Eğer Gabriel Garcia Marquez ile ilgili bir yazı yazmasaydım, sanırım taş olurdum. Dünyayı, bildiğimiz dünyayı, sıradan olayları zihninde döndürüp efsunlayarak yazan bu adama 15 tane nobel ödülü verilse az bence. Aşk'ı aşk gibi, ama bir yandan da hastalık gibi, nöbet gibi, görev gibi, nereye gittiğini şaşırmış bir ok gibi, anlamını arayan bir sözcük gibi anlatmış işte bu kitapta da. Bu romanı okuyanlar eminim ikiye bölünecektir. Bir grup "böyle aşk mı olur!" derken, diğer grup "vay be, aşka bak!" diyecektir.
İnanın, bu duygu, kitabın hangi ana karakterinin pabuçlarından girip baktığınıza göre değişecek. Fermina'nın ve Florentino'nun zihni, aşkın bambaşka iki tarifi ile oynaşırken, yazarın cümleleri, tarifleri, diyaloglarını adeta soluyacaksınız. Detay vererek okuma zevkinizi etkilemek istemiyorum, ancak kitaptaki karakterlerin sarfettiği o kadar güzel cümleler var ki, diyaloglara dikkat ederek okuyun derim ben.
Kitap ilerledikçe, bir yandan aşkın sadakati üzerine düşünürken, bir yandan da aşkın korkunç ve kötücül bencilliğine şahit oluyor okuyucu. Aşk hepimize o kadar yakın bir duygu ki, ister istemez kendi yaşadıklarımızla ve düşüncelerimizle kıyaslamaya başlıyoruz. cinselliğin aşkın eşliği olmadan ve aşkla beraber yaşanışını gözümüze sokuyor yazar.
Benim bu kitapla ilgili en ilginç bulduğum şey, her ne kadar hikaye iki ana karakter üzerine dönse de, kitaptaki en etkileyici ve en akılda kalıcı cümlelerin, yan karakterler tarafından söylenmiş/dile getirilmiş olmasıydı. (Misal, Florentino'nun annesi..)
Kitabın bir de filmi var. Filmin tagline'ı "how long would you wait for love?" yani aşk için ne kadar beklersin? Fakat sizi ben baştan uyarayım, aşk için değil ama film için bekleyin. kitabı okumayı bekleyin, okumadan izlemeyin. Ben filmi eleştirildiği kadar kötü bulmadım, ellerinden geleni yapmışlar gibi geldi. Herkes filmi "komik" ve karikatür gibi, eğreti bulmuştu genel olarak. Ancak sizce, bu yazarın, arızalı insanlarla dolu dünyası nasıl karikatürize olmadan somutlaşabilir ki? Adamın anlattığı herşey bir tuhaf. Onun dünyasını çizmeye kalksan, salvador dali tablosu çıkar meydana!
Bu yüzden filmin çok üstüne gitmeyelim, ancak kitabı okumadan izlemeyelim, birşey anlamayız. Gabriel Garcia 'nın bana göre Yüz Yıllık Yalnızlık'tan sonraki en güzel kitabı bu. Şiddetle tavsiye ederim.
Yazıya Kuyruk:
On üzerinden puanım- 7
Yazarı- Gabriel Garcia MarquezAdı- Kolera Günlerinde Aşk
Orijinal Adı- El Amor en Los Tiempos del Colera
Çeviren- Şadan Karadeniz
Sayfa Sayısı- 388
Tür- Roman
Kaç günde okudum- 4/5
Kaç kuruş- 17,2 TL (@ kitapyurdu)
Öneririr miyim- Evet
Çeviren- Şadan Karadeniz
Sayfa Sayısı- 388
Tür- Roman
Kaç günde okudum- 4/5
Kaç kuruş- 17,2 TL (@ kitapyurdu)
Öneririr miyim- Evet
yapılan en büyük hatalardan biride kitabını okumadan filmini izlemektir. çünkü filmi izlenince kitaba karşı bir önyargı oluşuyor.
YanıtlaSilaşk seni çoktan öldürür ama sen süründüğünü sanırsın!..
Kesinlikle okumalıyım, teşekkürler paylşım için.
YanıtlaSil@cinna, evet, umarım ben de o mesajı verebilmişimdir yazımda :)
YanıtlaSilkitap kurdu, yazarın bütün kitaplarını öneririm..
YanıtlaSildvd'si var evde, kitabini almak zorundayim simdi seyretmeden once.
YanıtlaSilevet magissa, sakın yapma bunu. önce kitabı oku. istersen göndereyim sana hemen yarın kargoyla hıı
YanıtlaSilokumayın şu içi ödülle doldurulmuş hayalgücü olmayan entelektüeli.
YanıtlaSilVodvil, yapma!
YanıtlaSilyüz yıllık yalnızlıgı da mı okumadın :)
nasıl hayalgücü yok dersin!
Bu kitabı çok okumak istiyordum şimdi net kararımı verdim. Ayrıca blogun çok güzel!
YanıtlaSil