5 Aralık 2013 Perşembe

[Blog Tur] Ada - Tracey Garvis Graves



Kitap: Ada
Yazar: Tracey Garvis Graves
Orijinal Adı: On The İsland
Yayıncı: Epsilon Yayınları
Sayfa Sayısı: 391
Tür: Chick Lit, Romantik
Puanım: 4

"Otuzlu yaşlardaki İngilizce Öğretmeni Anna Emerson, Maldivlerdeki bir yazlıkta T.J. Callahan'a özel ders vermesi teklif edildiğinde bir an bile tereddüt etmeden bu yaz işini kabul eder.

 Kütüphanenin yerine tropik bir adada çalışmayı kim istemez ki? 

 Kimse onun fikrini almış olmasa da, T.J.'in şehri terk etmeye hiç niyeti yoktur. On yedi yaşında olan T.J, kanseri daha yeni alt etmiştir. Bu dertlerden kurtulduktan sonra ilk yazını ailesiyle değil, arkadaşlarıyla beraber geçirmek ister. 
 Anna ve T.J. Maldivler'deki yazlık eve doğru yola çıkmışken, bindikleri deniz uçağının pilotu kalp krizi geçirir ve uçak köpekbalıklarıyla dolu Hint Okyanusu'na çakılır. Zorlukla kıyısına vardıkları ıssız adada, ilk düşünceleri hayatta kalmaktır. Su, yiyecek, ateş ve barınak bulmak için beraber çalışmak zorunda kalırlar. Günler, haftalara, aylar yıllara dönerken, kazazedeler şiddetli tropik fırtınalar, denizin içindeki tehlikeli canlılar ve T.J.'in kanserinin tekrarlama ihtimali de dâhil birçok sıkıntıyla karşılaşırlar.

 Ancak en büyük tehlike adada herkesten çok uzakta, iki kişi yaşamaktır. T.J. adada bir doğum günü daha kutlarken, Anna da, yavaşça yetişkinliğe adım atan bu genç adamla yaşamanın eskisi kadar kolay olamayacağını anlamaya başlar."

Ekibimizle turlarımız birinci yılını doldururken Epsilon yayınlarından çıkan, enteresan kurgulu Ada blog turunun da bugün bize konuksunuz.

Kitaba başlarken Survivor tarzı adada kalma olayını pek sevimli bulmadığımdan çok şey beklemiyordum. Ama okurken en çok adada geçen bölümleri sevdim. Hatta geri döndüklerinde geri gitseler dedim.

Survivor'a gidenler genelde kendi isteği ile giderken, burada tamamen istem dışı bir şekilde hayatta kalma mücadelesini okuyoruz.

Yeri geliyor susuzluktan ölecek kıvama gelip, ne olduğu belli olmayan gölden su içiyorlar, günlerce balık yedikten sonra tavuk görünce avlayıp ziyafet çekiyorlar. Börtü böcekle mücadele edip, yunuslarla yüzüyorlar hatta köpek balığı ile bile karşılaşıyorlar.

Eğer uçağın enkazındakiler olmasaydı yanmışlardı. Anna'nın valizinde olanlarla 3 yılı geçiriyorlar. Kaldı ki o valizin içindeki temizlik malzemesi, diş fırçası, şampuanın 3 yıl gitmesi bana tuhaf geldi. Hatta her banyo yapışlarında nasıl bitmez o sabun, şampuan diye diye bir hal oldum. (Evet küçük ayrıntılara takıldığım da doğrudur)

Anna ve T.J'in ilişkisine gelirsek, ben yazarın yerinde olsam çok büyük bir dostluk yaratırdım. Hatta en eleştirdiğim yer burasıydı. Çünkü bu şekilde sadece kadınlara hitap eden romantik basit bir kitap olmuş. Lakin bir dostluk ve hayatta kalma hikayesi olsaydı, daha geniş bir okuyucu kitlesi olabilirdi.

Ha romantizm yanına gelirsem şayet; bana aradaki yaş farkı çok batmadı. Hatta T.J karakteri bakımından Anna'dan daha olgun ve ayakları yere basar bir karakterdi. Öğretmeni olmasını düşünmezsek, Anna T.J ile yaşıt davranışları olan bir kadındı. Öyle olmasa bile, bu yaş farkı olayı -kendim dışında- çok önemsediğim ve gözüme batan bir şey değildir.

Ada'da bir süre sonra iki insanın birbirine aşık olması ise normal bir durum olsa gerek. Sonuçta günlük hayatta insanlar o kadar büyük tehlikelerin içinde, hayatta kalma mücadelesi vermiyor. Orada her şeyden sıyrılmış bir şekilde, eşit bir durumda yaşıyorsunuz. Rütbe, yaşınızı bir kenara bırakıp daha bir birey olarak yaşama tutunuyorsunuz. Ve orada en yakınınızda kim varsa ona büyük bir sevgi duymak çok normal. Tabii bir kadın, bir erkek, hormonlar ve yapacak bir şeyin olmaması da işin içine girince, aşk kaçınılmaz.


Eğer Issız Ada'ya düşseydim; öncelikle yanıma ıvır zıvır alacağım için valizim karaya vurunca ıslanmış kitaplar ve not defterleri bulurduk. Aynı zamanda Anna gibi çok ağlardım. Bir yandan bedava kilo vereceğim diye sevinip, diğer yandan böcekler, fareler, yılanlar, akrepler yüzünden uyuyamayıp korkulardan korku beğenip, balık yemeyi hiç sevmemem, deniz, güneş, kum olayına hiç gelememem, yanıyorum kapkara oldum diye çileden çıkmış ruh durumum ile her gün sızlanıp T.J'in benden ciddi anlamda nefret etmesini sağlardım muhtemelen.

Gerçekten adam bana bırak aşık olmayı gördüğü yerde kaçardı. 

Neyse, son derece sürükleyici, hızlı okunan bir kitap. Özellikle tavsiyem yazın deniz kenarında okumak çok gider. Yada yağmurlu bir günde. Ben kendisine 4 puan verip, pek beğendim. Tavsiye ederim. 

Tur Programı;
2 Aralık: ​mirielenda.blogspot.com- Çekiliş
 3 Aralık: sssuigenerisss.blogspot.com - Ön Okuma 
 4 Aralık: kutsalyorumcu.blogspot.com - Kitap Kapakları 
6 Aralık: pinucciasbooks.blogspot.com - Alıntılar 
7 Aralık: thcodex.blogspot.com - Yazar Tanıtımı 
8 Aralık: ​segesegese.blogspot.com - Bunları Biliyor Musunuz?

İyi Okumalar...

-Sycorox-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails