23 Ocak 2013 Çarşamba

Uzay Efsanesi, Arthur C. Clarke



Neandarthal insanı ve koşullarını tanıtarak eserine giriş yapan yazar, milyonlarca yıl önce meydana gelen zihinsel farklılaşmayı Eski ve güçlü dünyadışı varlıkların çabalarına bağlamış. Gökten düşen simsiyah bir Tektaş ( monolith ) atalarımıza önce doğaya sonra da kendi ırklarına tahakküm arzusunu öğretmiş. Giriş kısmındaki bu kurguyu yalın ama şairane bir tonda aktarmış.

Günümüz dünyası ise nüfus yoğunluğu yüzünden kıtlığa çok yaklaşmış, nükleer güçle sarmalanmış güvensiz ve 2 kutuplu bir dünya. İki süper gücün ( Sovyetler ve Amerika ) gölgesi altında yaşamaya çabalayan insanlar ise uzaya sıçramış ve Ay'ı fethetmişler.  Ay'da Kalıcı üslerin kurulduğu, uzay yolculuklarının uçak yolculuğu kadar konforlu olduğu gelecekte, insanın ilk fethi üzerinde bir gizem yatmaktadır. Ay'da tespit edilen manyetik sapmalar sonucu bir Tektaş bulunur. Dünyadışı varlıklara dair bu ipucu sütün zekalardan bir hediye midir yoksa açılmayı bekleyen bir tehdir mi? Bunun cevabı ancak Satürn'ün uydularına yapılacak ilk insanlı uçuşta verilecektir.

Son derece güçlü çözüm önerileri ve futuristik düşüncelerle süslenmiş kurgu. Uzayda meydana gelebilecek sorunlar ve gündelik sıkıntıların nasıl çözüleceğine dair açılımlar, ustanın bilim adamlığını da net bir şekilde ortaya koymakta. Tasvirleri ve fiziki arkaplanları son derece güçlü aktarmış. Uzay ortamının fiziki sorunları kadar psikolojik sorunlarına değinen ve çözümlemeye çalışan yazar kurgusunun bazı bölümlerinde gerilimi ustaca kontrol etmiş. En ufak yardımdan milyonlarca kilometre uzakta deli bir yapay zeka ile kısılı kalmak? Gerçekten ürkütücü.

H.G. Wells ve Dünyalar Savaşı, Bohr, Einstein- Rosen köprüsü atıflarında bulunan yazar, dünya dışı varlıklara dair samimi bir tartışmaya girmiş ve evrim genetiğini sorgulamış. Prostetik yaşam formlarının doğa üzerinde tam tahakküm olduğunu belirten yazar, bir gün makine-insan olacağımızın ipucu olduğunu ifade etmiş. Ana karakter olan Dave Bowman uzayı tüm zorluklarına ve yalnızlığa katlanması gereken bir öncü. İnsanoğlunun yıldızlara taşıdığı elçi o... Beden ve zihin üzerinde tam kontrol, metafizik bir varoluşa ufak bir gözatışla eseri noktalamış usta yazar. Okuması son derece keyifli 2 kısa hikayeyle de süslenmiş sonu.

Kült bir eser olduğunu belirtmeme gerek olduğunu sanmıyorum. Kubrick ve Clarke arasındaki fikir paylaşımlarına da yer veren bölümler ise okuma keyfini katlıyor. Tarihe geçecek bir bilim kurgu için Clarke'tan fikirler isteyen Kubrick... sanırım istediğini elde etmiş. Başından sonuna son derece akıcı ve merak öğesini ustaca kullanan bir eser. Yıldız tarlalarını sürme hayalleri olan herkesi, evrenin bildiğimiz ( ve bilmediğimiz ) kısımlarında güzel bir yolculuğa çıkaracaktır. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails