9 Şubat 2013 Cumartesi

Bir Mercedes Thompson Romanı-Patricia Briggs

 photo mercy_thompson_bookcovers_wall_by_ladiebutterfly-d32xdtw_zps051d77a7.jpg

"Yeni olanlar tehlikelidir, bunu kafana iyice sok! Özellikle de aç ve üşümüş olduklarında!" 
Mac'a baktı, ardından bakışlarını yeniden bana çevirdi. 

"Mercy, buraya gel..." Ses tonu bu kez öfke ve telaştan yoksundu. 

 Adam'ın Mac'in yüzünde fark ettiği şeye bakmak için başımı çeviremedim. Bir adım attım ancak Mac sol bacağıma sıkıca sarılmıştı. Yanımda duran kurdu ürkütmemek için net ve kibar bir ses tonuyla , "Senin gibi zeki bir kız nasıl böyle bir aptallık yapar aklım almıyor." dedi. "Gerçek adını biliyor olsaydım onunla iletişime geçebilirdim." "Mac," diye mırıldandım. "Gerçek adın nedir?" Mac dizlerinin üzerinde doğrularak yüzünü karnıma bastırdı ve "Alan..." dedi sersemlemiş bir şekilde. "Alan MacKenzie Frazier." 

Sürtünerek yaptığı hareketlerle tişörtümü sıyırdı ve çıplak tenimi yalamaya başladı. Bu dışarıdan bakan biri için oldukça tahrik edici olabilir ancak karın bölgesi avcıların en sevdiği, vücudun en savunmasız noktalarından biriydi. "Güzel kokuyorsun," diye fısıldadı. O da kurt adam gibi kokuyordu ve paniklemeye başlamıştım -ki bu şu an için en son ihtiyacım olan şeydi."

Yine bir kurt adamlar, vampirler, şekil değiştirenlerin dünyası. Mercedes Thompson bir gezgin ve çakal. Küçük yaşlarda kurtların içinde büyüdüğü için sürü olayına çok aşina. Ama kendisi hiçbir zaman sürüden olmamış.

Romana gelirsek, Mercy aşina olduğumuz yirmilerinde masum saf bir genç kız değil, otuzlarını aşmış araba tamircisi, sert bir kadın.

Bir gün tamirhanesine Mac isimli yeni kurt olmuş bir çocuk gelir ve olaylar başlar. Yerel kurt sürüsünün lideri alfa (ve Mercy'nin komşusu) yaralanır, aynı zamanda kızı kaçırılır. Mercy ise tüm bu olayların arasında Jesse'yi bulabilmek için koşturur. Sonuna doğru aksiyon artıyor, Mercy kurtlara büyük yardım ediyor, bunu yaparken vampirlerden de yardım alıyor.

Bu ilk kitapta Mercy'nin dünyasına merhaba diyor okuyucu, aynı zamanda kurtlarla uğraşıyoruz. Vampirleri de arabasını tamir ettiği Stefan sayesinde görebiliyoruz.

İlk kitap itibariyle pek sevdim Mercy'i. Güçlü, bağımsız, söz dinlemeyen karakteri hoşuma gitti. Kendi çapında olan tamirhane ve karavanı arasındaki dünyası, bir yandan ciddi, diğer yandan esprili doğası çok eğlenceliydi.
Bu kitabın sonlarına doğru gezgin doğasını da keşfeder, ama halen aklında sorular vardır. Tam olarak gezgin nedir ve neler yapar?
Çünkü vampirler fazla etki edemez, kurtlardan emir almaz ve hayaletleri görür.

Ayın Çağırdıklarına GR puanım 4 oldu.

İlk kitapta bir playlist yapmıştım sürekli onu dinliyordum. Ekleyeyim hemen.
 



Ve gel gelelim devam kitabı Kan Bağı'na.


"Bir vampiri ne korkutabilir?"

"Bilimin ışığı altında artık cadılar yakılmıyor ve kimse linç edilmiyor. Ve bunun karşılığında normal, yasalara uyan, sağlam halktan insanlar geceleri ses çıkaran şeylerden korkmak zorunda kalmıyorlar. Bazen halktan normal bir insan olmak istiyorum. Normal insanları geceleri vampirler ziyaret etmez..."

Diyor Mercy. Stefan geçen kitapta yaptığı iyiliğin karşılığını istemek üzere Mercy'nin kapısını çaldığında düşünüyor bunu. Stefan'ın istediği şey ile vampirlerin içine iyice girer. Ama işler hiç de tahmin ettiği gibi ilerlemez. Beklemediği şekilde karşısındaki son derece tehlikeli bir kötülüktür. Hem büyücü, hem vampir hemde bir iblisin karışımı bir adamı avlamak zorundalar. Tabii iş Mercy olunca olaya kurlarda dahil olur. Ve böylelikle son derece çılgın bir koşturmaca başlar.

Ayın Çağırdıkları bir merhaba kitabıydı, ama Kan Bağı bence olmuş bir kitap. Soluksuz bir şekilde okudum resmen. Konu vampirler ekseninde olmasına rağmen bu kitap kurt adam fizyolojisini çok iyi anlatmış. Neredeyse bir kurt adamla karşılaşsam neler yapacağımı, onların iç güdülerini, doğalarını çok iyi bilecek duruma geldim Mercy sayesinde.

İlk kitap olay bakımından basit bir olayın ekseninde dönüyordu ve ona 4 puan verme nedenim buydu. Heyecanlıydı ama cansızdı.

Bu kitap ise son derece sağlam bir konuya giriş yapmış. Sonuçta okuyucunun beklediği sağlam kötülüğün olduğu bir konu var. Cory Littleton basit bir büyücü, biri onu vampire dönüştürme hatası yapıyor ve o vampir haline bir iblis ekleniyor. Tri Cities onun gelişiyle çıldırmış bir şehir halini alıyor. Sakin olan insanlar çıldırıyor, kurtlar kendini kontrol edemez hale geliyor. Şehirde katliamlar yaşanıyor. Onu bulmak ise son derece zor. Hele ki bulup, kazıklamak sonrasında ise kafasını kesmek ayrı bir konu.

Ve bilin bakalım bu işi en iyi yapabilecek kişi kim?

Tabi ki Mercy Thompson.

Kitap'da olaylar durulduğunda anında bitmeyişine bayıldım ben. Yani bitecek gibi duruyor ama Mercy kimsenin konum itibariyle yapamayacağı şeyi yapmak için kollarını sıvıyor.

Yarım kalan işini de bitiriyor, rahatlıyor.

Kitabın sonu ise beni ayrıca şaşırttı. Sonra yayın evi yüzünden devamının gelmediğini düşündüm sinirlendim. Madem bir işi yapıyorsunuz ya tam yapın, yada hiç başlamayın. Bu o kitabı alan, o seriyi çok seven  okuyucuya saygısızlıktan başka bir şey değil. Sert olduğunun farkındayım ama yarım kalan güzel işleri hiç sevmem.

Bu ise kitabı okurken dinlediğim playlist. Birbirinden ayrı şarkılar evet. Özellikle Godsmack çalarken çok heyecanlı ve ellerimin buz kestiği bir bölümü okuyordum, resmen kalbim çarptı.

 

Mercy'den hariç karakterlere de göz atmak istiyorum.

Adam: Tri-Cities kurtlarının Alfası. Kızı Jesse ile birlikte Mercy'nin karavanının yanındaki süper lüks evde oturuyor. Bir iş adamı gibi titiz giyiniyor, pahalı ve seçkin bir yaşantısı var. Son derece baskın bir karakter. Kendini çok iyi kontrol etse de konu Mercy'e gelince işler istediği gibi gitmiyor. Mercy ve Adam'ın kimyasına bayılıyorum ben. Ayın Çağırdıklarında başlarından onca şey geçtikten sonra Mercy'nin getirdiği kahveyi Adam'ın beğenmeyişi çok güldürmüştü. İkinci kitabın sonunda da beraber oturup süt eşliğinde kurabiye yemelerine ne demeli. Adam'ın Mercy'i çakal formunda sokaklardan toplaması falan hep gülümsetti.

Samuel: Mercy'nin birlikte büyüdüğü kurtların içindeki eski sevgilisi. Marrok'un oğlu. Sam tam bir dominant karakter. Bir yandan neşeli sakin, diğer yandan avını parçalayacak şekilde tehlikeli. Mercedes çakal olduğu için ona yanaşmış geçmişte, çünkü ondan doğabilecek çocuklarının yaşama şansları yüksekmiş. Marrok bunu keşfedince Mercy'i Tri-Cities'e yolluyor ve yıllarca Sam ile görüşmüyorlar. Adam'ın başına gelenler sonrası Sam'in düşüncesini öğreniyor, onunla yakın oluyor hatta ikinci kitapta Sam onun karavanına taşınıyor ev arkadaşı olarak.

Bran; Marrok. Yani alfaların alfası kısaca. Aynı zamanda Samuel'in babası.

Stefan: Scooby Dooby renklerine sahip karavanın sahibi vampir. Stefan enteresan bir karakter. Vampir gibi soğuk, mesafeli tavırlar yerine, eğlenceli, Mercy'nin yaptığını esprilere aynı şekilde karşılık veren, merhametli ve iyi denecek bir karakteri var. İkinci kitabın sonlarında Mercy'e olan hislerini de görüyoruz.

Warren: Eşcinsel kurt olur mu sorusunun cevabı. Alfa'nın sağ kolu olabilecek güce sahipken, tercihi sayesinde bunun olamayacağını görüyoruz. Kurt sürüleri son derece eski kafalılar, eşcinseller öldürülüyor, kadınlar ise son derece arka planda kalmak durumundalar. Warren ise Adam'ın çok sevdiği arkadaşı olduğu için yaşıyor. İkinci kitap'da ona bir şey olmasın diye dua ettim resmen. İlerleyen kitaplarda onun sürüde nasıl tutunacağını göreceğiz.

Ben: Onun sırrını çözülmesini bekledim ama halen sır olarak kaldı. Yayın evi çevirseydi kitapları ona da vakıf olacaktık.

Zee: Mercy'nin tamirhanesinin eski sahibi. Büyülü varlıklardan. Onunla baba kız gibi enteresan ilişkileri var.

Üstün körü karakterlere baktık.

Şimdi kitaplarla ilgili yorumuma gelirsem; ilk kitap başlangıç olarak gayet iyiydi ama ikinci kitap, onu geçti ve bitirdikten sonra son derece iyi bir tat bıraktı.
İki kitabın kapağını da sevdim. Üste ise tüm serinin kitap kapaklarını ekledim.
Ve Mercy'nin de Anita Blake gibi çizgi romanı mevcut. En kısa zamanda onu da edineceğim.

Genel olarak baktığımızda bu fantastik kitaplarda mutlaka araya bir çılgınca yaşanan seks sokarlardı, ki bu serideki  testereson seviyesi bu denli yüksekken, çok az üstün körü geçildiğini görüyoruz. Bu bakımdan son derece kutladım yazarı. Birçok yazarın bu konuda yazdığı şey yeri geliyor bayat bir porno oluyorken, bu seride bunu yapmamış. Karakterlerin başından bin türlü bela geçtikten sonra hemen olaya geçmeleri son derece itici geliyor bana.
Burada ise normal herkesin yaptığı gibi Mercy ve Adam yemeğe çıkıyorlar, sinemaya gidiyorlar, en fazla öpüşüyorlar, spor salonunda bir kere sevişecekmiş gibi oluyorlar ama Adam'ın kızı geliyor ve ortam dağılıyor.

Kendi ayakları üstünde sağlam duran bir baş karakterin romanı.

Yazarın dili gayet akıcı, çeviriyi ise beğendim. Özellikle de ikinci kitapta ilk kitabı kısaca anlatırken diğer serilerde olduğu gibi okuyucuyu sıkmıyor. Yani o bölümler hiç göze batmıyor.

Kurtlar, vampirler, şekil değiştirenler, gece dünyası ilginizi çekiyorsa hiç düşünmeden alın derim. Tek kötü tarafı ülkemizde sadece iki kitabının olması ve devamının yayın evi tarafından getirilmemiş olması.

İyi okumalar. Playlistlere de bir göz gezdirin bakalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails