19 Haziran 2013 Çarşamba

Bu Kanayan Şehir - Alex Preston

Piyasadaki bestseller zırvalığının arasında kalmış mağdur okurlardan biri olarak, uzun bir zaman sonrasında gerçekten iyi bir kitap okuduğumu söyleyebilirim. Bu Kanayan Şehir, yazar olmak isteyen fakat maddi hırsları nedeniyle bu hayalinden vazgeçip Londra'ya, finans sektöründe çalışmaya gelen Charlie'nin hikayesi.

Charlie Londra'ya geldikten sonra, tabiri caizse, bir Amerikan rüyası tadında Londra'ya kapılıyor. Hareketli geceler, havada uçuşan paralar, gençlik arkadaşları, ve yetişkinlikten asıl yetişkinliğe geçişin romanı bu kitap. Spoiler vermeyi sevmiyorum, ve bir kitap eleştirisinde spoiler kullanmayı da doğru bulmuyorum. Bu kitabı neden okuyayım? sorusuna cevap vermek istiyorum aslında. Hem artılarıyla, hem eksileriyle...

Eksiler:

  • Alex Preston dili muazzam kullanan bir yazar. Fakat eski büyük yazarların düştüğü hataya düşüp, geleneksel edebiyata tutkuyla bağlanmasının sonucunda, kitapta beklediğimden daha ağır bir dil var diyebilirim. Rahat anlaşılıyor evet, ama bence asıl sorun bir kitabın rahat okunabilmesi. Söylemeliyim ki ilk bölümler akıcı olsa da, Preston kitabın birçok yerinde uzun uzadıya erinilmeden yazılmış betimlemeler, ve karakterin gözünden çevreyi ve nesneleri ayrıntılarıyla betimleme takıntısından vazgeçmemesi nedeniyle, okuyucuyu sıkma durumunu sonuna kadar yaşatıyor. Öyle ki bazı sayfalarda saç baş yoldurma deyiminin nereden çıktığını anlıyorsunuz. Kendinizi; "yeter artık, anladık gökyüzünün boğucu havasını, griliğini, güneşin ağaç yapraklarının arasından nasıl da süzülüp geldiğini, olaya geç artık!" diye haykırırken bulmanız oldukça muhtemel.

  • Bu açıdan düşününce, Bu Kanayan Şehir bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap değil. Sevmek için sabretmeniz gerekmiyor, sizi anında sarıyor, ama hikayeye bağlanmak için gerçek anlamda bir çaba harcamalısınız; ve tek gecede okumak gibi bir hataya düşmemelisiniz. Çünkü bu kitap o kitap değil. O kitap... Hani kendinizi tutamadığınız ve sonuna kadar bırakamadığınız... Sindirerek okunması gereken, günde ancak 30-40 sayfa ilerleyince haz veren bir kitap.
  • Alex Preston üslup ve yapısal çerçevede geleneklere sıkı sıkıya bağlı kalmasına rağmen, söz konusu drama türünün temel taşlarına geldiğinde ipleri biraz gevşetiyor ve bunun bedelini kitabın sonuna doğru ödüyor. Dramanın temel kuralı üzgün surattan gelir, bilirsiniz. Olaylar kötü başlar, düzelir gibi olur, ve sonra her şey yine yıkılır. Fakat kitabın sonuna doğru, işte burda bir yerde hikaye bitmeli dediğiniz anda, Alex Preston her şeyi yeniden başlatıyor, ve alternatif sonlarla, alışılmadık bir drama düzeniyle karşı karşıya kalıyorsunuz.

  • Finans sektörünü avucunun içi gibi biliyormuş etkisi yaratmaya çalışan Alex Preston, yıllarca Holywood tarafından dayatılan Wallstreet klişelerinden çok fazla etkilenmiş, ve kitapta da bunun etkisinden kurtulamamış. Kitap çok iyi eleştiriler almış olabilir, ve Wallstreet klişeleri aslında gerçeğin ta kendisi olabilir; ama Preston bu gidişatı değiştirebilirdi. Bilgi seviyesi zaten muazzam, ama finans sektörünü anlatırken oldukça sıkılmış belli ki, hemen atlamaya çalışmış yazarken o bölümleri, ve bitse de biraz daha Charlie'yi anlatsam tadı vermiş yazdıklarına. Okuyucuyu terimlerle boğmuş. Öyle ki bu terimlerin çoğunu Charlie'nin kendisi bile anlamıyor. Yani sanki, Wikipedia'dan kopyala yapıştır yapılmış havası esiyor finans sektörüyle ilgili bölümlerde. Charlie'yle birlikte okuyucu da finansın ne olduğunu ve paranın nasıl işlendiğini öğrenebilirdi bu kitapta. Kısaca, kitabın ana konusu acı bir başarısızlık örneği.
Artılar:
  • Biraz sabredenler için büyük ödüller var bu kitapta. Preston'ın karakter analizleri tarif edilemez şekilde  güzel. Charlie'nin para hırsının kaynağını onun çocukluğuna inerek bulması, kendini anlamaya çalışması sırasında verdiği mücadele ve attığı sessiz çığlıklar muazzam.

  • Bize bir şeyler katan, ve durmadan sayfada bir yerlerin altını çizme isteği uyandıran, ama bir yandan da sizin için çok değerli hale gelen o nesneye kalem değdiremediğiniz kitaplardan Bu Kanayan Şehir. Kitaplığınızdan asla çıkarmayacaksınız, okuduktan sonra karakterler bir süre daha kafanızın içinde yaşamaya devam edecek, ve Londra'nın o "gri" gökyüzünü görebilmek için, bir gün Londra'ya gitme planları yapacaksınız.
Kitabın iki artısı, kalan eksileri darmadağın ediyor benim nezdimde.
Okunmalık, kitaplıkta saklamalık.
İyi okumalar.
KTOG



2 yorum:

Related Posts with Thumbnails