"Sen olsaydın yapmazdın biliyorum. Ama herkes senin gibi her zaman sahici olanı, yaşamını küçük mutluluklarla dolduracak, ölümün görüntülerinden kendini uzaklaştıracak, sonradan yürekte yerleşip kalan o saplanmaları duymayacağı bir yaşamı önceden kurgulayamıyor. Belki bir gün, suskunlukların, tutsak edilmiş düşlerin kişiyi nasıl böyle dönülmez sınırlara sürüklediğini anlarsın."
Eskiden okuduğum ve çok beğendiğim kitaplardandır Kürşat Başar'ın bu romanı. Dün hatırlamak için göz attığımda yine etkiledi beni.
Selin ve Elfe çok yakın çocukluk arkadaşlarıdır. Selin'in sorunlar yaşadığı bir ailesi vardır, sürekli olarak ölümü düşünür, hayal dünyasında yaşar sanki. En zor zamanlarında Elfe vardır yanında.
Klinikten çıkınca Elfe sevgilisi Nevit'le tanıştırır Selin'i. Nevit bir piyanisttir, onun kendi havasında, umursamaz, çekiciliğine kapılır Selin. Ve sonraları aşık olur. Nevit ve Selin arasında ilişki başlarken, Elfe uzaktadır, gizli kapaklı bir ilişkidir.
Selin'in yaşadıkları okurken çok üzer insanı. Kızamayız ona, ne denli incindiğini göre göre.
Bir süre sonra Selin hamile kalır, Nevit onu terk eder.
Ve nihai son'la Nevit ve Elfe'nin evlenip Amerika'ya gittikleri, ve sonrasında Selin'in Elfe'ye o "sende ona selam söyle" mektupla biter roman.
Anlarız ki Elfe de her şeyi biliyormuş.
Bu aldatmanın, aldatan ve en acı çeken'in bakış açısıyla yazılmış olması ve bir erkeğin bir kadının hislerini, kırıklıklarını, acılarını bu denli ustalıkla yazmasıdır bu denli etkileyici olan.
Kitapta öyle çok insanı alıp götüren yerleri var ki, altını çize çize okumuşum, yine buldum tekrar çizdim.
"Bazen sözcükleri unutuyorum.
İnsan sözcükleri istediği gibi bir araya getiremediğinde ölmek istiyor."
"Daha önce aşık olmamıştım ki, bilmiyordum,
kitaplardan, filmlerden öğrenilen bir hayat nereye kadar ayrıntıları tanımlayabilir?"
"Yol açtığı bütün savaşları yine o renkli kağıt parçalarının kazandığı bir dünyada adaletten söz edilebilir mi?"
"Ben bu oyunu sevmemiştim, hem de kış biterken ve bütün kış çok üşümüşken. Oyunları hiç sevmiyorum. Oyunların hep kuralları var, oyunların olduğu her yerde, bir kadınla bir erkek arasında hep çatışmalar, uzayan sıkıntılar, yok etmeler var. Bütün oyunlar birinin kazanması için kurulmuş, ben artık oyunlardan korkuyorum, ne olursa olsun birinin kaybedeceğini biliyorum."
"Hep böyle değil miyiz, alabildiğine uzanan dokunulmamış kar örtüsünün üzerinde aldırışsızca koşup bozmuyor muyuz?"
"Bizim gibi birbirine benzeyen, bizim gibi hayatın yalnızca kaçamaklarını yaşamak isteyen zayıf insanlar asla birlikte olamaz."
Bu kitabın Afa yayınlarından çıkan kapağı (benim kitabın oydu)konusu ile,
Alan Parsons Project'in Don't Answer Me şarkısı ve klibi ile ne kadar benziyor, örtüşüyor farkında mısınız?
Hep aklıma gelir elime kitabı alınca bu klip.
Kitap hüzünlüdür, ama bence Kürşat Başar'ın en önemli kitabıdır, mutlaka okunması lazım.
üniversite yıllarında okumuştum bu kitabı..üstelik sevgilim adıda yazarın adıydı..o yıllara döndüm:)
YanıtlaSilevet evet, ben de ünv yıllarında okuyup çok beğenmiştim...
YanıtlaSilkürşat başar'ın başucumda müzik kitabını severek okumuştum.hatta bir erkeğin bi bayanın gözünden bu kadar güzel anlatabilmesine şaşırmıştım.güzeldi. bu kitabını da okucam bu kadar övgüden sonra merak ettim :)
YanıtlaSilBen de kürşat başar'ı başucumda müzik kitabıyla tanımıştım, bir de bu kitabı alıp okuyayım :)
YanıtlaSiltavsiye ederim. çok hüzünlüdür ama :)
Sil