19 Şubat 2010 Cuma
Frankenstein ya da Modern Prometheus | Mary Shelley
Korku edebiyatının kült eserlerinden biri Frankenstein'ı tanıtacağım bugün.
Victor Frankenstein bir tıp öğrencisidir, başarılı bir öğrencidir ve ailesi tarafından umutla desteklenmektedir. Mutlaka yeni bir hastalığa bir çare üreteceği düşünülmekte, Victor da tıp üzerine büyük çalışmalar yapmaktadır. Ancak kimse Doktor Frankenstein'ın gerçekten ne üzerine çalıştığını bilmiyordur, Frankenstein, ölü insanların vücut parçalarının hayat fonksiyonlarını devam ettirmeyi, hatta ölümü ortadan kaldırmayı hedefleyerek ceset parçalarıyla çalışıyordur. Bu çalışmalarının sonunda bir gün gerçekten de tamamen ölü organlarla ve ölü dokularla bir insan vücudunu tamamlayarak yaşıyor hale getirmeyi başarır. Yarattığı şeyden fazlasıyla korkar, İblis adını verdiği yaratık düşündüğünden daha güçlü bir şekilde canlanmıştır ve yeni canlanmanın sersemliğiyle önüne gelen her şeye zarar vermeye başlar. Frankenstein, yarattığı canavarla karşılaşmak istemez, varlığını reddeder, canavar laboratuvara büyük zarar verip kaçtıktan sonra Frankenstein onun peşinden gitmez ve böylece bir daha İblis'i görmeyeceğini sanar. Oysa çok yanılıyordur, İblis zannettiği gibi duygusuz ve aptal değildir, duyguları ve anlama yetisi vardır ve yaratıcısı Frankenstein'ı da tanıyordur üstelik istenmediğini de hissetmiştir... Frankenstein, İblis'ten kurtulduğunu sanarken, hayatı boyunca İblis'ten kaçamayacağının farkında değildir...
Mary Shelley, romanına İncil'den bir alıntıyla başlar:
"Senden istedim mi, yaratıcım, benim olduğum balçıktan
Beni insan kalıbına dök diye?
Yakardım mı sana
Karanlıktan çekip alman için beni?"
Adem'in tanrısına söylediği sözler, İblis'in Frankenstein'a serzenişi gibidir çünkü. Üstelik Shelley'in romanı yazarken içinde bulunduğu ruh hali de ilgi çekicidir. Hamilelik dönemindeyken bebeğini kaybeden Shelley, şair olan eşiyle birlikte bu kaybının ardından kendisini toparlamak için elinden geleni yapmaktadır. O sıralar çareyi yazmakta bulur ve günlükleriyle birlikte Frankenstein'ı yazar. Frankenstein'ın yazıldığı dönemlerde, Shelley'in günlüklerinde de şu ibareler vardır:
13 Mart: ...Düşüncelerimle başbaşa kaldığım ve onları dağıtmak için okumadığım her anda, sürekli aynı noktaya geri dönüyorlar: Bir anneydim ve artık değilim.
19 Mart: Küçük bebeğimin yeniden canlandığını gördüm; meğer yalnızca üşümüş,onu ateşin önünde ovaladık ve yaşadı. Uyandım ve bebek yoktu. Bütün gün o küçük şeyi düşünüyorum. Moralim iyi değil.
Frankenstein, gotik edebiyatın ve korku edebiyatının yapı taşlarından biri, pek çok kez filmi çekilmiş bir şaheser, pek çok diziye, karikatüre, öyküye ilham vermiş bir yapıttır. Mary Shelley'in tanrıya isyanı, ümitsizliklerine başkaldırışıdır aynı zamanda ve yazıldığı tarih olan 1818 yılından günümüze kadar korkutuculuğundan, gizeminden, edebi değerinden hiçbir şey kaybetmeden gelmiştir. Korku edebiyatı ve gotik edebiyat severlerin kitaplıklarında mutlaka bulundurmaları, kitaplıkta bulundurmakla yetinmeyip tekrar tekrar okumaları gereken bir eser, asla tazeliğini yitirmeyecektir emin olun.
Etiketler:
Mary Shelley,
sweet leaf
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
iced earth un bir de şarkısı var bununla ilgili, süperdir.
YanıtlaSil