15 Haziran 2014 Pazar

Bülbülün Gözündeki Cin / Beş Peri Hikayesi | A.S. Byatt


Kitap; Bülbülün Gözündeki Cin / Beş Peri Hikayesi
Yazar: A.S. Byatt
Orijinal Adı: The Djinn in the Nightingale's Eye
Çevirmen: Pınar Kür
Yayıncı: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 202
Tür: Öykü, Fantastik
Puanım: 4


"Bir vakitler, erkeklerle kadınlar madeni kanatlar üstünde göklerde uçar iken, ördek ayaklarını takip denizlerin dibinde yürür iken, yunusların şarkılarını dinler iken...bütün bunlarla buyuk ölçüde ilgisiz, dolayısıyla mutlu bir kadın yasar idi. Bu kadının işi öykü anlatmaktı" diye başlıyor Bülbülün Gözündeki Cin



Merhaba, son zamanlarda daha önce pek aşina olmadığım ve okumadığım Öykü türüne ağırlık vermeye başladım. Ve bu kitapla birlikte Can yayınlarının Öykü Dizisi kitaplarını tek tek edinmeye karar verdim.

Kitaba gelirsek beni ilk cezbeden ismi ve kapağıydı. Ayrıca yazarın diğer bir kitabı Ragnarok okuma listemde olduğu için daha çok ilgimi çekti.

Beş tane masalsı, fantastik öyküden oluşuyor. İlk başta yadırgadım baya, masal mı, bu nasıl masal diyerek. Ama içlerinde öyle kendimizden şeyler buluyoruz ki, bu kadar yalın ve sade anlatımını çok sevdim. Yani masalın içinde realist bir anlatımı var. Ve çok naif bir dili var yazarın. 

Ejder'in soluğu bizim şu an yaşadığımız kaos ortamını öyle yansıtmış ki, bir an için kendimi o öykünün içinde o dev solucanlardan kaçan, ormana saklanan köylüler gibi hissettim.

En güzel öykü kitaba ismini veren Bülbülün Gözündeki Cin. Baş karakterimiz Gillian Perholt orta yaşlı, kocasından ayrılmış, bir konferans için Türkiye'ye gelen bir anlatıbilimci. Kitap Cevat Çapan'a ithaf edilmiş ve Gillian'ın dostu profesör Orhan Rıfat'ta Cevat Çapan'ın etkisini görüyoruz. Sanki onu yazmış yazar.

O öyküyle ve Gillian ile beraber önce Ankara'ya Anadolu Medeniyetler müzesinde enteresan bir geziye, oradan İzmir ve Efes'e, en son İstanbul'a Ayasofya, Kapalıçarşı ve Orhan'ın öğrencisi Feyyaz'ın antika dükkanından Çeşmibülbül şişesi almasıyla Peri Palas -evet peri- otel odasındaki enteresan öykü içinde öykülere dalıyoruz.
Arka kapakta neler olacağına dair spoiler vermiş ama ben pek girmeyeceğim o kısıma. 

Orhan dedi ki: "Hava kirliliğinden önce, televizyondan önce, bahar geldi mi insanlar sokaklara dökülürdü, Boğaz kıyılarında ve bütün bahçelerde yılın ilk bülbüllerini dinlemeye çıkarlardı. Ne kadar güzeldi. Japonların tomurcuklanmış kiraz ağacına tutkusu gibi. Bahar gecelerinde sessizce yürüyen, kulak kabartan bütün bir kent." sf.137

Karakterler içinde ise en çok Zefir'i sevdim. Hatta biraz kıskandım demek yeridir ki gerçekte başıma onun yaşadığı şey gelse ciddi anlamda korkardım. 

Bu öykülerde kimler kimler yok ki?
Şah Şehriyar ve Şehrazat'tan tutun, Gılgamış, Süleyman ve Saba Melikesi, ecinniler, periler, prensesler, masalsı kahramanlar, ifritler, ejderhalar, tanrıçalar ve en önemlisi de dilekler. 

Yalnız kitaptan puan kırdığım yeri bazı yerlerdeki karakterlerin öylece kalmış olması. Daha doğrusu Gillian'ın yaşadığı enteresan olayların bazıları kalmış öyle. Bitince direkt aklıma onlar geldi. Ama sonra kitapta olan şu cümleler de geldi. 

"Senin öykülerin de bir garip. Bir takım şeylere dokunup geçiyorsun, ama sonunu getirmiyorsun. Doğru dürüst bir yapısı yok." 

Ama bu masalsı öykülerde bir şey içinize içinize takılıyor, düşündürüyor. 

"Türkiye'de tanıştığım bir arkadaşımın bana anlattığı bir öyküyü anlatmak istiyorum size. Orada masallar 'Bir varmış, bir yokmuş,' diye başlar, olaylar hem olmuş hem olmamıştır; yani, öykü daha başlarken bir paradoks söz konusudur" 

Özellikle Öykü türünde yazıyorsanız, bence bu kitabı kesinlikle okumalısınız. İçinden tüyolar alırsınız. 
Ve tarihe, masallara, efsanelere ve anlatıcılığa meraklıysanız bu kitap biçilmiş kaftan. Direkt anlattıklarını hemen araştırmaya giriştim.
Kitapta anlatılan bazı durumlardan sonra "hiç öyle bakmamıştım" dediğim çok yer oldu. 

Çeviri çok iyi, Pınar Kür çevirisini görünce daha çok meraklanmıştım. Ayrıca 182. sayfada Sevin Okyay'ın bir dörtlük, diğer şiirlerde ise Cevat Çapan çevirilerini görüyoruz. 

Kapak zaten öyle güzel ki, beni en çok o vurmuştu. Demeden geçemiyorum Can Yayınları beyaz kapakları bırakmamalıydı. Gotik Romanlarda onu yapıp, diğer kitaplarında beyaz kapaklı olmalıydı. Yeni kitaplarına alışamıyorum. 

Yazarın diğer kitaplarını şimdi daha çok merak ettiğimden dolayı okuma listeme hemen aldım. 

İyi Okumalar

-Sycorox- 



4 yorum:

  1. Of evet ya şu güzelim kapağa bak, cidden ileride bu kapaklı basımlar tamamen tükenince çok özleyeceğim bu kapakları...

    Bu arada bu kitabı bitirip yazmanı da şahsen dört gözle bekliyordum, beğendiysen tamamdır, ben de alınacaklara ekliyorum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevdim kitabı, sana ve Meldaya öneririm, çünkü bu tarz Öykü, Hikaye yazıyorsunuz okumanız lazım bence.
      Ben çok bu tarza aşina değilim ama gayet sevdim :)

      Sil
  2. Öykü benim de pek aşina olmadığım bir tür, alışmak zaman alıyor .
    Ben de kapağını çok beğendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitapla başlayabilirsiniz, yazarın anlatımını tavsiye ederim. İyi okumalar ^^

      Sil

Related Posts with Thumbnails