15 Şubat 2010 Pazartesi
Bunny Munro'nun Ölümü | Nick Cave
Kitabın yazarı Nick Cave olduğu için, hakkında yazmaya başlamadan önce derin bir nefes çekiyorum ki Nick Cave hayranlığım yüzünden sayfalarca bahsetmeyeyim kitaptan.
Nick Cave'in Bukowskivari karakterinin adı Bunny Munro. Bunny seks düşkünü, orta yaşlarına yaklaşmış bir pazarlamacı. Aracına atlayıp, devamlı müşterilerine kozmetik ürünleri götürüyor, bazen de yeni müşteriler kazanmak için uğraşıyor. Epey kayıp bir karakter, her daim beynindeki vajina imajı günlük hareketlerini yönlendiriyor, sevişmenin kendisi için bir ihtiyaç olmadığı zamanlarda bile fahişeler tutuyor, işi gereği yollarda oldukça, aracının içinde bile mastürbasyon yapıyor... Ve evinde kendisini dokuz yaşındaki çocuğu Bunny Jr. ile sevgili eşi Libby bekliyor!
Bir aile babası olmayı beceremeyen Bunny Munro, bu bunalımla kendisini daha da kaybetmeye başlamış. Libby de Bunny'nin kendisine olan sevgisinin bittiğinin farkında, aldatıldığının da farkında ve o da evde bunalımda. Roman şöyle başlar, Bunny işi gereği şehirdışındayken, yol üzerindeki ucuz bir otelde bir fahişeyle beraber olurken cep telefonu çalar. Arayan Libby'dir ve Bunny'e televizyonda gördüğü bir seri katilden ölesiye korktuğunu, eve gelmesini istediğini söyler. Bunny geçiştirir. Eve gittiğinde Libby'nin bunalımıyla ve korkularıyla baş edemediği için kendisini astığını görür. Aynı anda hem kurtuluş hissini duyar içinde... Hem de artık Bunny Jr. onunla birlikte yollarda olmak zorundadır, evde ona bakacak kimse kalmamıştır.
Roman bir bakıma bir yol hikayesi. Libby'nin ölümünün ardından henüz olayın travmasını yaşayamayan, şok olmuş, babasına hayran, babasının uzakta olmasına alışmış ve şimdi devamlı birlikte olacakları için çok sevinen Bunny Jr. ile oğlunu seven, onu hayalkırıklığına uğratmak istemeyen, içindeki endişeler gitgide büyüyen, seks manyağı, ne yapacağını bilemez, kafası karışık Bunny'nin hikayesi. Bir yandan devamlı arabanın radyosundan dinledikleri seri katilin hikayeleri, diğer yandan Bunny Jr.'ın gözlerindeki iltihaplanma okudukça içinizi sıkacak, Bunny'nin de içini sıktığı gibi. Ve Bunny bu sıkıntıların neden olduğunu hiçbir zaman anlayamayacak fakat siz kitabın başlığından dolayı neden olduğunu tahmin edebileceksiniz: kendi ölümüne bilmeden gitgide yaklaşan bir adamın iç huzursuzlukları bunlar...
Nick Cave, hisleri karşısındakine yansıtmakta çok başarılı bir sanatçı, müzisyen yönüyle de bunu çok güzel başarıyor, yazar/şair yönüyle de. Nick Cave & The Bad Seeds ile ilgili yazdığım yazıya da şurdan ulaşabilirsiniz: Nick Cave ile Kötü Tohumlar. Bir süredir bu kitap ile ilgili bir şeyler yazmak da aklımdaydı, çoklukla Nick Cave dinlediğim şu sıralar bu kitabı tanıtmak için iyi bir zaman bence.
Sonuç olarak, Bukowski okurlarına ve Nick Cave hayranlarına şiddetle tavsiye ederim. Okurken yer yer içiniz neden olduğunu bilmediğiniz bir şekilde sıkılacaktır, Nick Cave'in kitabın geneline yaymak istediği duygu da bu zaten. Ancak her zaman güzel romanlar okumak zorunda değiliz, hayat sevinci aşılayan, hayata pembe gözlüklerle baktıran romanlardansa ben bu romanları daha çok seviyorum zaten, siz de benim gibi düşünüyorsanız buyrun, Nick Cave albümlerini de koyun müzikçalarınıza...
Etiketler:
Nick Cave,
sweet leaf
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
istanbul'dan dönerken yolda okumak için kitap alacaktım, kitapçı büyük bir ısrarla bu kitabı önermişti ama ben koloni'yi almıştım :))
YanıtlaSilbunu da hemen ekledim alınacaklar listeme! bu blogun en güzel yanı bu oldu, listem devamlı kabarıyor :)) en sevdigim sey.
bir de ve eşek meleği gördü'yü tatman gerek
YanıtlaSil