta Tris, Dört, Caleb, Markus ve Peter Dostluk'a sığınıyorlar. Ve olaylar başlıyor. 

Bu kitaptaki Tris yaşadıklarından dolayı daha kırılgan ve daha güçlü. Baktığımız zaman birçok yerleşkenin öğretilerini alıyor, kendince yorumluyor. Tris'in en sevdiğim tarafı doğallığı. Sinirlendiği zaman büyüklük taslamıyor, olayın akışına bırakıyor kendini. Hisleriyle hareket ediyor elinden geldiğince. 

Dört yine en can alıcı yerlerle yetişiyor, bazı bölümlerde gıcık etse dahi, sevdiğimiz, mantıklı adamımız. 

Şaşırtan iki isim var, onları söylemeyeyim. 

Bu kitap aslında ilk kitaptaki kafamızdaki biriken sorulara cevap niteliğinde. O kadar hızlı ilerliyor ki, bırakamıyorsunuz. Bu bağlamda bir puan kırdım çünkü sonlara doğru her şey karışıyor sanki. En önemli sorunun cevabını sona saklamış yazar, onu anlatırken bir ara insanın kafa karışıyor iyice. 

Şimdi kitaptan altını çizdiğim yerlere, alıntılara gelelim. 

"Dağılan parçalarımı toplamak, ayakkabı bağcığını bağlamak gibi. Boğuluyormuş gibi hissediyorum ama aynı zamanda güçlüyüm" -Tris- sf 23

"Biz iyiyiz" diyor. "Senle ben. Tamam mı?"
Yüreğim sızlarken başımı sallıyorum. 
"Başka hiçbir şey iyi değil." Fısıltısı yanağımı gıdıklıyor. 
"Ama biz iyiyiz"  -Tobias- sf 47

"Bazen" diyor Tobias kolunu omzuma atarken 
"İnsanlar gerçek olmasa bile mutlu olmak isterler" -Tobias- sf 66 

"Ölemeyecek kadar önemlisin" Başını iki yana sallıyor. Bana bakmıyor. Gözleri yüzümde, arkamdaki duvarda, başımızın üstündeki tavanda dolaşıyor ama gözlerime bakmıyor. 
Öfkelenemeyecek kadar şaşkınım. 
"Ben önemli falan değilim. Herkes ben olmadan da yaşayabilir" diyorum. 
"Herkesten bana ne? Ben nasıl yaşayacağım?" -Tobias-Tris sf 300

"Kuralsız" diyor. "Bir özel isim. Savaşçı olarak görülmesi gerekmeyen ama kurulu düzen ve otoriteye karşı duran kişi"  -Fernando- sf. 440

"Ama unutmayın, bazen ezdiğiniz insanlar gün gelir sizden daha güçlü olurlar" -Johanna- sf 497

Bu çok iyi kitaba sahip olmak istiyorsanız sizi çekiliş sayfamıza alalım. 



11 Eylül thcodex.blogspot.com | Kitap Yorumu - Çekiliş 
12 Eylül pinucciasbooks.blogspot.com | Kitap Yorumu - Film Hakkında 
13 Eylül mirielenda.blogspot.com | Kitap Yorumu - Bunları Biliyor musunuz? 
14 Eylül sohbetedecekkimseyok.blogspot.com | Kitap Yorumu - Yazar Tanıtımı 
15 Eylül raflarinarasindan.blogspot.com | Kitap Yorumu - Alıntılar 
16 Eylül sssuigenerisss.blogspot.com | Kitap Yorumu - Tanıtım Videoları

İyi Okumalar...

-Sycorox-

10 Eylül 2013 Salı

Uyumsuz | Veronica Roth




"Tek Bir seçim seni dönüştürebilir"

Kitap: Uyumsuz (Divergent #1)
Yazar: Veronica Roth 
Orijinal adı: Divergent
Yayıncı: Artemis yayınları
Sayfa Sayısı: 506
Tür: Distopya, Genç Yetişkin
Puanım: 5


"Beatrice Prior'ın Chicago'sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda.

 Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik. 

 Her yıl, belli bir günde bütün on altı yaşındakiler, hayatlarının geri kalanında birlikte yaşayacakları grubu seçmek zorunda. Beatrice, hem ailesiyle kalmak, hem de kendi benliğini bulmak istiyor ama ikisini birden seçemez. Bu nedenle kendisi dahil, herkesi şaşırtan bir seçim yapıyor."

Uyumsuz ve Kuralsız blog turumuzdan merhaba. Dün başlayan turumuz, tüm hızıyla deva ediyor.

Kitaba gelecek olursam şayet, çok çok beğendim demekle başlayabilirim tereddüt etmeden. Resmen kitap sizi içine alıyor, elinizden bırakamıyorsunuz, soluk soluğa okuyorsunuz, Tris gibi kalp çarpıntıları yaşıyorsunuz.

Onun için puanım uzun zamandan sonra tam 5 oldu. Puan kırılacak bir yanı yok maalesef. Ve yazarın çok genç yaşında yazmış olması şaşırttı esasen.

Konuya gelirsek, kitabımız distopya, hatta türünün en iyilerinden denebilir. Açlık Oyunlarıyla kıyaslanabilir ama ben onda bu denli heyecanlanmamıştım, ne yalan söyleyeyim Uyumsuz der başka şey demem bundan sonra. Hele filminin fragmanını görünce daha bir heyecanlandım.

"Aynaya bakarken kendimi ilk defa görüyormuşum gibi gelmiyor, tam aksine, sanki başka birinin yansımasına bakıyorum. Evdeyken kaçamak bakışlarla aynada gördüğüm kız, sofrada çıtını çıkarmadan oturması gereken Beatrice'ti. Şu anda karşımda duran kızsa benim gözlerime sahip, tamamen başka biri: Tris"




Beatrice'in dünyasında toplum sınıflara ayrılmış durumda. Ailesi Fedakarlık sınıfında, ama kendisini o kadar fedakar görmüyor içten içe. Her çocuk 16 yaşına gelince bir topluluk seçmek durumunda, Beatrice ise simulasyondan Uyumsuz çıkıyor lakin bunun üstü örtülüyor, sonrasında ise şaşırtıcı bir topluluğu seçerek kendini gizleye gizleye yaşıyor.

Baş kahramanımız Tris oldukça ufak tefek, narin yapısının altında güçlü, tam bir savaşçı kişilik. Onda fedakarlık da var, cesaret'te. Onun için çok sevdim, zorluklarla kendince baş etmeyi iyi biliyor. Bir yandan da çocuksu ürkek havası çok hoştu.

Kitap dediğim gibi Tris'in girdiği yeni toplulukta yaşadığı eğitim, tamamen yabancı olduğu dünya üzerinde ilerliyor, aksiyonu hiç düşmüyor.

Birde korkular üzerinde çalışıyorlar, o kısımlarda bende kendi korkularımı düşündüm resmen sırtım soğuk soğuk terledi (akrep mesela)

Ve Dört'e gelirsem onun hakkında bir iki kelam etmeden olmayacak, bana Valek'i (Poison Study), Leon'u (Birthmarked) hatırlattı. Ki onlara da hayran olmuştum, doğal olarak sevdim

Yazar çok başarılı bir ilk kitap yazmış, insan diğer kitapları şiddetle merak ediyor, heyecan duyuyor, umarım böyle devam eder.

Artemis Yayınlarına öncelikle teşekkür ederiz, yine güzel, hatta güzelden de öte harika bir kitapla tur yapıyoruz. Benden önceki kitap yorumlarını okumak isterseniz diye linkleri aşağıya ekliyorum.



İyi Okumalar

-Sycorox-

Gonderin, okuyalim!

Merhaba!

Haftanin Konuk Yazari uygulamasina ek olarak yeni bir uygulamamiz daha var artik! Gonderin, okuyalim!

Son donemlerde aldigimiz e-mailler dogrultusunda sekillendirdigimiz bu uygulamayla yeni, genc veya yeterince reklami yapilamamis yazarlarimiz kitaplarini bize gonderebilecek ve biz de kitaplarini okuyup incelemelerini yazacagiz. Bu sekilde hem biz yeni yazarlar taniyacak ve yeni tatlar deneyimlemis olacagiz, hem de cesitli imkansizliklar yuzunden adi duyulamamis yazarlarimizin adinin bir nebze duyulmasini saglayacagiz.

Okuyup incelememizi istediginiz bir kitabiniz varsa lutfen amaltheian@gmail.com adresine bir e-mail atin. Mailinizde kitabinizin turunu belirtmeniz, kitabinizi hangi yazarimizin okuyacagina daha kolay karar vermemizi saglayacaktir.

