İçinde Yemek Tarifleri, Aşk Öyküleri ve Kocakarı İlaçları Bulunan Roman |
Kitap: Acı Çikolata
Yazar: Laura Esquivel
Orijinal Adı: Como Agua Para Chocolate / Like Water for Chocolate
Çeviri: Havva Mutlu
Yayıncı: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 221
Tür: Büyülü Gerçekçilik,Yetişkin, Aşk
Puanım: 4,5
"Çok beğenseler de, yemek için can atsalar da genellikle insanlar çok açgözlü görünmemek ve son lokmayı diğerlerine bırakmış olmak düşüncesiyle tabaktaki son biberi almaya cesaret edemezlerdi. Böylece, içinde narın serinliği, acitrôn'un tadını, biberin acısını, cevizin yararlarını, akla gelmeyecek pek çok lezzeti barındıran bu harika biber el sürülmeden servis tabağında kalırdı. Aşkın tüm sırlarını içinde saklayan bu güzelim ceviz soslu biber dolmasına, görgü kurallarına uymak adına, kimse elini uzatmazdı."
Meksika devrimi sırasında De la Garza ailesinin hayatlarına ve küçük kızları Tita'nın mutfağına konuk oluyoruz Acı Çikolata kitabında.
Orijinali Como Agua Para Chocolate "sıcak çikolatanın içine katılan su gibi" anlamındaymış.
Kitabımız Büyülü Gerçekçilik türünde. Peki nedir bu Büyülü Gerçekçilik?
Normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı diyorlar. Biraz daha açarsak; hikayede doğal ve doğaüstü konular birinin içine geçerler. Doğaüstü olaylar gerçekmiş gibi normal ve olağan karşılanır ve okuyucu onu yadırgamaz. Mesela kitabımızda Tita'nın ağlayarak doğması, her yerin su olması, sular kuruyunca geriye tuz kalması ve altı ay yemeğe kullanmaları gibi.
Büyülü Gerçeklik akımının en önemli temsilcileri yakın zamanda yitirdiğimiz Gabriel García Márquez, Jorge Luis Borges, İsabel Allante, Angela Carter, İtalo Calvino, Alejo Carpentier, Patrick Suskind, Jacques Stephen Alexis, Juan Rulfo,Tom Robbins, Carlos Fuentes bu akımda en başta akla gelen isimler. Bizde de Latife Tekin ve İhsan Oktay Anar'ı sayabiliriz.
Esasen Güney Amerika edebiyatı büyülü gerçekçiliğe daha yatkın. İnsanlarının yaşamından olsa gerek diye düşünüyorum. Çünkü tanıdığım birkaç Güney Amerikalıya baktığımda insanının normal hayatında da efsanelere, batıl inançlara, büyülü anlara ve tesadüflere çok inandıklarını görüyorum.
Şimdi kitabımıza dönersek, baş karakterimiz Tita, De la Garzia ailesinin en küçük kızıdır. Doğduğunda babası sevinç kutlamaları yaparken kalp krizinden ölür. Anne ve kızlar kalırlar. Aileden nesiller boyu gelen bir adet ve gelenek olan küçük kızın anne ve baba ölene kadar hiç evlenmeyip onlara bakma geleneği Tita'ya kalmıştır. Oysa Tita'nın bir sevdiği vardır. Pedro.
Pedro ve babası Tita'nın annesi Madam Elena'dan isterler kızımızı. Ama annesi o denli katı yürekli ve zalimdir ki Tita'nın hiç evlenemeyeceğini, ona bakmak zorunda olduğunu ama isterlerse öbür kızlarından Rosaura'nın evlenme çağında olduğunu ve evlenebileceğini söyler.
Ve Pedro sırf Tita'ya daha yakın olmak için Rosaura ile evlenir.
Şimdi fotoğrafa bakıp yemek tarifi kitabı mı diyebilirsiniz ki, evet tarifler de var. Her bölüm yılın bir ayı ve tarifle başlıyor. Tita'nın ruh haline göre şekil alan tarifler. Asıl büyülü gerçekçilik burada devreye giriyor. Ablasının düğün pastasını yaparken çok üzüntülü olması ve düğünde herkesin birden tarif edilmez melankoliye ve hastalığa yakalanmaları, Gül yapraklı Bıldırcını yerken şehvete kapılmaları mesela. Hele orada Gertrudis'in başına gelenler kitabın en şehvetli yeriydi. Filminde de çarpıcı bir şekilde göstermişler.
Tariflerden becerebilirsem Gül Yapraklı Bıldırcın'ı deneyeceğim. |
Konusu mutfakta geçen, içinde tariflerin olduğu kitaplar beni her zaman çekmiştir. Bu kitabı da o yüzden aşırı sevip, benimsedim sanırım. Okuduktan ve filmini izledikten sonra bir süre mutfakta Titaymış gibi salındım.
"O gece Tita hiç uyuyamadı. Hissettiklerini açıklamaya sözcükler yetmezdi. Ne yazık ki o zamanlar uzaydaki kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir kara delik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten sürekli gelen soğuk içine işliyordu." sf.25
"O gece Tita hiç uyuyamadı. Hissettiklerini açıklamaya sözcükler yetmezdi. Ne yazık ki o zamanlar uzaydaki kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir kara delik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten sürekli gelen soğuk içine işliyordu." sf.25
Ben kitabı doğal olarak çok sevdim. Titanın hüzünlü hikayesi içimi burksa da yer yer acayip eğlendim. Onun içindeki kara delik kapansın diye üzüldüğünde ördüğü kilometrelerce uzunlukta şalı, kibrit çöpleri, gül yaprakları sarıp sarmaladılar beni.
Ve Pedro'nun bakışlarında aşkı, hissettiği şehveti, yine en iyi bildiği yemekler üzerinden anlatımları kitapta en sevdiğim yerlerdendi.
"O anda, lokma tatlısı yapılırken kaynamakta olan sıvıyağa atılan hamurun neler hissettiğini çok iyi anladı." sf. 26
Ve Pedro'nun bakışlarında aşkı, hissettiği şehveti, yine en iyi bildiği yemekler üzerinden anlatımları kitapta en sevdiğim yerlerdendi.
"O anda, lokma tatlısı yapılırken kaynamakta olan sıvıyağa atılan hamurun neler hissettiğini çok iyi anladı." sf. 26
Annesi Elena anne'ye her okuyucu gibi bende sinir stres oldum. Hele o banyo seramonisi çileden çıkardı. Hayaleti bile rahat bırakmadı kızı.
Tita bıldırcınları yaparken şunları düşünüyordu;
"Tita'ya farklı davranmıştı. Onu öldürmeye çocukluğunda başlayıp yavaş yavaş devam etmiş ve henüz son darbeyi vurmamıştı."
Tita bıldırcınları yaparken şunları düşünüyordu;
"Tita'ya farklı davranmıştı. Onu öldürmeye çocukluğunda başlayıp yavaş yavaş devam etmiş ve henüz son darbeyi vurmamıştı."
Ve en çok Pedro'ya sinirlendim. Ablası ile evlenmesi kadar saçma bir şey olamazdı. Yıllarca ikisini de mutsuzluğa sürükledi.
Doktor John'u Pedro'dan daha çok sevdim. Sonu o yüzden daha bir mutsuz etti.
Tita'yı büyüten Nacha ve John'un kızılderili büyükannesi Kikapû en favori karakterlerimdi. İkisi de klasik bilge büyükanne olarak hep yol gösterdiler.
Tita'yı büyüten Nacha ve John'un kızılderili büyükannesi Kikapû en favori karakterlerimdi. İkisi de klasik bilge büyükanne olarak hep yol gösterdiler.
Kitap bitti önüme gelene anlattım gerçekmiş gibi. Tita'nın annesi şöyleydi, Gertrudis Gül yapraklı Bıldırcın yiyince resmen alev alıyordu diye güle güle anlattım.
Türkçe ismi de tam uymuş Acı Çikolata gibi acı-tatlı bir romandı.
Roman 1992 yılında yazarın eski kocası tarafından beyazperdeye alınmış. Okuduktan sonra her meraklı gibi bende izledim. Neredeyse birebir işlemişler olayları.
Karakterler tam gözümde canlandırdığım gibiydi. İngilizce seslendirilmiş olanı izlemeyin yalnız. Çok fazlasıyla rahatsız ediyor seslendirme. Ben onu görüp İspanyolcasını izledim.
Como Agua Para Chocolate hayranları kitaptan ve filmden etkilenip yine aynı isimde restoran açmışlar.
İki restoran var böyle, biri Peru'da, diğeri de Şili'de.
Benim favorim Santiago Şili'de olan. Çok hoş yapmışlar ciddi anlamda kitabı okuyup severseniz şayet "Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler" listesine alınabilecek düzeyde.
Hele o ünlü yatağın olduğu masada yemek yemek ne hoş olurdu.
Aklımıza hemen ilk açılış sayfasındaki minik fırın çizimli söz gelir.
"İnsanı sofraya bir kez çağırırlar,
Tıpkı yatağa davet ettikleri gibi"
Aklımıza hemen ilk açılış sayfasındaki minik fırın çizimli söz gelir.
"İnsanı sofraya bir kez çağırırlar,
Tıpkı yatağa davet ettikleri gibi"
Daha çok içimiz gitsin diye, şöyle de bir tanıtım videosu çekmişler.
Eğer Şili'ye yolunuz düşerse Como Agua Para Chocolate restoranına uğramak aklınızda olsun.
Yemekler çok ucuz değilmiş onu da eklemek isterim.
Adresi;
Constitución 88, Barrio Bellavista, Providencia
Santiago, Şili
+56 2 2777 8740
+56 2 2777 8740
İyi Okumalar...
-Sycorox-
Kitabı çok severim, filmi de izledim ama bu isimde iki farklı restoran olduğunu bilmiyordum. Çok ilginçmiş. Bir gün yolum düşerse -umarım- kesinlikle gitmek isterim. Tarfilerin ben günümüzde ve ülkemizde yapılabilir olduğunu düşünmedim nedense. O yüzden hiç denemedim. Ama senin denemelerini merakla bekliyorum :D
YanıtlaSilTariflerin ülkemizde yapımı zor, sadece gül yapraklı bıldırcın yapılabilirmiş gibi geldi bana, ondan heyecan yaptım. Kestane çıkınca bir deneyeceğim bakalım :))
SilBu kitabı Meksika'da okumuştum, gerçekten oraların havasını aktarıyor. Büyülü gerçekçilik Marquez'inkiyse bu biraz büyülüye kaçmış gibi. Marquez'de en olmayacak şeyler bile gerçekçi ve normal geliyor zaten Marquez'e sormuşlar o da ben gerçekleri yazıyorum demiş. Esquivel'deyse bazı yerlerde yok artık dedim. Kötü anlamda değil ama daha sürreel bir his bıraktı. Güzel kitap nihayetinde :)
YanıtlaSilSiz ta yerinde okumuşsunuz :)
SilMarquez zaten bu akımın babası, bide onun romanlarında acaba gerçek olabilir mi diye düşündüğüm zamanlar olmuştur. Dediğiniz gibi bu kitapta öyle hissetmiyorsunuz. Ama yine de bana da çok batmadı.
çok güzel yazmışsınız,kitabı çok sevmiştim ben de, kitaptan esinlenen restoranlardan ise haberim yoktu, bayıldım:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, kitabı araştırırken karşıma çıktı restoranlar. Çok hoş gerçekten :)
SilKitap o kadar akıcı ki, benim gibi mutfak sevmeyen birine tarifleri bile cazip kıldı.
SilBüyülü Gerçekçilik akımı deyim yerindeyse beni büyülüyor. Bu kitabıysa çok sevdim, hatta 1000kitap.com'da uzun bir tanıtım yazmıştım ama sizinki çok sıcak olmuş doğrusu. 😊
YanıtlaSilBüyülü Gerçekçilik akımı deyim yerindeyse beni büyülüyor. Bu kitabıysa çok sevdim, hatta 1000kitap.com'da uzun bir tanıtım yazmıştım ama sizinki çok sıcak olmuş doğrusu. 😊
YanıtlaSil