2 Temmuz 2013 Salı

Alper Kamu Cehennem Çiçeği - Alper Canıgüz


 
“Dünyanın en küçük dedektifi geri döndü. Alper Kamu 9 yıl sonra, hâlâ 5 yaşında.”
Alper Kamu’yla ilk kez 2004 yılında çıkmış olan Oğullar ve Rencide Ruhlar kitabıyla tanıştık. Oğullar ve Rencide Ruhlar’ın arka kapağını okuduktan sonra ev arkadaşımla “kitabı ilk kim okuyacak” diye ufak bir arbede yaşamıştık. Alper Kamu’nun ikinci macerası Alper Kamu Cehennem Çiçeği'ni de tesadüfen aynı arkadaşımla beraber görüp aldık.

Devam kitapları, fimleri; genel olarak devam eserleri, her zaman insanda ilki tutunca bir kere daha eser üzerinden ‘ekmek yeme’ mantığıyla yapıldığı şüphesini uyandırır. Fakat korkmayın, Alper Kamu en az ilk eserde olduğu kadar heyecan verici, neşeli ve afacan.

Oğullar ve Rencide Ruhlar'da olduğu gibi, yine diğer insanların faili konusunda oldukça emin olduğu fakat Alper Kamu’nun kafasında oluşan soru işaretleri sebebiyle çözmeye kalkıştığı bir cinayetle karşı karşıyayız Cehennem Çiçeği’nde.
Alper Kamu ise, 5 yaşında olmasına bakmadan; içki içen, küfür eden, babasını bir yerlerde içerken toparlayıp getiren, boyundan büyük işler peşinde koşan bildiğimiz Alper Kamu. Bir yandan bütün bunları yaparken, bir yandan da cinayet dosyasını incelemek için girdiği yatağın altında uyuyakalan ya da daha önemli işleri olmasına rağmen “ne de olsa çocuk” olduğunu belirtip yemek yemeye oturan ve bütün bunları yaparken bize hiç “ya 5 yaşındaki çocuk hiç böyle konuşur mu – yapar mı” hissini yaşatmayan bir tuhaf ufaklık. Ki bu noktada bu karakteri bu kadar gerçekçi yazabilen Alper Canıgüz’e olan hayranlığımızı da bir tur belirtmek gerekir zannederim.
Bir taraftan failini merak ettiğimiz bir cinayet, bir taraftan kimin kimi aldattığını anlayamadığımız bir aşk hikâyesi ve bütün bunların nereye bağlanacağını merak etmekteyken “mutsuzluklarını kanıksamışlardı ve daha büyük bir şeyin peşinde koşmak akıllarından bile geçmiyordu” gibi enfes cümlelerle araya sıkıştırılmış aşk, hayat ve ölüm üzerine yapılan felsefe ile Cehennem Çiçeği, hiç bitmesin istediğimiz o şahane eserlerden biri haline gelmiş. Ve elbette olmadık yerlerde insanı vuran o sinsi mizahı da unutmadan eklememiz gerek.

Bir hikâye içinde birbirine geçmiş hikâyeler herkesi çok etkilerken, bir de bütün birbirine geçmiş hikâyelerin arasında “dünyayı sırtında taşıyan kız”ın masalını anlatmıştır bize Alper Canıgüz ki sırf bu 6,5 sayfalık masal için bile, kendisini yıllarca yere göğe koyamayacağım.
Kitabın sonu ise, bir ihtimal yeni bir devam kitabına kapıyı açık bırakmak adına biraz muğlak kalmış. Ama yenisinin çıkmasını da büyük bir hevesle istediğimizden, varsın muğlak kalsın.
Tavsiyem benim gibi delirip “ne olacak acaba, aha şimdi ne oldu acaba” diye hızlıca bitirmek yerine, dayanabilirseniz biraz daha yavaş okuyup, kitabın tadını çıkarmanız. Ha bir de eğer ki ilk romanı okumadıysanız, önce onu bir okuyun. Her ne kadar, Cehennem Çiçeği’nin başlı başına yeni bir kitap olarak okunması mümkünse de ara ara ufak göndermeler yapılmış ilk romana, illa ki merak edersiniz.
Ve son olarak bir de Alper Canıgüz için kamu spotu koyayım, Tatlı Rüyalar ve Gizli Ajans son dönem Türk Edebiyatında ışıl ışıl parlasalar da, zannediyorum Oğullar ve Rencide Ruhlar ile Alper Kamu Cehennem Çiçeği ikilisi birer şaheser olduğundan, sanırım ilk andığım iki kitaba her zaman biraz haksızlık edeceğiz. Bunun için ilham perileri bizi affetsin!

İyi okumalar.
* Oğullar ve Rencide Ruhlar'ın tanıtımı için şuraya tıklayabilirsiniz.

1 yorum:

  1. okumak için sabırsızlanıyorum, sanırım yavaş yavaş okuyacağım:)))

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails