15 Mayıs 2010 Cumartesi

Gitar | Michel del Castillo



İsmiyle insanı cezbeden bu kısa roman, çirkin ve dışlanmış bir insanın topluma karışma çabasını anlatmakta. Konu itibariyle Patrick Süskind'in Koku'suna da benzeyen Gitar'da başrol bir cücenin. Varlıklı bir çiftçinin tek varisi olan cüce, emrinde çalışan insanlara bile görüntüsüyle korku salmaktadır. Bu yüzden hizmetçisi Gaixa dışında kimseyle temas kurmamakta, toplum içine çıkmadan bütün gününü kitap okuyup hayal kurarak geçirmektedir. Babasının ölümüyle birlikte çiftliğin sahibi olan cüce, emrinde çalışan işçilerle tanışıp onların ihtiyaçlarını tamamlamak ister fakat işçilerinin karşısına çıkmaya çalıştığı her an kendisine "Canavar! Canavar, ucube!" çığlıklarıyla saldırıldığını üzüntüyle fark eder. İşçiler ve köyün diğer sakinleri onun geceleri civar topraklarda dolaşıp genç kızlara tecavüz ettiğini, hayvanları öldürdüğünü kulaktan kulağa fısıldamakta ve çirkinliği yüzünden ondan korkmaktadırlar. Oysa cücenin tek amacı işçilerine iyilik yapmak, onlara kendilerini güvende hissettirmek ve iyi bir toprak sahibi olmaktır. Çirkinliği yüzünden bir gün insanlar ona saldırıp yüzünü yaraladıklarında insanlara yapmak istediği iyiliği doğal yollarla yapamayacağına, toplum içine dışgörünüşü yüzünden giremeyeceğine karar verir. Cüce bu düşüncelerle doluyken karşısına çıkan çingene gitarist, aklına mükemmel bir fikir getirecektir.

Michel del Castillo'nun okuduğum ilk romanı Gitar, aslında uzun bir öykü sayılır. İspanyol bir yazar olan Castillo, bu kitapta İspanyolca'nın birkaç güzel kelimesini de bize kazandırıyor. Mesela "morrina" sadece İspanyolca'da olan, sonsuz hüzün, çaresiz mutsuzluk anlamına gelen bir kelime, romanın girişinde bu kelimenin cüce için anlamını okuyoruz. Ve her şanssızlığına rağmen insanlara yardım etmek isteyen, onlarla buluşmak isteyen İspanyol cüce, İspanyolca'da "umut" ve "beklemek" kelimeleri için tek kelime kullanıldığını anlatıyor bizlere.

Kesinlikle vurucu bir hikaye, üstelik Can Yayınları baskısında bu roman için yazarın önsözü ve sonsözü de eklenmiş, yazar önsözde yazmanın kendisi için neler ifade ettiğine kısaca değinip, hepimizin cüceyle olan benzerliklerimize dikkat çekmiş, insanların belirsizlikleri ve çelişkilerini anlatmış. Sonsözde ise bu roman basıldıktan sonra eleştirmenlerin "Romanın anlatıcısı olan cüce aslında sizi mi temsil ediyor, siz o cüce misiniz?" sorusuna güzel bir cevap vermiş ve yazarların romanlarındaki kahramanlarla olan ilişkilerini anlatmış. Okumayı düşünürseniz Can Yayınları'ndan okumanızı tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails