3 Ocak 2011 Pazartesi

Marquis de Sade'ın Uşağı | Nikolaj Frobenius


Çirkin, toplumdan itilmiş, sevgisiz büyümüş ve garip çocukların büyüme hikayelerini ele alan romanlar hep ilgimi çekmiştir. (Gitar ve Koku gibi...) Marquis de Sade'ın Uşağı da konu olarak bu şekilde özetlenebilir aslında. Çok çirkin bir kadının, tecavüz sonrası dünyaya gelen uğursuz bakışlı oğlunun hikayesi var bu romanda, adı: Martin Latour Quiros. Latour'un uğursuzluğu, çirkinliğinin yanında onu sıradışı yapan bir özelliği daha vardır ki o da hiçbir şekilde acı duymamasıdır...

Hiç acı duymayan bir insanın acıya olan muhteşem saplantısını okumaktayız bu romanda. Acı duymanın nasıl bir şey olduğunu düşünerek ve insan anatomisini inceleyerek yıllarını harcar Latour, sonunda Patrick Suskind'in Koku'sunda olduğu gibi o da seri cinayetlere bulaşır, öldürdüğü bir öğrencinin yerine geçerek bir anatomi profesöründen dersler almaya başlar. Günleri, fahişe sevgilisi Valerie, anatomi dersleri ve sapık düşünceleriyle birbirinin aynı olarak geçmektedir ta ki Marquis de Sade'la bir genelevde tanışana kadar... Acı duymaktan aciz bir adam ve "sadist" sıfatını kendi adından oluşturmuş, acılardan haz duyan bir soylu. İkisinin karşılaşması epey tehlikeli olacak ve Latour karşılaşmalarından birkaç gün sonra Sade'ın evinde uşak olarak çalışmaya başlayacaktır...

Romanı birkaç yıl önce hasta olduğum bir gün evde pineklerken bitirmiştim, anlatımı oldukça sürükleyici. Konusu da yukarda anlattığım üzere epey heyecanlı. İçerdiği şiddet ve yer yer belirgin hale gelen cinsellik nedeniyle her okuyucuya göre olmayabilir:

"...
 Bunun ardından:
- Hadi bana acımasız davran, dedi.
Kırbaç şaklıyordu. Yine şaklıyordu. 
Latour dolabın içinde doğrulmak istedi. Ancak belini doğrulturken, dengesini kaybetti, kapıya çarpıp dışarı fırladı. Böylece onların yattığı yatağın ayakucunda, dizüstü düşmüş bulunuyordu. Kırbaç vuruşları altında konuşmakta olan adam yatıyordu ve omuzlarına vaşak kürkünden bir manşon atılmıştı...


...Valerie ise, anlayış gösteren bir-iki laf etti. Ve işte o sırada adamın adını söyledi: 
Donatien, Alphonse, François de Sade."


***


"...
 Çok özenli çizilmiş bu resimler beni büyülemişti. Derisiz insanlar. Demek oluyordu ki, güzel bir derinin altında tüm insanlar aynıydı. O şaşırtıcı makinalar ve birbirine iyice dolanmış ayrıntılara dek bakıldığında insana dehşet veren beden oluşumları yer alıyordu. Bundan böyle, o resimleri ve o deri altına gizlenmiş oluşumları aklıma getirmeden, nasıl bakabilirdim insana?
 Artık Bou-Bou'dan geriye kalan da yalnızca buydu işte.
 Kemikler, kaslar, damarlar, sinirler, iç organlar..."


***


"...
 Minik oğlanın acıyı duyamadığını, annesinin fark etmesi uzun bir zaman geçtikten sonra oldu. Bebeğin ilk kez tırnaklarını kesmesi gerektiğinde fark etti bunu. Kocaman makası alıp minnacık çocuk tırnağının uçlarını kesmek çok nazik bir işti ve Bou-Bou çok dikkat ettiği halde yine de makasın ağzını kaydırdı ve parmağı kesti, hemen de kan akmaya başladı. Bir yandan üzüldüğü bir yandan da yüreği dayanamadığı için inlemeye başlayan annesinin yüzüne, afallayarak baktı Latour. Ve kanayan parmağına bakarken yüzünü buruşturmadı bile..."


Kitap hakkında söyleyebileceğim son şey, kitabın film haklarının Hollywood yapımcılarının elinde olduğu ve sinemaya Roman Polanski tarafından uyarlanacağıdır. İyi okumalar.

4 yorum:

  1. kitabın kapağı ve ismi ilk bakışta fos çıkacakmış imajı yaratsa da yazdıkların oldukça ilginç. sade ile quills filmi aracılığıyla içli dışlı olmuştum zamanında. bu kitabı da okunacaklar listesine ekledim. teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Rica ederim ne demek. :) Sade ile ilgilenenler sevdiler kitabı, birkaç arkadaş aynı kitabı elden ele gezdirdik, benim özel bir ilgim olmamasına rağmen bana bile ilgi çekici geldiyse sanırım başarılı bir roman.

    YanıtlaSil
  3. bahsettiğiniz gitar romanının yazarı kim acaba?

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails