14 Aralık 2015 Pazartesi

[Blog Tur] Kan Kırmızı Yol | Moira Young - Kitap Yorumu / Yazar Tanıtımı




                                                                                                                                                                                                                            Kitap: Kan Kırmızı Yol (Toz Diyarları #1)                                          Yazar: Moira Young 
Orijinal Adı:Blood Red Road
Çeviri: Eyüp Timur Avarkan
Yayıncı: Ephesus Yayınları
Basım Yılı: Kasım 2015
Sayfa Sayısı: 444
Tür: Distopya, Genç Yetişkin
Puanım: 4

"Saba kum fırtınaları tarafından harap edilmiş çorak bir diyarda yaşamaktadır. Çok sevdiği ikizi Lugh kaçırılınca gözü pek Jack ve Özgür Şahinler'le birlik olup Lugh'u aramaya koyulur.


 İkizi Lugh'u bulmak için pek çok güçlükle savaşmak durumunda kalan genç kız, zekası ve iradesiyle tüm zorlukların üstesinden gelmeye, düşmanlarını yenmeye çalışır. Üstelik bu süreçte hem mücadelelerinde yenilmez biri olduğunu hem de aşkı ve dostluğu keşfeder. Heyecan ve aksiyonun bir an olsun hız kesmediği Kan Kırmızı Yol soluksuz okunacak bir roman."


Distopya severlerin uzun süredir beklediği kitap şimdi raflarda yerini aldı. Bizim raflarımızda da yerini buldu. Kitap Oburları ekibi olarak ıskalamadık bu kitabı. Bu ara ekip olarak 3. yılımızı kutluyoruz. Nice yıllara bize, nice güzel kitaplara. 

Kan Kırmızı Yol bu türü çok aşırı sevmesem de beğendiğim bir kitap oldu. Yazar'ın kaleminin usta olduğunu hissediyorsunuz. Çeviriye rağmen hissediliyor. 

Baş karakter Saba ikizinin gölgesinde kalmış karakter olarak güçlü ifade ediyor. İkizi kaçırıldığında küçük kardeşini alıp onu bulmak için kendini yollara vuruyor. Okurken çocuk baktığımdan ve bu anlamda cinnet geçirme sınırlarında olduğum için Saba'yı küçük kardeşi Emmi konusunda en iyi ben anlardım, o kısımlarda kızmadım kıza. Kızılacak tavırlar sergilese dahi.

Saba'nin yol hikayesini, onun yasadiklarini ve ayrica aşk'ini cok begendim ben. Dedigim gibi muhtemelen ceviriden kaynaklanan sorunlar var ve bazi kitaplar dilimize cevirilirken degisebiliyor. Tugce'nin Kitapligi'da yazisinda bu durumdan bahsetti. Nida hanim orijinalini de okudugundan dolayi bu duruma daha hakim.

Ceviriden kaynakli sorunlardan dolayi puan kirdim, 4 puan verdim. Kitabin ciltli kapagi harika ama bayildim.

 "Lugh bir güneş gibi ışıldar. Bu durum onu bulmalarını kolaylaştırmış olmalı. 

Tek yapmaları gereken Lugh’un ışığını takip etmekti. sf10 " 


Gelelim Yazar Tanıtımına;

Moira Young Kanada'nınVancouver'a yakın New Westminster kasabasında büyümüş. Şimdi İngiltere'de yaşayan yazarımız, daha önce oyunculuk ve opera sanatçılığı yapmış. Kan Kırmızı Yol ilk romanı olarak büyük beğeni toplar ve bir çok ödel alır. Ünlü yönetmen Ridley Scott'un da ilgisini çeker, film haklarini alir. Merak ediyor muyuz? tabi ki evet!

İyi Okumalar...

-Sycorox-





30 Kasım 2015 Pazartesi

[Blog Tur] Kızıl Kraliçe | Victoria Aveyard - Kitap Yorumu / Yazar Tanıtımı

İKTİDAR TEHLİKELİ BİR OYUNDUR


Kitap: Kızıl Kraliçe
Yazar: Victoria Aveyard
Orijinal Adı: The Red Queen
Çeviri: Onur Kınacı Birler
Yayıncı: Pegasus Yayınları
Basım Yılı: Kasım 2015
Sayfa Sayısı: 388
Tür: Distopya, Genç Yetişkin
Puanım: 3,5


İnsanların Kana Göre Sınıflara Ayrıldığı, Bir Düzen… Büyülü, Tanrısal Yetenekleriyle Diğerlerine Hükmeden Gümüşler, Onların Gölgesinde Hayatta Kalmaya Çalışan, Sıradan Kızıllar… 
İktidar Tehlikeli Bir Oyundur. 
Peki, Kazanmak İçin Ne Kadar Kan Kaybetmek Gerekir? Kanla Bölünmüş Bir Dünyada, Kazananı Belirsiz Bir Varoluş Mücadelesi… 

Mare Barrow'un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir. 

Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar'ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda ol-duğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır. Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.


Distopya severlerin merakla beklediği Pegasus yayınlarından çıkanThe Red Queen / Kızıl Kraliçe turunda bize konuksunuz. 

Öncelikle kitap konusunda ciddi ruh geçişleri yaşadım. Önce sevmedim, sonra aaa güzel ilerliyor bir dakika ya diyerek okudum. Sevmeme nedenlerimden beri diğer emsallerini çok andırıyor olması. Pierce Brown'un Red Rising'e benzeyerek başlaması çok sinir etti. Çünkü ona da aynı eleştirileri yaparak okumuştum. Bir yandan okumadığım ama konusunu bildiğim Beni Seç romanı akla getirdi.
Son dönemlerde çıkan distopyalar çok mu aynı oldu nedir, konuları az çok tahmin eder oluyoruz. Yani sonunda sevdiğime şaşırdım, çünkü gerçekten kötü başlamıştım.

Mare'nin yaşadığı dünya kanlarına göre Kızıllar ve Gümüşler diye ayrılıyor. Kızıllar ayak işlerini yapan sıradan insanlar. Gümüşler ise süpernatural güçleri olan soylular.

Mare usta bir yankesici ve bir gece bir oğlanı soyarken yakalanıyor, oğlan tüm parasını veriyor, Mare'de ona hikayesini açıyor. Ertesi gün onu alıp kralın huzurunda çalışması için muhafızlar götürüyorlar.

Prenslerin kendilerine eş seçeceği bir etkinlikte çalışmaya başlıyor ve burada kaza ile inanılmaz bir olay oluyor Mare kendini bambaşka ve tehlikeli dünyada bir Prensin nişanlısı olarak buluyor. Sonrası hep spoiler :)

Baş karakter Mare kimi zaman hoşuma giden, kimi zaman da sinir olduğum karakter oldu. Aslında karakterler çok derinlikli yazılmadığı için kendinizi kitaba fazla veremiyorsunuz. Ben açıkçası kitapta hiçbir karakteri bayılarak sevmedim. Gerçi Cal'ın bir adım önde olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Yani içinde çok klişe barıdırdığı ve yavan anlatımı yüzünden baya puan kırdım. Onun dışında kitabın büyülü dünyası güzeldi. Daha ustaca ele alınabilseydi belki harikalar yaratabilirdi.

Kitap geldiğinde şaşaasına bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Hele o kutusuna bayıldım, Pegasus yayınları çok iyi iş çıkarmış bu konuda. Çevirisi de kusursuzdu zaten. 






Gelelim yazar tanıtımına;






Victoria  Massachusetts'in küçük bir kasabasında yaşarken Güney Karolina üniversitesinde  yazarlık okumaya gider. Okul bittikten sonra The Red Queen serisini yazmaya başlar ve büyük bir başarı sağlar. Ülkemizde kitabı yeni çıktı ama serinin ikinci kitabı'nın da çok bekletmeden çıkacağına dair duyumlar aldık.


Eğer kitabı merak ediyorsanız turumuzu ve bizi facebook'da takip etmeyi unutmayın. 

Tur Takvimi:

29 Kasım: fanboyungunluguu.blogspot.com.tr/ Kitap Yorumu / Ön Okuma
30 Kasım: raflarinarasindan.blogspot.com/ Kitap Yorumu /Yazar Tanıtımı
1 Aralık:mirielenda.blogspot.com/ Kitap Yorumu / Bunları Biliyor Musunuz?
2 Aralık: thcodex.blogspot.com/ Kitap Yorumu 
3 Aralık: segesegese.blogspot.com/ Kitap Yorumu
4 Aralık: suigenerisss.blogspot.com/ Kitap Yorumu
5 Aralık: pinucciasbooks.blogspot.com.tr/ Kitap Yorumu

İyi Okumalar...

-Sycorox-


20 Ekim 2015 Salı

[Blog Tur] Karanlık Yalanlar - Alessandra Torre | Kitap Yorumu - Yazar Tanıtımı


HER ŞEY BİR YALANSA AŞK SÖZ KONUSU OLABİLİR Mİ?




Kitap: Karanlık Yalanlar
Yazar: Alessandra Torre
Orijinal Adı: Black Lies
Çeviri: Onur Kınacı Birler
Yayıncı: Yabancı Yayınları
Basım Yılı: Eylül 2015
Sayfa Sayısı: 334
Tür: Erotik,
Puanım: 3,5


"Bu bir aşk hikâyesi ama okuması kolay olanlardan değil... 

Brant: Yirminci yaş gününde bir teknoloji milyarderi oldu. Benimle üç yıldır beraber. Dört kere evlenme teklif etti. Dört kere reddedildi. 

 Lee: Ev hanımlarıyla aşna fişne yapmadığı zamanlarda çim biçiyor. Elleri ve vücudunun diğer parçaları son derece yetenekli. Bilse de bilmese de, iki yıldır benim tarafımdan takip ediliyor.

 Durmayın. Yargılayın beni. Benim aşkımın nelere yol açtığı hakkında en ufak bir fikriniz bile yok. Daha önce bu hikâyeyi duyduğunuzu düşünüyorsanız güvenin bana… duymadınız"


Yabancı yayınlarından çıkan erotik roman Karanlık Yalanlar ile turda bize konuksunuz.

Bu kitapla ilgili objektif yaklaşacağım. Karakterlerimiz zenginler dünyasının bireyleri. Biri zengin ve umarsız kızımız Layana yani Laya diğeri de sıfırdan kendini yazılım milyarderi yapan dahi çocuk Brant.

Tabi bir de Lee var. Sorumsuz, serseri çocuğumuz.

Şimdi ben Layana'nın Brant'ı Lee ile aldatmasına gıcık değildim. Her kitapta hep iyi, doğru şeyler yapan, sıkıcı, sarsak kadın karakterlerden ciddi anlamda sıkılmıştım.

Layana o bağlamda kuşkucu, arkadan iş çeviren, hesapçı havası ile sevgimi kazandı. Çünkü Brant bir yerde ona yetmiyordu belki, heyecan arıyordu ve zaten boşlukta gibiydi.

Brant onu prenses olarak görüyor, Lee ise zengin, şımarık ve asla onun olmayacak bir kadın.

Kitabın içinde çok farklı yerlere giden bir konu olduğu için fazla açamıyorum. Ama o konu benim ilgimi çektiği için beğendim. Bir de aynı yayınevinin başka bir romanına benzettim lakin olsun.

Yalnız benim baya bir puan kırdığım yeri, karakter tasvirlerinin çok aza yakın olması. Bunu yazar özellikle gizem olsun diye mi yaptı, yoksa aklına mı gelmedi bilemiyorum ama ciddi bir şekilde sinirlenerek okudum. Sen karakterlerin tiplerini, neye benzediklerini hiç yazma ama onun dışında her bir taraflarını santim santim incele. Artık Layana'nın esmer ya da kumral olduğunu Lee'nin çıktığı sarışın'ı tarif ederken benim tam tersim dediğinde anlıyoruz. Diğer karakterleri de böyle keza.
O yüzden bir türlü karakterleri gözümde canlandıramadım.

Çeviri gayet iyiydi, böyle sorunsuz çevirileri seviyorum.



Yani severek erotik bir kitap okuyayım, değişik bir konusu olsun derseniz doğru yerdesiniz.

Şimdi gelelim Yazar Tanıtımına;


Alessandra Torre Florida'da evli ve bir oğlu ile yaşayan, yaşamının bir kısmını yazı yazmaya ayıran erotik romanlar yazan bir yazar. 
İlk kitabı Blindfolded Innocence ile dikkatleri üzerine topladı. Sırasıyla Innocence serisi,  serisi, Sex Love Repeat, Hollywood Dirt ve en son olarak Black Lies'ı yazıp alanında ilgi topladı. 


Ha bu kitabı istiyorum derseniz bizi facebook'ta takip etmeyi unutmayın. 

İyi okumalar...

-Sycorox- 

Tur Programı :

19 Ekim :  http://sssuigenerisss.blogspot.com/ Kitap Yorumu / Ön Okuma
20 Ekim :  http://raflarinarasindan.blogspot.com/  Kitap Yorumu / Yazar Tanıtımı
21 Ekim: http://mirielenda.blogspot.com.tr/ Kitap Yorumu / Bunları Biliyor musunuz? 
22 Ekim:  http://thcodex.blogspot.com/ Kitap Yorumu 


4 Ekim 2015 Pazar

Okuma Etkinliği


Ekim ayı ile beraber blog'da yeni bir etkinliğe başlıyoruz. Bu bizi çok heyecanlandırıyor çünkü ilk defa bir kitabı, aynı bloğu paylaştığımız arkadaşımızla beraber okuyup, iki farklı bakış açısı ile ayrı ayrı yorumlayacağız.  

Bizimle beraber daha önce sinema klübü yaptığımız ve beraber harika filmler izlediğimiz (o olaya da tekrar başladık) arkadaşlarımız Selin,  kitabını, kitaplığını burada tanıttığımız Melda ile kararlaştırdık. 

Yalnız biz dört kişi bu etkinliği sürdürme amacında değiliz. Bloğu olan olmayan ama etkinliğe katılmak, bizimle beraber okuyup fikir teatisi yapmak isteyen kitapseverlere kapımız sonuna kadar açık. Hep beraber kitabı okuyup fikir paylaşımında bulunuruz çok hoş bir etkinlik olur.
Katılmak isteyen bu post'un altına yorum yazabilir, bizimle irtibat halinde olabilir. 

Ekim ayının kitabı; Ursula Le Guin'in Rüyanın Öte Yakası.
Seçtiğimiz film ise Woody Allen'ın Manhattan.




14 Ağustos 2015 Cuma

[Blog Tur] Kafes - Josh Malerman | Kitap Yorumu - Ön Okuma



SAKIN GÖZLERİNİ AÇMA

Kitap: Kafes
Yazar: Josh Malerman
Orijinal Adı: Bird Box
Çeviri: Aslı Dağlı
Yayıncı: İthaki Yayınları
Basım Yılı: Ağustos 2015
Sayfa Sayısı: 330
Tür: Korku, Gerilim
Puanım: 4

"Görülmemesi gereken korkunç bir şey...
Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. 
Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor." 


Kafes turumuzun ilk gününden merhaba.
Merakla beklenen kitaba biz de kayıtsız kalamadık tabii. 
İthaki yayınlarından çıkan kitabın çevirisini daha önce bizim blogda yazar olan şimdi ise yirmidortsaatacikkitapci bloğunda yazan arkadaşımız Aslı Dağlı yapınca merakımız daha bir arttı. 

Ben ciddi anlamda bu kitabı çok beğendim. Kitabı elinize aldığınızda dalıp kayboluyorsunuz. Sonra nasıl bitti, anlamıyorsunuz. 

Ağaç dalları, kesif, tekinsiz hava, kuşlar, gözlerini açamayan insanlar. 

Konusu bir anda ortaya çıkan bir yaratık ya da virüs. İnsanlar anlayamıyorlar, çünkü ona bakan delirip karşısındakine zarar veriyor ve intihar ediyor. İlk başlarda insanlar pek umursamasa bile sonraki  boyutları, şehirleri hayalet hale getiriyor. Telefonlar çalışmıyor, internet gidiyor ve hayatta kalanlar ya açlıktan ölüyor ya da gizlenerek yaşıyorlar. 

Dışarı çıkarken gözlerini bağlamak durumundalar çünkü o şeyi görmemeleri gerek. Ve baş karakter Malorie bu şekilde 4 yıl yaşadıktan sonra, saklandıkları yerden kurtulmak için bir yolculuğa çıkıyor. Yanında çocukları oğlan ve kız var. 

Yolculuğu ve başlarından geçenlerin akıbetini yazmayacağım tabii.



-Spoiler-

 Kitapta en beğendiğim şey aşk meşk olaylarına hiç girilmeyişiydi. Malum bu tip kitaplarda gençlerin ilgisini çeksin diye mutlaka o tarz bir durum atarlar ortaya. İşte öyle olunca ben sevemiyorum. Direkt sinir oluyorum. 

Malorie'nin o çocukları yetiştirişi, onların ciddi anlamda ses konusunda birer uzman olmaları çok iyiydi. İnsan zor durumda kaldığı zaman ister istemez yaratıcılık sınırlarını zorluyor. 

Havai bir genç kadının yaşama savaşı ile sert bir kadına dönüşümünü okuyoruz.

 Tom favori karakterimdi. Her durumla başa çıkabilmesi, çözümler üretmesi ile böyle durumda kalsak yanımızda olmasını isteyeceğimiz karakter profili. Mesela ben öyle bir durum olsa liderlik edecek, çekip çevirecek biri değilimdir. Çoğunluğa uyarım genelde. Ama o karakterde birinin yanımda olmasını isterim. Acil durum çantasında olması gerekenlerden gibi.

Gary'nin gelişi ile ev bölünüyor evet, Gary ortalık karıştırıcı bir karakter. Ama ben Gary'nin olayını pek beğenmedim. Mantıklı gelmedi bana. Mantık çerçevesinde, olayların gidişatına bağdaştıramadım.  Ayrıca korku diyorlar konusu için ama ben açıkçası korkmadım ya da çok gerilmedim. Ha merakla okuyorsunuz tamam ama okurken kalp krizi geçirtecek gerilimi göremedim. 
Zaten puan kırdığım yeri oydu.

Kitapta en çok köpek Victor delirip, öldüğünde çok aşırı üzüldüm. Tamam diğer ölümlere, yaşananlara da üzülmüştüm evet ama o kısım beni aşırı etkiledi.

Sonunda oğlan ve kız'ın aldıkları isimler insanın gözlerini yaşartıyor tabii. 


Çevirisi ise gayet iyiydi. Beni rahatsız edecek hiçbir düşük cümleye falan rastlamadım.





Genel olarak sessiz bir yere kıvrılıp dünyadan kopmak için harika bir kitap. Sonra dünyanıza dönüp oh ya başımıza daha bu tarz bir şey gelmedi diye şükredebilirsiniz. Zira dünya çok çabuk değişiyor ve olmayacak şey değil. 



Siz de merak ettiyseniz şayet tadımlık ön okumayı ekliyorum buraya.

Turu takip etmek ve çekilişlere katılmak için ise facebook sayfamızı takip etmeyi unutmayın.

Tur Takivimi: 

14 Ağustos Cuma: http://raflarinarasindan.blogspot.com/ - Ön Okuma
15 Ağustos Cumartesi: http://sohbetedecekkimseyok.blogspot.com.tr/ - Kitap Yorumu 
15 Ağustos Cumartesi :  kutsalyorumcu.blogspot.com/ - Alıntılar
16 Ağustos Pazar: pinucciasbooks.blogspot.com.tr/ - Bunları Biliyor Musunuz 
16 Ağustos Pazar: thcodex.blogspot.com.tr/ - Tanıtım Videosu
17 Ağustos Pazartesi:  segesegese.blogspot.com/- Yazar Tanıtımı


İyi okumalar...

-Sycorox-

9 Ağustos 2015 Pazar

2015 Yaz Okuma Şenliği - Durum Raporu

 Efendim herkese merhabalar. Bildiğiniz gibi yerli bloglar üzerindeki (benim gördüğüm kadarıyla) en geniş katılımcıya okuma etkinliği Pinuccia'nın Kitapları bloğunun düzenlediği mevsim temalı okuma şenlikleri... İlk etkinlikten beri elimde okunmayı bekleyen kitaplardan hangisini daha önce okuyacağımı bu temalara uydurarak seçme işine bayıldığımı da biliyorsunuzdur. Bu seferki şenlik için de şimdiye kadar ilk kez çevrimiçi bir şekilde değil de bayağı evdeki bir deftere not ederek okuma listesi yapıyordum. Şimdi ilk durum raporumuzu paylaşma vakti gelmiş:

 Avukat olduğumdan beri roman okuma hızımın düştüğünü de bu son iki etkinliktir fark ediyorum. Okunması gereken birsürü dilekçe, mesleki ıvır zıvırlar, içtihatlar, makaleler oldukça aralarda romanlara kaçış için elbette her esaslı okur gibi vakit buluyorum ama bu vakit eskiye nazaran biraz daha az oluyor. Üzüntüyle başlıyoruz:

Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap Listesinden Bir Kitap



 Paul Auster'ın Yanılsamalar Kitabı, Can Yayınları tarafından basılmış, 306 sayfa uzunluğunda bir roman. Eşini ve çocuklarını (üstelik kendi elleriyle ucu ucuna yetiştirdiği) bir uçak kazasında kaybeden akademisyen David Zimmer'ın önce hayattan kopuşunu ve daha sonra da hayata tekrar tutunabilmek için kendisine bir amaç edinişini ve bu amacın sonunda ortaya çıkan eserin hayatını değiştirişini anlatan, okudukça hakikaten ölmeden önce okunması gereken kitaplardan biriymiş diye içimden sıklıkla geçirdiğim muhteşem bir öyküyü, oldukça güzel bir üslupla anlatıyor. Hatta kendime ders çıkardığım birkaç bakış açısı dahi yakaladım kitapta, spoiler olayına çok uygun bir hikaye olduğundan şimdilik kendime saklıyorum, kitap hakkında konuşmak isteyen tüm arkadaşlarıma "Yahu şurada geçen şu durum beni nasıl da aydınlattı..." diye anlatabilirim. :) Kitabı, Goodreads kayıtlarıma göre 14 Temmuz ile 27 Temmuz arasında okumuşum. Fakat esasında kitaba başlayıp "Bu güzel bir şeye benziyor," dedikten sonra arada başka bir şeyler de okuduktan sonra yeniden elime aldığım zaman bir gecede bitirdim. Gönül rahatlığıyla her zevkten okura da tavsiye edebilirim.

 Herkesin Tüm Kitaplarını Okumasını Gönlünüzden Geçirdiğiniz Bir Yazarın Bir Kitabı



 Hemingway'in herkes tarafından okunmasını isterdim. Fakat Oda Yayınları tarafından basılan 239 sayfalık romanı Ya Hep Ya Hiç, şimdiye dek okuduğum Hemingway romanları içinde benim gözümde ne yazık ki en zayıf kalan oldu. Kötü olduğundan değil, aşina olduğumuz Hemingway karakterleri, konuşmaları, karakterlerin sıkıntıları, alkol, aşk, cinsellik, yaşlılık, gençlik, para, silahlar, yaralanmalar, fiziksel acılar, her şey yine yerli yerindeydi ama belki de yanlış bir zamanda okudum, belki de gerçekten Hemingway'in zayıf romanlarından biriydi, bilemeyiz. Ama işin özü, etkinliğin bu teması için kitaplıkta okunmayı bekleyen romanlar arasında en uygun bulduğum buydu, herkesin en az bir kere Hemingway okumasını gönülden isterdim. Edebiyatın, gerçek hayatı en basit ve en yalın şekilde hikaye anlatarak yansıtmak olduğunu ve bunun için herhangi bir roman karakterinin tüm hayatını, tüm düşüncelerini ve tüm duygularını bilmemize gerek olmadığını, herhangi bir anı anlatırken karakterlerin yaşadığını hissettirebildiğini tatlı tatlı gösteren savaşçı, avcı, alkolik, denizci bir adamın öykülerine herkes bir kere göz atmalı. Kitabı Goodreads kayıtlarına göre 15 Temmuz ile 18 Temmuz arasında okumuşum. 

İlk Baskısını 2013'te Veya Daha Sonra Yapmış Bir Kitap


 Akhil Sharma'nın April Yayıncılık tarafından basılan 196 sayfa uzunluğundaki romanı Aile Hayatı, pek çok ödüle sahip bir roman, 2014'ün en iyi on romanından biri seçilmiş, 2015 Folio Ödülü'nü almış ve basıldığı her ülkede büyük övgüyle karşılanmış. Açıkçası ben de kitabı April Yayıncılık'ın Twitter üzerinden düzenlediği bir çekilişten kazandığımda bu kadar iyi bir şey okuyacağımı tahmin etmiyordum fakat kazandığı ödülleri bayağı bir hak etmiş. Hindistan'da yaşayan bir ailenin Amerikan rüyası ile başlayan, Amerika'ya göçmeleri ve bu göç ile birlikte kendi kültürleri ile Amerikan kültürü arasındaki çatışmayı anlatan hikaye, daha sonradan ailenin hayatına bir anda çöken bir felaket ile daha değişik, daha gerçekçi ve acımasız bir dille devam ediyor. Akhil Sharma'nın bu romanı yarı otobiyografi niteliğindeymiş, açıkçası bazı romanları okurken yazarın gerçek hayatında çekmiş olduğu üzüntüleri, acıları buram buram hissedersiniz ya, bu romanda çoğu ağır üzüntünün bu kadar sade ve gerçekçi bir biçimde anlatılmasının, yazarın bunları birebir yaşamadan imkansız olduğunu da hissedeceksiniz. Romanın en etkileyici iki yanından biri, tüm olayların bir çocuğun gözünden anlatılırken hiçbir şekilde yapaylık hissetmiyor olmanız, çünkü çocuklar çoğu zaman muhteşem hayal güçleri ve oyunculuklarının yanında çok da acımasızdır. İkincisi de, yine bu etkinlik kapsamında bir kez daha Hemingway'den bahsedecek olmamız: Akhil Sharma'yı yazmaya iten kişinin Hemingway olduğunu romanın sonlarına doğru apaçık bir şekilde görüyoruz. Yaşadığı dramla, ancak yaşadıklarını yazarak yüzleşebileceğini keşfeden küçük kahramanımız Hemingway'le tanıştıktan sonra her acıya "Bunu ileride tam olarak böyle yazabilirim o yüzden şu anı hafızamda en net şekilde tutmalıyım," diyerek bakmaya başlamış. Bir de kahramanımızın Hemingway okumaya başlamadan önce Hemingway'in hayatını ve yazarlık hikayesini okuyarak gözünde idol haline getirdiği Hemingway'in bir hikayesini ilk kez okuduktan sonra hiç beğenmeyip "Bir halta benzemiyordu, bu muymuş?" dediği kısımda kıkırdadım. Uzun lafın kısası iyi ki o çekilişe katılıp kazanmışım yoksa bu kitabı keşfetmem çok zor olurdu dedirten kitaptır efendim. Yine Goodreads kayıtlarına göre kitabı 19 Temmuz ile 31 Temmuz arasında okumuşum ki yine birçok kitaba bir anda başlayıp ruh halime göre o an okumak istediğim kitapla devam ettiğimi fark ettirdi. :)

Bir Çizgi Roman Veya Foto Roman



 Beyrutlu çizer Zeina Abirached tarafından yazılıp çizilmiş olan Kırlangıç Oyunu: Ölmek Gitmek Dönmek, Sırtlan Kitap tarafından basılmış ve 192 mükemmel sayfadan oluşuyor. (Söz konusu olan böyle güzel bir grafik roman olunca her sayfanın önünde mükemmel sıfatı olması gerek.) Açıkçası bu kitabı da okumak henüz aklımda yoktu ve çok tatlı bir tesadüf sayesinde okumuş oldum. Goodreads'te karşıma çıktığında kapağı ilgimi çektiği için "Bir ara bunu da okuyayım," diye düşünmüştüm fakat herhangi bir yakın gelecekte gidip de satın almayı düşünmüyordum, bir ara, karşıma çıkarsa, fırsat olursa okuyacaktım. Daha sonra Çizgi Roman Okurları Platformu'nun sekizinci yaşını kutlarken okurların da yazı yollamasını istediğini görüp ÇROP'un bloğuna The Underwater Welder adlı grafik roman hakkında bir tanıtım yazısı yollamıştım ve o yazı yayınlandıktan sonra, yazısı yayınlanan her yazara bir çizgi roman ya da grafik roman yollayacaklarını bildiğim için muhtemelen bir Marvel ya da DC çizgi romanı yollarlar diyerek çok da heveslenmemiştim. Mükemmel bir tesadüf olarak bana bunu yolladılar. Pakedi açtığımda bununla karşılaştım ve resmen sevinç çığlıkları attım (şahidim var, abartmıyorum), açıkçası Deadpool Edebiyat Karakterlerini Öldürüyor'u falan bekliyordum ve daha güzel oldu. ^.^ 


 Böylece hemen hemen bir iki saatte (ve okurken Beirut dinleyerek) bitiriverdiğim bu dünyalar güzeli grafik romanı da türün tüm severlerine önerebilirim. Persepolis sevenlere daha da şiddetle öneririm. Bu arada kıyamam, çizerin de en büyük handikapı kendisi gibi kadın bir çizer olan Marjane Satrapi ile kıyaslanmak oluyormuş, ikisi de kendi memleketlerinin hikayelerini anlatıyorlar, kötü zamanlardan bahsediyorlar, ama bunca benzerliğe rağmen ikisinin de birbirinden çok ayrı üslupları var, Marjane Satrapi belki daha iyi bir hikaye anlatıcısı ama Zeina Abirached de tanıştığımız kadarıyla daha yoğun ve daha kısa bir şekilde anlatmak istediğini anlatmış. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim, Gezi zamanlarını yaşamış nesil olarak da çalkantılı ülkelerin çalkantılı dönemlerini anlatan hikayelere karşı empati yapma yeteneğimiz de artmış, açıkçası bu çizgi romanı okurken belki de daha rahat, daha dertsiz bir ülkede yaşıyor olsaydım duyduğum his daha değişik olurdu. Kitabı, Goodreads'e göre 6 Ağustos günü okumuşum. 


Ve şimdilik etkinlik kapsamına sokabileceğim okuyup bitirdiğim sadece bu dört kitap var, aslında "isminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yaz mevsiminde geçtiği bir kitap" kategorisine uyabilecek bir kitap seçip ona da başlamışım ve "polisiye/gerilim/korku türünde bir kitap" kategorisinden bir kitabı da şu an okuyorum ama henüz bitirmediğim için onlardan bu durum raporunda bahsetmiyorum, başka zaman...




21 Temmuz 2015 Salı

[Blog Tur] Her Gün - David Levithan | Kitap Yorumu - Yazar Tanıtımı

Her gün farklı bedende.
Her gün farklı hayatta.
Her gün aynı kıza aşık.

 


Kitap: Her Gün
Yazar: David Levithan
Orijinal adı: Every Day
Çeviri: Derya İmer Aydınlık
Yayıncı: Pegasus Yayınları
Basım Yılı: Temmuz 2015
Sayfa Sayısı: 335
Tür: Genç Yetişkin
Puanım: 4


"Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat. Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de. Hep böyle olageldi.

A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok. Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. Farklı bir ev. Farklı bir hayat. Rhiannon'la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir.

Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. Bir de onu aşkına inandırmaya… "

Merhaba, Pegasus yayınlarından yeni çıkan Her Gün kitabının turunda bize konuksunuz. Farkındayım bu aralar çok yazamıyoruz, tur kitapları olmasa iyice boşlamıştık.

Kitaba gelirsek, çok enteresan bir hikayesi var. A isimli 16 yaşında bir genç, her gün kendini farklı bir bedende buluyor. Kendince kuralları var, kaptırmıyor, içinde olduğu bedene bir zarar vermiyor. Lakin çok zor bir durum. Yıllarca sürekli her gün yeni bir aile, yeni arkadaşlar, yeni bir yaşam. Kimi zaman bir genç kız, kimi zaman Lgbt üyesi bir genç, kimi zaman ataklar geçiren uyuşturucu bağımlısı.

Bir gün Justin isimli bir gencin bedeninde bulur kendini. Okula gider, Justin'in hayatına kaptırır kendini. Ama ne kaptırma kız arkadaşı Rhiannon'a aşık olur ve o andan itibaren kuralları falan kalmaz. Rhiannon'a ulaşabilmek adına girdiği bedenleri de riske atar.


Bundan sonrası spoiler'a girer.

Kitabın her gün bir bedene girme, yeni insanlar olayını beğendim. Birçok kişinin bakış açısından hayata bakıyoruz. Bir de sürekli hayatla ilgili altı çizilecek cümleler kurmuş yazar. Yanınızda bir defter ya da not kağıtlarıyla yaşıyorsunuz okurken ve bitince dolup taşıyor kağıtlar.


Enteresan bir şekilde Rhiannon karakterine gıcık olmadım. Ki ahım şahım seveceğim biri de değildi. Genelde okuyan çoğu arkadaşlarım sinir stres geçirdi ama ben daha empati yaparak yaklaştım sanırım. Bir de ben vurmayayım dedim eheh. Sonuçta açıkçası aynı şey başıma gelse muhtemelen deliriyorum herhalde diye paniklenip kaçardım ben açıkçası. İkinci kitap onun ağzından yazılmış olduğu için yine saç baş yoldurdu çoğu kişiye de, bir bakmak şans vermek lazım.

Sonuç olarak hızlı okunan, enteresan konusu olan bir genç yetişkin romanı. Ben bayramda, balkonda, sessizlik -malum Ankara'da pek rastlanmıyor- ve çiçeklerin arasında huzurlu bir şekilde okudum.

 
 



"Hiçbir zaman insanlara hikâyelerini anlattırmam. Genellikle onları kendim çözerim. Çünkü insanlar hikâye anlattıklarında hatırlanmasını beklerler. Ben de bunun garantisini veremezdim. Ben gittikten sonra hikâyenin kalacağını bilmenin bir yolu yoktu. Hem bir insana sırlarını açıp da sırlarının yok olduğunu öğrenmek kim bilir ne kadar yıkıcı olur. Bunun sorumlusu olmak istemiyordum.
 (sayfa 23)"

Şimdi gelelim yazar tanıtımına.

 
7 Eylül 1972 doğumlu yazarımız hem çocuk kitapları editörü hem de ünlü bir genç yetişkin yazarı.
İlk kitabı Boy Meets Boy'u 2003 yılında çıkarmış. Kitaplarında eşcinsel karakterlerin de olması ile dikkat çeken bir yazar kendisi.
Nick & Norah's Infinite Playlist'i 2006'da Rachel Cohn ile yayımlarlar. Biliyorsunuz ki, bu kitap çok dikkat çeker kitap hatta filme alınır.
 
2010 yılında Will Grayson Will Grayson isimli bizde Tek İsim, Tek Kader diye çıkan kitabı da John Green ile ortak bir şekilde yazar.
 
Bizde Her Gün yakın zamanda Pegasus yayınevi ile raflarda yerini aldı.
 
Eğer ciltli bir şekilde edinmek isterseniz turumuzu takipte kalın derim. Onun için Kitap Oburları facebook ya da instagram adreslerindeki çekilişlere katılmayı unutmayın.
 
İyi şanslar ^^
 
 
 
20 Temmuz: fanboyungunluguu.blogspot.com.tr/ - Ön okuma |
20 Temmuz  sohbetedecekkimseyok.blogspot.com.tr/ - Kitap Yorumu
21 Temmuz: tugceninkitapligi.com/ - Bonus Sahne |
21 Temmuz - raflarinarasindan.blogspot.com/ -Yazar Tanıtımı
22 Temmuz: kutsalyorumcu.blogspot.com/- Alıntılar |
22 Temmuz mirielenda.blogspot.com/ - Bunları Biliyor Musunuz?
23 Temmuz: thcodex.blogspot.com/ - Tanıtım Videosu

22 Mayıs 2015 Cuma

[Blog Tur] Karmakarışık - Emma Chase | Kitap Yorumu - Yazar Tanıtımı



Kitap: Karmakarışık
Yazar: Emma Chase
Orijinal Adı: Tangled
Çeviri: Deniz Beril Bacaklılar
Yayıncı: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 433
Basım Yılı: 2015
Tür: Romantik
Puanım: 4

Zengin, yakışıklı ve kendini beğenmiş Drew Evans ile güzel, zeki ve hırslı Katherine Brooks buluştuğunda işlerin karmakarışık hale gelmesi şaşılacak bir şey değildir. 

 Drew Evans'ın işi, milyon dolarlık anlaşmalar yapmak ve New York'un en güzel kadınlarını tek bir gülümsemeyle baştan çıkartmaktır. Peki, öyleyse neden yedi gündür evden dışarı çıkmıyor? Neden mahvolmuş, sefil bir halde ve depresyonda? Ona sorduğunuzda size sebebinin grip olduğunu söyleyecektir fakat hepimiz bunun doğru olmadığını biliyoruz. 

 Katherine Brooks, Drew'un babasının yatırım bankacılığı firmasında işe başladığı anda gösterişli playboyun hayatındaki her alanın bir karmaşaya sürüklenmesine sebep olmuştur. Profesyonel alandaki yarışları Drew'un cesaretini kırıyor, Katherine'e karşı hissettiği çekim dikkatini dağıtıyor ve onu yatağa atma girişimlerindeki başarısızlığı ise tamamen sinirlerini bozuyordur. 

 Nasıl oluyordu da kadının biri çıkıyor ve ağzı iyi laf yapan çapkın bir adamı mahvolmuş, umutsuz biri haline getirebiliyordu? Hayatta asla sahip olmak istemediği tek şeyi gerçekleştirerek.

Yeni ve çok eğlenceli turumuzda bugün bize konuksunuz. Bu sefer turumuzda iki konuk oburumuz var Tugcenin kitaplığı ve Kitap Telvesi  blogları da konuk obur olarak yer alıyorlar.

Eğlenceli diyorum çünkü kitabın anlatımı baya neşeli, komik. Playboy bir erkeğin bakış açısından anlatılmış.

Çok başarılı, yakışıklı, her gece alemlerde olan baş karakterimiz Drew Evans bir gün barda sağlam kaya'ya denk gelir. Kendinin tabiriyle grip, normal tabirle ise aşık olmuştur. Bu süreci ve Katherine Brooks'a nasıl oldu da bu denli çarpıldığını komik bir dille anlatıyor.

Bu tarz kitaplar bana sıkıcı geliyor olsa da, neşeli eğlenceli olanlarını seviyorum. O yüzden kitabı da pek sevdim. Karakterler itici değildi, kasmıyorlardı. Yani Drew bir playboy nasılsa öyleydi, her şeyini açık açık ortaya koyuyor, önümüze seriyor. Katherine normal, kendi halinde ama bir yandan da işinde hırslı, başarılı bir profil. Bu tarz kitaplarda sürekli karşımıza çıkan, sakar, ne yaptığını bilmeyen tavrı olmadığı için gayet tuttum onu. Ayrıca Drew'ın o yaptığı cidden kötüydü ve haklısın kızım sürt burnunu dedim ne yalan söyleyeyim eheh. O kısımlar nasıl iyi geldi, nasıl eğlendim anlatamam, üzgünüm Drew :)

Yan karakterler hele ki yiğeni Mackenzie ve bozuk para kavanozu çok şirindi ya, tam ısırmalık karakter :)
Kate'in en yakın arkadaşı çatlak Erin'i daha çok görmek istiyorum, çok enteresan bir karakter olduğu kesin

Kitabımız new adult tarzda olduğu için tabii doğal olarak sevişme bölümlerine denk geliyoruz. Ama o kadar insana batmıyor o bölümler, bir de sanırım türe artık alıştığım için fazla batmıyor olabilir.



Kate çilek seviyor evet ama biz de seviyoruz Drew hihi :)

Kitabın çevirisi iyiydi, orijinal kapağı kullanmaları pek bir iyi olmuş hele üstüne ciltli olunca daha bir sevdim. Kapağında sixpackli (baklavalı) bir Drew Evans bekliyor bizi eheh.

                                                Şimdi gelelim sevimli yazarımızın tanıtımına.



Yazarımız Emma Chase New Jersey'de küçük bir kasabada iki çocuğu ve eşi ile klasik bir yaşam sürüyor. 
Gündüzleri onlarla ilgilenirken, geceleri ise renkli karakterlerini ve onların muzip maceralarını kaleme alıyor. 

4 kitaplık bir serinin ilk romanı olan 'Karmakarışık' dünyada en çok kullanılan kitap sitesi Goodreads'de yapılan oylamalar sonucu 2013'ün en iyi çıkış yapan kitabı seçilmiştir. 


Ephesus yayınlarından çıkan bu kitabı merak ettiyseniz Kitap Oburlarının facebook sayfasını takipte olmayı ve çekilişlere katılmayı unutmayın. 


Tur Takvimi 

21 Mayıs: http://tugceninkitapligi.com Kitap Yorumu
21 Mayıs: http://sssuigenerisss.blogspot.com Kitap Yorumu - Ön Okuma
22 Mayıs: http://raflarinarasindan.blogspot.com/ Kitap Yorumu -Yazar Tanıtımı
23 Mayıs: http://mirielenda.blogspot.com/ Kitap Yorumu - Bunları Biliyor musunuz?
23 Mayıs: http://thcodex.blogspot.com/ Kitap Yorumu
24 Mayıs: http://kitaptelvesi.blogspot.com.tr/ Kitap Yorumu - Alıntılar
24 Mayıs: http://tugceninkitapligi.com Bonus Sahne


İyi ve 'eğlenceli' okumalar... 

-Sycorox-

2 Mayıs 2015 Cumartesi

[Blog Tur] Kızıl Yükseliş - Pierce Brown | Kitap Yorumu - Ön Okuma





Kitap: Kızıl Yükseliş
Yazar: Pierce Brown
Orijinal Adı: Red Rising

Çeviri: Selim Yeniçeri
Yayıncı: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 445
Basım Yılı: Nisan 2015
Tür: Bilim-Kurgu, Distopya
Puanım: 4

"Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. 

Ben zincirleri kıracak çekicim.

Ben halkımın ve esaret içinde içinde yaşayan herkesin umuduyum. 

Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez." 


Yeni blog turumuz Red Rising / Kızıl Yükseliş'i biz oburlar olarak deli gibi bekliyorduk. Pegasus yayınlarının desteği ile yürütüğümüz turumuzun ilk gününde bize konuksunuz.


Öncelikle söyleyebilirim ki, bu kitap bana her duyguyu yaşattı! Önce biraz sıkıldım, ortalarında gıcık oldum, sonların ve ve bittiğinde resmen aşık oldum! Ünlemli cümleler kurdurdu. Yazarı merak edip gecenin bir köründe araştırdım.

Konuya kısaca değinecek olursam insanlar renklerine göre Mars'ta yaşamaya başlarlar. Toplum'un en alt kısımı kızıllardır ve Mars'ta en önemli işleri yapan onlardır. Üstleri onları gelecek nesillere daha güzel bir gelecek bırakmak adına çalışmaları gerektiğine inandırır. Lakin yerin altında yaşıyorlar ve köle gibi çalışıyorlardır. Bir nevi bizim ülkemizdeki madencilerin durumu.

Baş karakter Darrow'da madende cehennemdalgıcı. Ailesi ve karısı ile kendi çapında mutlu, basit bir yaşam sürüyor. Bir süre sonra yaşadıkları ile gözleri açılır ve aslında yaşadıkları hayatın kurmaca olduğunu, kandırıldıklarını anlar. Kızıllar deli gibi hayatlarını hiçe sayarak çalışırken, toplumun diğer sınıfları refah içinde yaşıyorlardır.

Kitap hakkında demiştim önce sıkıldım, sonra gıcık oldum ve nihayetinde aşık oldum diye. Başları ciddi anlamda sıkıcı geldi bana, ara ara bıraktım hatta. Ortalarına doğru eyvah yine bir Hunger Games dokunuşları var dedim. Ki var yalan da değil. Ara ara o hissiyatı yaşıyorsunuz.

“Altınlar çiftli, Obsidiyenler üçlü, Griler düzineler halinde dans eder,” demişti. “Biz yalnız dans ederiz çünkü Cehennemdalgıçları yalnız çalışır. Bir oğlan ancak tek başına erkek olabilir.” (sayfa 36)


 Sonlarına doğru ise yazarın -bence- Sons Of Anarchy dizisinden etkilendiğini düşünüyorum. Darrow'u okurken aklıma Jackson Teller'ın gelmesi, onun düşünce tarzı ve hamleleri ile kitap benim için keyifli hale geldi. Muhtemelen yazarken bir yandan da onu izliyordu.

Bitirdikten sonra karşıma sürekli insanlık Mars'a kolonilerle gidecek haberleri gelince, ister istemez biz ne olurduk acaba diye düşünmeden edemedim.

Kitabın ciltli kapağı bir harika, alacaksanız bence ciltli alın derim. Çeviri fena değildi, lakin bazı yerler aşırı gözüme battı.


Kitap nasılmış diye merak ediyorsanız, öncelikle kısa bir ön okumaya alalım sizi. Sonra çekiliş için Kitap Oburları Facebook sayfamızı takipte olmayı ve çekilişe katılmayı unutmayın.


İyi Şanslar...


Tur Takvimi
2 Mayıs: raflarinarasindan.blogspot.com | Kitap Yorumu - Ön Okuma
2 Mayıs: fanboyungunluguu.blogspot.com.tr/ | Kitap Yorumu 
3 Mayıs:  suigenerisss.blogspot.com | Kitap Yorumu - Yazar Tanıtımı
3 Mayıs: kutsalyorumcu.blogspot.com  | Kitap Yorumu - Alıntılar
4 Mayıs: mirielenda.blogspot.com | Kitap Yorumu - Bunları Biliyor musunuz?
4 Mayıs: thcodex.blogspot.com | Kitap Yorumu - Tanıtım Videoları


23 Mart 2015 Pazartesi

Bahar 2015 Okuma Şenliği


Pinuccia'nın Bahar Okuma Şenliği başlamış, uzun zamandır katılamadığım bu etkinliğe yeniden katılmaya karar verdim ve bu yazıyı, şenlikte ilerledikçe düzenleyerek listemi oluşturacağım.


5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.

22 Mart - Gargantua - François Rabelais - Cem Yayınevi - 264 sayfa



Tam da dün okumaya başladığım Gargantua'yı bu kategoriye dahil edebilirim. Kitap, sıkı durun, 1534 yılında yayımlanmış ve Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisiyle şu dizelerle başlıyor:


Bu kitabı okuyan okur dostlar
Atın içinizden her türlü kuşkuyu
Okurken de irkilmeyin sakın 
Ne kötülük var içinde ne müdürlük
Doğrusu güldürmeden başka da 
Bir hüner bulamayacaksınız pek
Başka yola gidemiyor gönlüm
Sizleri dertler içinde görürken 
Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
Gülmektir çünkü insanı insan eden


22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.


30 Mart - Kör Baykuş - Sadık Hidayet - YKY - 100 Sayfa



Tema olarak ismi bir sıfat tamlaması oluşturan kitapları seçiyorum ve bu kategorinin ilk kitabı Kör Baykuş oluyor. 

2 Nisan - Eski Bahçe - Eski Sevgi - Tezer Özlü - YKY - 119 Sayfa


Sıfat tamlamalarından oluşan kitap isimlerine devam ederken bir yandan kitap seçimlerimi Yapı Kredi Yayınları'ndan sürdürdüğümü de fark ettim, diğer iki kitaba hala karar vermedim, onları da YKY'den bulursam iyice kompleks bir tema yaratmış olabilirim. :) Tezer Özlü'nün okuduğum ilk kitabı olan bu öykü kitabına bugün başladım.


2 Nisan - Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları - 119 Sayfa

Tezer Özlü'nün kitabını duruşma beklerken ve yemek yerken neredeyse bitirmiştim ve eve geldiğimde yarım kalan işimi de bitirmiş oldum, bir sonraki şenlik kitabı olarak yine bir sıfat tamlaması olan Kırmızı Pazartesi geliyor.


5 Nisan - Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç - Can Yayınları - 472 Sayfa


Kırmızı Pazartesi bugün bitti ve Yeşil Peri Gecesi'ne başlayacağım. Yıllar önce Ayfer Tunç'un Kapak Kızı adlı romanını okumuştum ve bu kitap, onunla bağlantılı bir hikayeyi anlatıyormuş, ne yazık ki Kapak Kızı'nı çok fazla hatırlamıyorum ama yazarı, kitapların birbirlerinden bağımsız olarak da okunabilen iki roman olduğunu belirtiyormuş. Bu konsepte uygun düşecek başlığıyla birlikte Yeşil Peri Gecesi de kendi seçtiğim temanın son kitabı olacak.


21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Karakterlerin bulundukları kitaba isim verdikleri dört kitap.

11 Nisan - Pedro Paramo - Juan Rulfo - Can Yayınları - 118 Sayfa


Dün gece Yeşil Peri Gecesi'ni bitirdim ve açıkçası içinde bulunduğum ruh halinden de olsa gerek, kitabı okurken kaç kere ağlama krizine tutuldum sayısını unuttum. 

Bugün karakter isimleri konseptinin ilk romanı Pedro Paramo'ya başlıyorum.


16 Nisan - Hannibal - Thomas Harris - İnkılap Yayınevi - 473 Sayfa


Kitabına isim veren karakterler temasında ikinci kitabım Hannibal. Hannibal Lecter'ın isim verdiği roman, aslında Hannibal serisinin sanırım üçüncü kitabı, hatta kapağında da kocaman "Kuzuların Sessizliği devam ediyor..." yazıyor ama olsun, karakteri biliyoruz, hikayeyi filmlerden, dizilerden biliyoruz, serinin yalnızca bu kitabını okusam olur diye düşündüm, kitaplığa göz atarken "Aa bu kitabı da ne zamandır okuyacaktım," diye bu temaya uyduruvermeye karar verdim. 


12 Mayıs - Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch - İthaki Yayınları - 584 Sayfa


Kitabına isim veren karakterlerden üçüncüsü Locke Lamora oluyor. Dün kitaba yolda başladım. 


19 Mayıs - Perlmutter Ailesi - Panait Istrati - Oda Yayınları - 134 Sayfa


E-kitap okumanın en büyük dezavantajı, tabletimin şarjının yarı yolda bırakma ihtimali oluyor. Bu nedenle Locke Lamora'nın Yalanları'nı e-kitap olarak okurken dün tablete güvenmeyip Perlmutter Ailesi'ni de yanıma almıştım. Bir yerde tableti şarj etmek gerekince bu kitaba da başladım. 


1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.

17 Nisan - Ağrıdağı Efsanesi - Yaşar Kemal - YKY - 120 Sayfa


Normalde bir kategoriyi bitirmeden diğer bir kategoriye başlamamaya çalışıyorum fakat cumartesi günü ekstra bir durum olup da Ege Üniversitesi Hastanesi içindeki Kit-Vak Misafirhanesinde kalmam gerekince misafirhanenin kütüphanesinde de bu kitabı bulunca araya sıkıştırıverdim.

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.

7 Mayıs - This One Summer - Mariko Tamaki - First Second - 320 Sayfa 


Ben galiba Hannibal'i hiç sevmedim, Hannibal bitmeden araya birsürü kitap sıkıştırıyorum. This One Summer aşırı tatlı bir çizgi roman bu arada, e-kitap versiyonunu okuyorum.


4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.

8 Haziran - Acı Çikolata - Laura Esquivel - Can Yayınları - 221 Sayfa




Zaman daralıyor, bu şenliğin performansı bayağı kötü. 


...derken bu kitap iyi geldi, resmen bir oturuşta okudum sayılır. Çok sevdim, çok fazla sevdim, zaten blogumuzun diğer yazarı Sycorox'un çok sevdiğini gördüğümden beri okumak istiyordum, hiç hayal kırıklığına uğramadım.

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.

12 Haziran - Boğa Güreşi - Roddy Doyle - Sel Yayıncılık - 205 Sayfa


Related Posts with Thumbnails