Opucukler, yepyeni yazarlar, taze kitaplar.
Amalth.

Not: Kimi zaman bir yayinevi oldugumuzu sanan ve bize kitaplarinin taslaklarini gonderen yazar arkadaslarimiz oluyor. Bu nedenle bir kere daha belirtmekte fayda goruyorum ki hicbir yayineviyle ilgimiz yok, sadece okuduklarini paylasmaktan keyif alan okurlariz.

Sevgiler.

9 Eylül 2013 Pazartesi

Tolga Karanlikoglu | Mavi Ayin Altinda ★★★

Uzun zamandir Turk yazar okumayisimin, daha dogrusu okuyamayisimin kendimce bircok nedeni var. Bunlarin en basini ise okudugum tarz cekiyor. Ne yazik ki Turkiye piyasasindan polisiye/gerilim adina cok iyi isler cikmiyor. Ulusal edebiyat, en kolay prim elde edebilecegi dramlarin uzerine kurulmus gibi gelir bana. Aglatmak ve guldurmek, daima korkutmaktan veya germekten daha kolay olmustur. Bu nedenle senelerdir soz konusu tarz dahilinde Turk yazarlardan uzak duruyordum. 

Derken gectigimiz aylarda gelen bir e-mail beni, onyargilarimi bir daha gozden gecirmeye sevk etti. Tolga Karanlikoglu'nun once soyadi ve yazdigi turun uyumu dikkatimi cekti, ardindan Goodreads'deki yorumlara goz gezdirdim ve son olarak, icinde cok da sevimli bir notla bana gondermis oldugu kitabini okumaya basladim. Sizden tek ricam incelememi okurken cok uzun zamandir Turk yazar okumadigimi ve orijinal dilden okumam nedeniyle Turkce'ye cevrilmemis dahi olsa turunun en guzel ornekleri arasinda kayboldugumu unutmamaniz.

~

New York'ta bir dizi cinayet isleniyor. Yalniz yasayan kadinlar bogazlari kesilmis bir sekilde izbe sokaklarda bulunuyor. Cinayetleri cozmeye calisan Dedektif Wiley bir turlu istedigi yere ulasamazken unlu muhabir Jena Brown cinayetlerin pesini birakmiyor. Hele bir de dokundugu objeler sayesinde gelecegi gorebilen John ile de tanisinca av gittikce hizli bir hal aliyor. 

~

Tolga Karanlikoglu'nun odaklandigi konuyu, hikayeyi anlatisini ve ozellikle altinin cizilmesi gerektigini dusundugum betimlemelerini cok begendim. Zaten hepi topu 330 sayfa olan kitabi uc gunde ve aslinda hic de fark etmeden okudum. Okurken nefesimin kesildigini soyleyemeyecegim lakin oldukca akici giden sayfalari cabuk cabuk cevirivermisim. Bunun en buyuk nedenlerinden biri Tolga Karanlikoglu'nun betimleme becerisi; betimlemeleri oylesine istedigim gibi yazmis ki gereksiz detaylar tarafindan bogulmadan sahneleri kolaylikla zihnimde canlandirabildim.

Oteki yandan kitabin zayif noktalari da yok degil. Bunlardan bir tanesi ve bence okuma zevki acisindan en onemlisi imla hatalari. Ne yazik ki cokca karsilastigim yazim yanlislari korsan kitap okuyormusum gibi hissetmeme neden oldu ama bunun icin yazari degil, yayinevini ve redaktoru elestirmeliyiz.

Tolga Karanlikoglu'nu elestirecegim noktalara gelince... Hikayenin New York'ta gecmesini luzumsuz goruyorum. Sadece dokuzuncu ve on birinci caddelerden ve Manhattan manzarasindan birkac cumle ile bahsedildigi dusunuldugunde kitap, Ankara, Istanbul ya da Adana'da dahi gecebilirdi. Ve bence, boyle bir secim daha yerinde olurdu. Cunku... cunku hikaye tamamen Turk kulturu ile yazilmis; hayat kadinlari hakkindaki "mahalle dedikodulari", "sulaleye sovmeler", fetisizmi "sapikca" bulmalar... Aslinda karakterler bile oylesine Turk ki! Bu kitabin, kitap boyunca adi en fazla 10 defa edilen New York'ta degil, Istanbul'un arka sokaklarinda gecmesini cok isterdim.

