22 Ocak 2010 Cuma
Kinyas ve Kayra | Hakan Günday
Kinyas ve Kayra'yı okuyanların genelde ilk sarfettiği cümle "Bu kitabın bir Türk yazardan çıkmış olmasına inanamadım." oluyordu. Kitabı okumadan önce bu cümleyi pek çok kişiden duymuş, pek çok yerde okumuştum. Bir Türk'ün yaşayışına uymayacak, kendi deneyimleriyle anlatamayacağı, ama sanki hepsini deneyimlemiş kadar da ustalıkla anlattığı hikayeler vardı romanda, öyle diyorlardı. Bu yönlendirmenin etkisinde okumaya başlamıştım kitabı, bana çok uzak karakterler olacak içinde, muhtemelen hikayenin içine giremeyeceğim korkusuyla sayfaları çeviriyordum ki, herkesin içindeki karanlık yanı bulabileceği karakterler, herkesin yaşamak isteyeceği başkaldırılarla karşılaştım.
Hakan Günday bu kitabı aslında üç kitaptan oluşturmuş gibi, üç bölüm var kitapta. Daha ilk bölümde, kitabın açılışında birisinin, romanın anlatıcısının evinde pusuya yatıp onu beklemesini, alnına silah dayayarak "Yaz! Her şeyi yaz, yaşadığımız her şeyi yazmanı istiyorum!" demesiyle başlıyor ve kitabın iki kahramanının birbirinden bağımsız olarak anılarını yazmalarıyla oluştuğunu fark ediyoruz.
İki kahraman var romanda. Kinyas ve Kayra çocukluk arkadaşı olan iki kafadar. İkisi de koskoca dünyada kendilerini anlayan kimsenin olmadığına inanıyorlar. Sadece birbirleriyle arkadaş olabiliyorlar, diğer insanların zekalarını, düşünce yapılarını, ahlak anlayışlarını çok garip buluyorlar ve birbirlerinden başka kimseye kendilerini açamıyorlar. Birbirlerine karşı da açık olamıyorlar aslında ama birbirlerinin varlıkları onları bir şekilde rahatlatıyor, ikisi için de yanyanayken kendileri olabildikleri tek insan ötekisi... Birbirlerine benzedikleri noktalar da var fakat daha çok zıtlıkları dikkat çekiyor Hakan Günday'ın anlatımıyla. Fakat en büyük ortak özellikleri en dikkat çekici olanı, ikisi de yalan söylemekten zevk alıyorlar ve ailelerinden uzaklaşmak istiyorlar, kimseye bağlı bir hayat sürmek istemiyor ikisi de.
Yeraltı edebiyatının Türkiye'deki en büyük eserlerinden biri, bir serseri romanı, kara edebiyat. Kinyas ve Kayra'yı tanıdıkça belki onlara benzeyen düşüncelerinizden dolayı şüpheye düşeceksiniz kendinizden. "Benim de sonum böyle olabilir." diye işkilleneceksiniz, Hakan Günday'ın yaratmak isteyip istemediğinden şüpheliyim bu hissi, kimse okurken Kinyas'ı ve Kayra'yı onaylamıyor fakat herkesin bir yanı onlar gibi olmak istiyor. Okuduğunuz cümleler sizi hem rahatsız edecek hem de belki de içinizde bir yerleri harekete geçirecek. Yalan söylemenin kolaylığını keşfedeceksiniz belki de Kayra'nın okuldan kaçıp da annesine yakalandığında ne kadar rahat yalan söylediğini okurken, bir ilkokul öğrencisinin düşündükleri sizi hayrete düşürecek. Hakan Günday'ın cümlelerinden kesinlikle etkileneceksiniz zaten: "Kafamın içi il olma izni alabilecek kadar kalabalıktı." diyen bir adamın romanını okuyorsunuz.
Bu bir romansa, konusu da olmalı diye bekliyor olabilirsiniz okurken, karakterler ve anlatım beni konudan çok daha fazla etkilediği için anlatmaya ordan başladım fakat, Kinyas ve Kayra'nın herkesten uzak olma çabaları, hayatlarını hiç ama hiç önemsememeleri, ölüme karşı olan duyarsızlıkları onları bir gün birbiri ardına gelişecek maceralara sürükler. Dünyanın en azılı uyuşturucu kaçakçılarıyla beraber iş yapmaktan, dünyanın en zengin kumarbazlarını dolandırmaya, fahişeleri sadece zevk için dövmekten, kendisine aşık olan bir fahişeye yanında iş vermeye, AIDS'e, Afrika sıcağına, bir çok fantastik öğeye karışıyorsunuz Kinyas'la ve Kayra'yla beraber. Ve tüm karmaşalardan sonra ikisi yollarını ayırıyorlar, dostlar fakat dostlukları ne kendilerine yarıyor ne de karşılarındakilere. Bir daha görüşmemek üzere ayrıldıklarında ikisi için de zor olan kısım başlıyor. Kayra intihara karar veriyor fakat bir eylemle gelen bir intihar değil aklındaki, insanın kendi kendini zihinsel olarak öldürüp öldüremeyeceğini deniyor. Kinyas ise yıllardır kendisinden bir haber alamamış olan ailesinin yanına Türkiye'ye dönüyor ve normal bir hayata devam etmeye çalışıyor.
Okuyucusunu her açıdan tatmin edebilen romanlar gerçekten kaliteli romanlardır gözümde. Kinyas ve Kayra tam anlamıyla böyle bir roman. Bir anlamda bir yol hikayesi, bir başka yanından bakarsak bir dostluk hikayesi, aslında büyük bir düşmanlığın hikayesi ve çok iyi bir toplum eleştirisi. Bir serseri romanı ama çarkların arasında yaşamaya çalışan herkesin de okuması gereken bir roman.
Uzun süre önce okumuştum ama hala bir çok cümle aklımda bu kitaptan. Uzun süre önce okuduğum için ne kadar sürede okuduğumu hatırlamıyorum ancak bir yerden sonra beni karamsarlığa ittiği için ara verip arada başka bir kitap okuduğumu hatırlıyorum. Fiyatı 28 liraymış Kitap Yurdu'na göre. Şiddetle öneriyorum.
(Hakan Günday kitaplarından sonra David Bowie dinlemeye başlayan insanlar tanıyorum, kitabın yanında David Bowie iyi gider.)
Etiketler:
Hakan Günday,
sweet leaf
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
yarım bıraktığım nadir kitaplardan.. zira depresyona girip girip çıktım okurken, daha fazla kasamadım, ama okuduğum yere kadar söylemeliyim ki bu adam çok çok iyi yazıyor!
YanıtlaSilEvet Ceren aynı şeyi düşünüyorum, aynı sebepten dolayı birkaç kere okumaya ara verdim, en sonunda araya başka bir kitap sıkıştırdım ve sonra kaldığım yerden yeniden başladım Kinyas ve Kayra'ya. Bilinçaltımdaki pek çok şeyi rahatsız etti hikaye ve kimi cümleler ama yine de bırakmaya kıyamadım kitabı... Çok çok iyi bir yazar Hakan Günday. Kesinlikle.
YanıtlaSilaskerde okuyup 2 günde bitirmiştim onca nöbet ve işin arasında. ben çok severim Hakan Günday'ı. kendine münhasır tarzıyla, aykırı karakterleriyle bizim yeraltı yazarımızdır!! tavsiye ederim okumayanlara...
YanıtlaSilHakan Günday'ı ne yazık ki son kitabıyla tanıdım. Ziyan'dan sonra okuduğum ikinci kitabı oldu Kinyas ve Kayra.
YanıtlaSil3. kez yorum yazmaya çalışıyorum ve 2 yorum aksilikten uçup gittiği için ilk roman için kesinlikle çok çok başarılı bulduğum Kİnyas ve Kayra'ya dair hissiyatlarımı belirtttiğim yazıyı kopyalamayı tercih ediyorum.
http://malumafatrus.blogspot.com/2009/12/yazk-oldu-her-iki-tarafa-da-simdi-sence.html
Aa çok iyi bir yazıymış. Ben de Kayra'nın yakışklı olması gerektiğini düşünmüştüm okudukça. :)
YanıtlaSilBen de Hakan Günday'ın diğer kitaplarını okumak isteyip henüz okuyamadım, açıkçası Kinyas ve Kayra'dan sonra benzer bir kitapla, aynı karakterlerle karşılaşırım yeni bir şey bulamam diye de korkmuyor değilim. Kinyas ve Kayra tek olarak kalmalılar.
o zaman kesinlikle okumamalısın sweet leaf, en azından bir süre için. Ben mesela kinyas ve kayra'dan sonra Piç'i okudum. Aynı mantıkta bu sefer 4 gencin yok olma hiç olma öykülerini anlatıyor. tek farkı bu sefer hikaye Türkiye sınırlarında geçiyor ve daha kısa sürüyor.
YanıtlaSilBukowskinin Türk versiyonu dıyorum ben bu adama. İki arkadas Ziyan'ı almıstık askerdeyken bı 100 sayfa falan kuduk arama falan olur dıye cesaret edemedık gerı gonderdık , yenıden baslamak lazım o kıtaba askerıyeyı cok guzel anlatıyo , şiddetle tavsıye ederım...
YanıtlaSilHaha, Bukowski'nin Türk versiyonu iyi benzetmeymiş. Ben de Nick Cave'e Yeni Bukowski demiştim geçenlerde. Ziyan'ın askeriyeyle ilgili dehşet tespitleri olduğunu duymuştum evet okumak lazım...
YanıtlaSilben askerdeyken okudum ve bütün koğuş da sırada bekliyordu okumak için. bundaki en büyük etken ben okuduklarımı aktarırken ondan duyduğum heyecanı onlara da hissettirmemdi. ayrıca bu kitap alayın kütüphanesinde mevcuttu. alıp rahatça okuyabildim. buna sevindim.
YanıtlaSil