9 Ocak 2011 Pazar

Esrarlı Yollar | Dean Koontz


Korku edebiyatının usta ismi Dean Koontz'un kısa hikayelerini topladığı bu kitap, türün takipçisiyseniz soluğunuzu kesecektir. İçindeki ilk ve en uzun hikaye Esrarlı Yollar, babasının ölümünden sonra bir kasabadaki aile evine dönen Joey Shannon'un sıkıntı içinde geçirdiği vakitleri, geçmişiyle ve korkularıyla yüzleşmesini anlatıyor. 

Korku edebiyatı kralı Stephen King'ten geri kalmayan Dean Koontz'un, kitapta topladığı diğer kısa hikayeleri de Kara Balkabağı, Hun Bayan Attila, Karanlığın İçinde, Ollie'nin Elleri ve Bruno.

Tekrar Stephen King'le karşılaştırarak anlatacağım size Dean Koontz'un tarzını ama, Stephen King'in kısa hikayelerini, romanlarından daha başarılı bulurum, daha ürkütücüdürler, romanlarında gereksiz bir uzatma çabası olduğunu, kısa bir hikayeyle anlatılabilecek bir konuyu, bir fikri yüzlerce sayfa boyunca tekrarladığını düşünürüm. İşte Dean Koontz'un bu tarzda neden bu kadar iyi olduğunu böyle anlatabilirim sizlere, her hikaye tam kararında bitiyor, gereksiz hiçbir tasvir ya da havada kalan hiçbir olay yok, karakterleri kendinize çok yakın hissediyorsunuz ve anlatım tarzı ve kurduğu olay örgüleri Stephen King kadar başarılı. Kısacası Stephen King okurlarına şiddetle tavsiye ederim.

***

"Joey karşısındaki dehşet verici manzaraya gözlerini kapattığında sanki mihrabındaymış gibi Our Lady of Sorrows Kilisesi'ni görüyordu. Sessizliği bozan kutsal çıngırakların gümüşi sesi o ekim öğleden sonrasının tek gerçek sesi değildi; bunlar geçmişin sabah ayinlerinden geliyorlardı. Benim suçum, benim suçum, benim en büyük suçum. Mum alevlerinin üzerinde yansıdığı kupayı görebiliyordu. Joey değişim anını görebilmek için dikkatle bakıyordu. Umudun gerçekleştiği, inancın ödüllendirildiği o an. Şarabın kana dönüşmesi. Benim gibi kaybolmuş insanlar için, dünya için umut var mı?

Bu görüntü kanlı el kadar dayanılmaz olunca gözlerini açtı. El kaybolmuştu. Bagaj kapağı kapalıydı. Rüzgar yine esiyor, kara bulutlar kuzeybatıdan hala kopup geliyorlardı. Uzaklarda bir köpek havladı.

Bagaj kapağı açılmış değildi ve el kendisine doğru uzanmamıştı. Hayaldi hepsi.

Joey ellerini kaldırıp bir yabancının elleriymiş gibi baktı. İkisi de titriyordu.

Alkol çılgınlığı. Titreme. Duvarlardan çıkan yaratıklar. Bu kere arabanın bagajından uzanan bir el. Bütün ayyaşların yaşadığı bir şeydi bu, özellikle içkiyi bırakmaya çalıştıkları zaman.

Arabaya binince ceketinin iç cebinden bir içki matarası çıkardı. Uzun uzun baktı. Sonra kapağını açtı, viskiyi kokladı ve ağzına götürdü.

Ya bagaja gereğinden uzun bakmıştı ya da elinde içki matarasıyla açıp açmamakta duraksarken çok uzun beklemişti; çünkü cenaze arabası yola çıkmış ve kiliseye doğru gitmek üzere sağa sapmıştı.

Joey cenaze ayini için ayık olmak istiyordu. Bunu uzun zamandır hiçbir şeyi istemediği kadar çok istiyordu.

İçkiden bir yudum almadan kapağı kapatıp matarayı cebine koydu. 

Motoru çalıştırdı, cenaze arabasına yetişti ve ardından kiliseye gitti.

Yol boyunca birkaç kere bagajdan gelen bir ses duyarmış gibi olmuştu. Boğuk bir gürültü. Bir tıkırtı. Uzaklardan gelen buz gibi bir çığlık..."

3 yorum:

  1. Dean Koontz'u çok severdim, en sevdiğim kitabı Nöbet. Yıllardır da okumadım, Esrarlı Yollar'dan bir geri dönüş yapayım kendisine.

    Stephen King birazcık daha yaratıcı Dean Koontz'a göre sanki. Ama Koontz'un romanları hep mutlu sonla biter, King'in finalleri biraz muğlak gelirdi bana.

    işte öyleyken böyle:)

    YanıtlaSil
  2. Of Stephen King'in sonları... Hep ya yaratık, ya da uzaylılar, hatta hep "Aaa noldu anlamadınız di mi, ters köşeye yatırdım hehe, doğrusu ben de anlamadım noldu?" diye bitirdiğini düşünüyorum. :D

    YanıtlaSil
  3. Dean koontz hiç okumadım. Ama sk kitapları tadındaysa göz gezdirilebilir aslında. Eheh gerçi gerilim anlayışı foucault sarkacı ile sınırlı olan birine ne derece çekici gelir, bilemem.

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails