31 Mart 2013 Pazar
Melekler Erkek Olur, Hamdi Koç
Hamdi Koç'un Melekler Erkek Olur adlı kitabı, yıllardır kitaplıkta durur da kimse okumazdı. Geçenlerde elimde okuyacak bir şey kalmayınca kitaplıktaki okunmayan kitaplardan bunu seçmiştim, kapağından dolayı fantastik öğeler içeren bir roman diye düşünerek...
İlk birkaç bölümünde plaza insanlarının, büyük şirketlerin içindeki seks ve aldatma hikayelerinden ibaret bir konusu olduğunu düşündüm, kullanılan dil ve özellikle de konu itibariyle de romanın ilgi alanıma girmediği gibi bir yargıda bulunduğum halde kitabı okumaya da devam ettim. Benim gibi düşünerek romanı ilk üç dört bölümde bırakacak olanlar için de bu yazıyı hak ettiğini düşünüyorum.
Roman, Murat adlı bir üst düzey yöneticinin, uzun yıllardır evli olduğu eşi Gül'ü, şirkette yeni çalışmaya başlayan ve pek de donanımlı bir çalışan olmadığı halde sırf şirketin patronunun isteği doğrultusunda etrafta dolanan şuh bir kadın olsun diye çalıştırılan Selma'yla aldatması ve daha sonra Selma'yı kovma işinin ona düşmesi ile başlıyor. Romanın teması okuyucuya verilene dek karakterlerin derin, üzerinde düşünülmüş ve yaşayan karakterler olduğundan çok hareketli olaylar ve derinliksiz karakterlerden ibaret bir roman okuyor olduğunuzu düşünüyorsunuz. Hah işte, onu düşünmeye başladığınızda eğer kitabı bir kenara bırakmadıysanız roman ilerledikçe bir erkeğin iç dünyasını, büyük şirketlerde çalışan insanların aile yaşamlarını, evliliğe dair çok güzel ve çok edebi çıkarımları, çok güzel kelime oyunları içeren satırları okuyorsunuz ki ben ilk başlarda kitap hakkında Sycorox'a çok kötü yorumlar yapmıştım, nasıl pişman oldum roman ilerledikçe anlatamam. Hele Murat adlı karakterin (ki roman Murat'ın ağzından anlatılıyor) oturaklı ve ciddi bir iş adamı, bir "zengin" olmasından ziyade geçmişinde üniversite yıllarında müzikle uğraşması, yurtdışında eğitim alırken rock 'n roll dünyasıyla tam da kaynağında içli dışlı olması ve edebiyat sevgisi olduğunu da yavaş yavaş gördükçe ve evlilikle ilgili, aşkla ilgili yaptığı çıkarımları oldukça samimi bulmaya başladıkça bir roman kahramanından önce hoşlanmayıp sonra onu tanıdıkça eğlenceli ve iyi bulmanın ne kadar da garip ve hoş olduğunu da denemeniz lazım.
Kitap, müzikle iç içe ilerliyor ve kitabın içeriğinde bazı şarkılara, özellikle pek çok Led Zeppelin şarkısına da değiniliyor. Sanki bir film senaryosu gibi, arkada çalması gereken müziklere dek düşünmüş Hamdi Koç.
Ve kitapta en sevdiğim iki şeyden biri Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanına yapılan gönderme, diğeri de Requiem eşliğinde bir evliliğin ve insanların değişebilen varlıklar olduğunun, sevdiğimiz, ilgilendiğimiz, savunduğumuz şeylerin aynı kalmıyor olduğunun çözümlenmesiydi.
Açıkçası her Twitter ünlüsüne, her blog yazarına roman yazdırıldığı, içi boş ve gösterişe adanmış yaşamların, seksin, aşk ilişkilerinin, aldatmaların anlatıldığı metinlerin edebi eser diye dayatıldığı bir dönemde yaşarken önyargılı yaklaştığım için üzüldüğüm, göründüğünden çok daha iyi bir içerik vaad eden bir romandı, karşılaşırsanız önyargılı yaklaşmamanız için bu yorum da bu blogda bulunsun.
Etiketler:
Hamdi Koç,
sweet leaf
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Neredeyse unutmuşum içeriğini. Tek anımsadığım; çok beğendiğim.
YanıtlaSilYeniden okumam gerek, hatırlatmaya teşekkür ederim :)
^^ Rica ederim, iyi okumalar.
SilTam olarak söylediğin sebeplerle yarıda bırakmıştım yıllar önce şimdi pişman olmadım değil
YanıtlaSilDeğil mi ama romanın başları, karakterlerin kendi aralarındaki konuşmaları ve basit olayları anlatırken nasıl da soğuk ve düz geliyor. Sonradan açıldı vallahi.
Sil