Bu kitabı, ilk yayımlandığında okuyup beğenen birçok okurla birlikte hafızama sırf ilginç ismi sayesinde kaydetmiştim ve geçen kütüphane ziyaretimde raflarda kendisini görünce okunma zamanının geldiğini düşünmüştüm. Dün gece bitirdiğimde "Neden daha önce okumamışım?" diye hayıflandım çünkü kelimelerle tam olarak anlatılamayacak kadar enteresan, yaratıcı, dolu dolu bir romandı.
Maximilian Ponder, ya da tam adıyla Maximilian Zygmer Quentin Kavadis John Cabwhill Ponder, isminde Latin alfabesinin F hariç tüm harfleri bulunan ve henüz isminden bile anlaşılabileceği kadarıyla çok ilginç bir insan. Romanı, biraz Maximilian'ın üzerinde çalıştığı proje sayesinde kendi ağzından fakat daha çok da en yakın dostu Adam Last'ın ağzından okuyoruz. Max ile tanıştığımızda (ki kendisine Adam Last, Max diyor) kendisi evinin yemek masasının üzerinde ölü olarak yatıyor. Adam ise olay yeri inceleme ekibi gelmeden önce bizlere Max'in tüm hikayesini anlatmak ve en yakın dostuna karşı son görevini yerine getirmek üzere aceleci. Ortaya çıkan roman müthiş, çılgın bir şey, çünkü Max'in son otuz yıldır üzerinde çalıştığı proje, beynindeki tüm bilgileri ve anıları ayrıntılı bir şekilde katalog haline getirmek... Felsefe öğrencisi iken, bir arkadaş ortamında yapılan bir sohbette kafasına giren "Hafızamdaki her şeyin katalogunu tutabilir miyim?" sorusu ile bu işe girişen Maximilian Ponder, hafızasının, katalog üzerinde çalışırken yeni bilgi ve anılarla kirlenmemesi için inzivaya çekiliyor ve en yakın dostu Adam Last dışında hemen hemen kimseyle görüşmeyerek yıllarca, ciltler süren bu katalogu hazırlıyor.
Roman, Adam ile Max'in karşılaştıkları ilk andan Adam'ın Max'e karşı son görevini yerine getirdiği ana dek tüm hikayelerini içeriyor ve zaman zaman Max'in katalogundan sayfalarla birlikte bir insan beyninde gereksiz depolanan bilgi ve anıların nerelere dek uzanabileceğini de izliyoruz. Maximilian Ponder, ailesinin de inanılmaz ilginç insanlar olması sayesinde (ki oğullarına koydukları isim, bunun en belirgin işareti) çok kendine has bir kişilik geliştirmiş, entelektüel ve espritüel biri, bu sayede katalogu da sıradan bir felsefe projesi olmaktan uzak. İçindeki hastalıklarla, edebiyat ve felsefe dünyasından önemli kişiliklerle ilgili bilgileri sıraladığı bölümler zaman zaman Adam Last tarafından su yüzüne çıkarıldığında, Max'in bu katalogu tutarken nasıl da eğlenceli bir bilinç akışına sahip olduğunu görebiliyoruz.
Böyle romanları okuduğumda çok değişik bir şey hissediyorum, çok iyi bir sanat eseri karşısında duyulan ürpermeye benzer bir his bu ama daha çok da "Böyle yaratıcı bir fikri böyle derli toplu, eğlenceli ve güzel bir şekilde romana dönüştürebilmek nasıl da büyük bir başarı!" gibi.
Romanın sonunda birtakım notlar var, tarihsel kişiliklerin ve katalogda bulunan, romanda geçen bazı isimlerin gerçek hayattan insanlar olduğuna dair ufak tefek notlar, en son not da "Bir insanın beynindeki tüm bilgileri kataloglaması mümkün değildir, evde denemeyiniz." Eheh, bu roman sayesinde Abelard ile Eloise'den Shakespeare'e, birçok felsefe akımına, hippi dönemine, İngiltere'nin Afrika'daki sömürge dönemine dair birçok sıçramaya şahit olup en çok da sadık bir dostluğun Adam Last'ın omuzlarında gitgide atılamayan bir yüke dönüştüğünün hikayesini okuyorsunuz ve sizi temin ederim ki daha önce okuduğunuz hiçbir şeye benzemeyecek. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Merhaba blogunuzu takibe aldım, sizi de beklerim.
YanıtlaSil