Beni rahatsiz eden bir diger nokta ise yazarin kimi yerde yalinlikla yuzeyselligi karistirmasi ve bunun sonucunda ortaya cikan mantik hatalari. Yazar, iki karakteri asik ederken "Ve birbirlerine asik oldular, bir anda butun hayata bakislari degisti" diyebiliyor ve bu cok rahatsiz etmiyor zira o sureci hepimiz tahmin edebiliyoruz. Nerede rahatsiz etmeye basliyor biliyor musunuz? Kitabin pisirik, cekingen, ilkokulu yarida birakmis, yazarin ifadesiyle "bir gazete basligini 20 dakikada okuyabilecek kadar okuma yazma bilen" bas kahramani John, bir aydan daha uzun olmayan bir sure icerisinde bir kutuphanede calismaya baslayip uc gunde bir roman bitirdiginde veya bilgisayar basina oturup bir adres tespit edebildiginde... Kisacasi, kitabin kapsadigi zaman araliginda her sey isik hiziyla gerceklesiyor gibi ve bu durum da cesitli mantik hatalarina neden oluyor zira soz konusu aslan kesilmeler ve ardindan kitap kurduna donusmeler, Gora'daki kasetli yukleme sistemi gercek olmadigi surece en az birkac yil surmeli:)

Yazari ve redaktoru birlikte elestirecegim ancak yazar, redaktor ve kitabi okuyanlar disinda pek kimsenin anlamayacagi bir konu daha var. Tony Truman karakterine, Dedektif Wiley nasil olur da Doktor Mailey diye seslenir? Onun Mailey oldugunu bilmiyor ki! O onun icin Doktor Truman! Bu dikkatsizlik dikkatli bir baska okuyucunun da gozunden kacmayacaktir.



Velhasilkelam... Mavi Ayin Altinda, cok akici ve keyifli olabilecek bir kitabin final versiyonundan bir onceki taslagi andiriyor. Redaktor tarafindan dogru bir sekilde revize edildiginde ve yazar da soz konusu mantik hatalarini ortadan kaldirdiginda serinin ikinci kitabini dort gozle bekleyecegim bir kitap olabilirmis. Ha, simdi ikinci kitabi beklemiyorum mu saniyorsunuz? Ciksin, ilk okuyacaklardan biri benim cunku merak ediyorum. Sadece az once bahsettigim materyal hatalarin okuma zevkimi bozmasini istemiyorum.

Opucukler, mavi aylar, karanliklar.
Amalth.


5 Eylül 2013 Perşembe

Mavi Trenin Esrarı, Agatha Christie


Bu kitabı yazana kadar polisiye romanlar yazmak Agatha Christie için bir tutkuymuş. Özel hayatında pek iyi gitmeyen dönemler olduktan sonra, boşanmanın ertesinde maddi olarak sıkıntıya düştüğü bir dönemde, sadece para kazanabilmek amacıyla yazdığı Mavi Trenin Esrarı, hiç içine sinmemiş. Profesyonel duygularla yazdığı ilk romanı hakkında çok kötü eleştiriler beklerken tüm eleştirmenler bu romana bayılmış.

Hercule Poirot, Agatha Christie'nin bir nevi Sherlock Holmes'u, pek çok Agatha Christie romanında karşınıza çıkan bir karakter, aynı zamanda yine Sherlock'la aynı kaderi, ekrana taşınmak konusunda da paylaşıyorlar: http://www.imdb.com/title/tt0094525/

Mavi Trenin Esrarı'nda da Poirot yine bir gizemi çözmeye çalışıyor. Van Aldin adındaki zengin bir baba, çok sevdiği kızı Ruth'un, Bay Kettering'le olan evliliğinde çok mutsuz olduğunu fark ederek kızına, Kettering'den ayrılması için baskı yapmaya başlar. Bu arada, Ruth'u, onaylamadığı bir sevgilinin elinden kurtarmak için Kettering'le evlenmeye zorlayan da kendisidir. Kettering'in, Mirelle adındaki ünlü bir dansçıyla ilişkisi olduğunu öğrenen ve onun bu ilişkiyi hiç de saklamaya bile çalışmadığını gören Ruth da Kettering'den boşanmaya ikna olur. Tabii babasının bilmediği bir şey vardır, Ruth bu boşanmayı, esas sevgilisiyle birlikte olabilmek için istemiştir. Tüm ilişkilerin bir yumak halinde birbirine dolandığı bu girizgahtan sonra ortaya çıkan gizemler, dönemin sosyetesinin ulaşım aracı olarak tercih ettiği, zenginlere hitap eden bir tren olan Mavi Tren'de çözülecektir. Van Aldin, kızına boşanmayı kabul etmesi için çok gösterişli bir yakut kolye hediye eder, Ruth, Mavi Tren'le yolculuk yaparken bu kolye çalınır ve Ruth öldürülür, Kettering ve Mirelle'in de o trende oldukları ortaya çıkınca herkesin şüphesi bu ikili üzerinde toplanır. Poirot, bu suçu kimin işlediği konusunda her şeyi açıklığa kavuşturmak için soruşturmayı sahiplenir.

Kendisini bir çırpıda okutan bir polisiye, çok "eski" olması, kitabı çok sevimli yapıyor, ben çok sevdim, Agatha Christie'nin başka romanlarını sevenler de mutlaka sevecektir.

4 Eylül 2013 Çarşamba

James Patterson & Andrew Gross | Lifeguard / Cankurtaran ★★★★☆

Tamam, uzatmiyorum...

Bayildim! Hem de hic beklemedigim bir sekilde!

Yaklasik ilk 80 sayfasi bir James Patterson romanina gore agir gitse de sonra nasil aniden hizlandigini veya o 480 sayfanin nasil bittigini anlamak mumkun degildi! 80 sayfalik engeli astiktan sonra oyle keyifli ve akici bir kitapla karsilastim ki! Bazi sayfalarda gulumsedim, bazilarinda kahkaha attim, sonra oyle bir sayfaya geldim ki huzunden gozlerim doldu, bir sonraki sayfada gozlerimi dolduran ise samimiyetti. Kimi yerde gerilimden isik hizinda okudum cumleleri, baska bir sayfada ise soyleneni hazmetmek icin uc defa...

Ned Kelly.

"The Outlaw".

Sirf bu adam yuzunden 'en yakin arkadaslari kitap karakterleri olanlarin yeri" ifadesini "kitap karakterlerine asik olanlarin yeri" olarak degistirmeyi teklif ettim! Adam sevimli, samimi, yakisikli, vicdanli, komik, cesur, cekici... Yani tam bir roman kahramani! Sayfalari cevirdikce Ned'in yasadigi tum duygu gecislerini damarlarimda hissettim. Duygular cok insani; super guclere sahip olan ya da kendini Cuneyt Arkin sanan kimse yok. Hani, bir soyguna karisacak olsam "Bunlar benim basima gelmez!" diyemem. :) 

Bu yaziyi yazarken, ilk 80 sayfanin agirliginin nedeni konusunda aydinlandim. Soz konusu 80 sayfada kitabin arka kapaginda verilen ozet hayata geciriliyor. Ama zaten okuyucunun ilgisini cekip kitabi satin aldirmayi hedefleyen o kisacik cumleler, ilk 80 sayfadaki tum gizemi aciga cikartiyor. Yeni bir sey okuyormusum gibi hissetmedim o nedenle; ve dolayisiyla kitap benim icin 81. sayfadan sonra basladi.

Ayni hataya sizin de dusmenizi istemedigim icin kitabin konusundan bahsetmeyecegim. Hatta bana kalirsa kitabi almali, ancak arka kapak yazisini okumamalisiniz. Ama "Eeee Amalth!? Neyle ilgili ki simdi bu kitap?" dediginizi duyuyor gibiyim.


O yuzden...

Lifeguard, yolunda gitmeyen bir soygunun ve masumiyetini ispat edebilmek icin kacan bir adamin hikayesi... Ama bence en cok dostlugun hikayesi...Sevginin, samimiyetin, cesaretin.

Cok keyifle okudum, eminim ki siz de begeneceksiniz! Hem Turkce'si de var! Hadi alin! 

Opucukler, Ned'ler, Van Gogh'lar.
Amalth.

Not: Sizden tek bir ricam var. Lutfen kitapta adi gecen tablolari aratin. Gercekten neye benzediklerini bilirseniz ozellikle kitabin sonundaki hissiyata hakim olacaksiniz.





Related Posts with Thumbnails