"... Örneğin içinde mürekkep şişesi olan şu mukavva kutuyu alalım ele, iyice belirtmeye çalışmalıyım, önceden bu kutuyu nasıl görüyordum, şimdi nasıl..."
Bulantı, varoluşçu yazar/düşünür Jean Paul Sartre'ın belki en bilinir romanı. Hem varoluşçu düşünceyle ilgilenenler için yol gösterici bir kaynak hem de edebiyat severler için mükemmel bir roman, aynı anda hem kuramsal hem de edebi bir eser. Roquentin isimli anlatıcının günlüğü şeklinde yazılan bu romanda, Roquentin'in anlam arayışlarını, gündelik hayatta üzerine düşünmeden geçip gittiğimiz "şey"leri sorgulamasını, ilginç bir ilişkisi olan sevgilisi Anny'i beklemesini, etraftaki insanları, eşyaları gözlemleyişini ve yazdıkça, anlamlandırdıkça ve anlamlandıramadıkça içinde oluşan Bulantı'yı okuyor, okurken Roquentin'le birlikte düşünüyorsunuz, hiç elinizi bir masanın üzerine koyup da sizden bağımsızken ne kadar da anlamsız olduğunu düşündünüz mü bilmem ama düşündüyseniz size yakın bulmanızın işten bile olmadığı bir roman karakteri daha var.
Romanda olay örgüsünden ziyade karakterin düşünce yapısı öne çıkarıldığından sizi meraklandıracak ve romanı tanıtacak daha çok cümle kuramamaktayım, bu yüzden son bir alıntı daha ekliyorum:
"Anny, zamanın sunabileceği her şeyi zamandan koparmasını bilirdi. O'nun Cibuti'de, benim de Aden'de kaldığım sıralarda, bir günlüğüne onu görmeye giderdim. Dönüşüme bir saat kalana kadar Anny, yirmi dört saatin yirmi üçünü boş yere harcatmak için bir yığın tatsızlık çıkarırdı. Saniyelerin tek tek geçtiğini insan işte bu son altmış dakikada anlar, duyar. Bu korkunç akşamlardan birini hatırlıyorum şu an. Geceyarısı dönmem gerekiyordu. Bir yazlık sinemaya gitmiştik, ikimiz de umutsuzduk. Ne var ki zamanı yöneten oydu. Saat on birde, asıl film başlarken, tek bir sözcük söylemeden elimi avuçlarına alıp sıktı. Buruk bir kıvançla dolduğunu duydum yüreğimin ve hiç bakmadan, saatin on bir olduğunu anladım. İşte bu andan sonra zamanın dakika dakika akıp gidişini duymaya başladık. Bu kez üç aylığına ayrılıyorduk birbirimizden. Bir ara beyaz perdede ışıklı ak bir görüntü belirdi, bu yüzden salondaki karanlık azaldı, Anny'nin ağladığını gördüm. Sonra tam geceyarısı, son bir kez iyice sıktıktan sonra bıraktı elimi, kalktım, tek bir söz etmeden ayrıldım. En güzeli buydu."
Ben de bir kaç ay önce okumuştum bu romanı, gerçekten ilginç ve insanı düşündüren bir roman, çok güzel özetlemişsiniz, benim sayfamda da incelemesini bulabilirsiniz:)
YanıtlaSilGüzel bir romana benziyor,listeme aldım teşekkürelr...
YanıtlaSilöyle severim ki bulantıyı. benim için çok özel bir kitaptır. yakında ben de bu kitap için birşeyler yapacağım. senin yazında çok güzel..
YanıtlaSilTeşekkür ederim ve rica ederim, çok güzel romandır, en sevdiklerimdendir, hakkında sizin yazdıklarınızı da okuyacağım.
YanıtlaSilOkuyalı uzun zaman oldu. Güzel ama zor bir kitaptır. Sindire sindire okumak gerekir. Ben çok erken okudum bu kitabı boş bir anımda tekrar okuyacağım. :)
YanıtlaSilKıymetini bilen için ne büyük bir yazardır.
YanıtlaSilbu kitabı yazmak için güçlü bir gözlem yeteneği gerekir ki o da sartre'de mevcut...
YanıtlaSil