İstanbul'a taşındığımdan beri şuursuzca kitap okuyorum. Düzenli hayata geçmek, akşamları bacaklarımı uzatıp kahvemi alıp kitap okumaya dalmak inanılmaz keyifli ve dinlendirici geliyor. Dolayısıyla ev alışverişinden ziyade kitap alışverişi yaparken buluyorum kendimi ki evde okunmayı bekleyen 20'nin üzerinde kitap oldu. Tek Başına da bunlardan biriydi.
Tek Başına, Lisa Gardner'ın okuduğum ikinci kitabı ve şans eseri olacak ki D.D. Warren serisinin ilk kitabı. Her ne kadar D.D. Warren ile bu kitapta tanışıyor olsak da saçının renginden ve yemek konusunda ne kadar obur olduğundan başka bir şey öğrenemiyoruz hakkında. Dolayısıyla hayatımıza girişi küçük bir rolle oluyor. Kitapta daha ziyade bir keskin nişancı olan Bobby'nin hikayesini okuyoruz.
Tek Başına, kurgusu nedeniyle karakterlerin hiçbirine güvenmeme izin vermeyen bir kitaptı; kitap boyunca hep bir iğne üzerindeydim. Ve belki de bu yüzden kitabın içine tam olarak giremedim. Aslında, şimdi düşünüyorum da Lisa Gardner kitaplarında genel olarak yaşadığım durum bu. Gardner'ın "iyi" karakterleri hep çok önemli sırlar saklıyor ve bunlar ortaya çıkınca hikaye boyunca kimin için heyecanlanmam, üzülmem, sevinmem gerektiğini bilemiyorum. Dolayısıyla karakterlerden biriyle o güçlü bağı da kuramayınca kitaba dahil olamıyor, sadece okuyorum. Aynı durumu Third Victim'de de yaşamıştım.
Öteki yandan hikayede çok sert ve şaşırtıcı dönüşler de var. Benzer şekilde bu durum da Gardner kitaplarının ayrılmaz parçalarından biri zaten. Sadece bir karaktere kapılıp o sert dönüşleri onunla birlikte almayı daha çok seveceğimi sanıyorum.
Lisa gardner kitaplarını okumaya devam edeceğim. Ama açıkça söylemek gerekirse özellikle Gardner kitaplarını arayacağımı da sanmıyorum. Sahaflarda, indirimde karşıma çıkarsa çekinmeden alırım ancak kitap alışverişimde ilk sıralara alacağım yazarlardan biri değil.
Herkese keyifli okumalar,
Güvensizlikler, korkular ve maskeler,
Amalth.
Third Victim hakkındaki yazım için tık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder