28 Ocak 2013 Pazartesi

2061 : Uzay Efsanesi 3, Arthur C. Clarke



Jüpiter'in yabancı zekalar tarafından minik bir yıldıza dönüşmesi, eski Jüpiter'in uydularının artık terraform için uygun koşullara gelmesinin 2 önemli sonucu vardır. İnsanlar evrende yalnız olmadıklarını anladıkları için eski kan davalarını unutup birleşmeye başlarlar, Dünya Devleti kurulur. Bu organizasyona katılmayan çok az sayıda ülke vardır. İkincisi ise Yıllardır insanların dikkatini cezbetmiş olan buz dünyası Europa uyanmıştır. Lucifer ( eski Jüpiter ) 'in ısısıyla buzları erir ve yaşama uygun hale gelir. Ancak Jüpiter'i çökerten zeka İnsan ırkına net bir mesaj vermiştir : Tüm uydular sizin, Europa'ya inmeyi denemeyin. Gezegenlerarası bir komlonun kurbanı olan Galaxy adlı gözlem gemisi kaçırılır ve Europa'ya zorunlu iniş yapar. Mürettebatı arasında Heywood Floyd'un torunu Chris'de vardır. Bu esnada Heywood, uzayda geçirdiği yıllar sayesinde 65 yaşında birinin sağlığına sahiptir takvim yaprakları aksini söylese de. Universe'in asil konuklar listesinde bulunan Floyd Halley kuyruklu yıldızına inecek şanslı azınlıktan biridir. Ancak "Galaxy"'den yardım sinyali aldıkları zaman yolculuğun doğası ve aciliyeti değişir...

Nispeten silahsız bir gelecek kurgulayan yazar, ilginç göndermelerle süslemiş eserini. Darwin, Freud, Star Wars, Beatles ve kendi kitabına "Cennetin çeşmeleri" ne göndermeler yapan yazar, İnsan ırkının gözüne yasak bir meyve sallamış : Europa. Tsien felaketinden bu yana Europa'ya temas etmekten kaçınan insan ırkı, açgözlülüğünün ve merakının kurbanı oluyor gene. İnsanın gördüğü en büyük gizemi çözmeye yönelik bir komplonun içinde yer alan karakterlerin birbirleriyle bağlantılarını ustaca kuran yazar, denizcilik terimleri ve kendi kişisel geçmişinden paylaşımlarla daha samimi ve inandırıcı bir atmosfer yaratmış. Merak öğesi diğer kitaplarındaki kadar yoğun değilse de hayal gücünün sınırlarındaki yorumları ve cesur manevraları hayranlık duyulacak ölçüde rahat bir tonda aktarmış. Tasvirler son derece yerinde ve benzetmelerle güçlü bir şekilde desteklenmiş.

Tamamen yabancı bir ortam mahsur kalan kazazedelerin psikolojisini unutmayan yazar, kuru ve sönük diyaloglardan genelde kaçınmış. Diğer kitaplarında kullandığı teknoloji ve gelişmelere dair kavramları ekte güncelleyen yazar, bilimselliğin dışına çıkmamış. Akıcı ve keyifle okunmasına rağmen 1 ve 2. kitabın performansında olmadığını belirtmeliyim. Sanırsam bunun nedeni politik ve ekonomik kaygıların daha yoğun işlenmiş olması.( Everest boyunda bir elmasa kim hayır diyebilir ki? / piyasa ve ekonomiye yapacağı etkiler dehşete düşürücü. ) Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails