16 Eylül 2010 Perşembe

Yirmi Yıl İki İnsan | David Nicholls


Kapağında okuduğumuz Nick Hornby yorumu gibi "Olağanüstü bir şekilde sürükleyici" bir kitap "Bir Gün Yirmi Yıl İki İnsan".

Karakterler o kadar bizim gibiler ki, bir süre sonra "hadi ama ya bizde böyle olacağız sanırım" diyorsunuz.

Konuya gelirsek üniversite mezuniyetinde birlikte olan Emma ve Dexter için o gece dönüm noktasıdır. O geceden sonra bitmeyecek bir arkadaşlığın ve o arkadaşlığın ardında aşkın içinde bulurlar kendilerini. Hayatlarına 20 yılda bir çok kişi girer, farklı insanlarla farklı hayatlar yaşarlar ama birbirlerinde asla vazgeçemezler. Zaman zaman çok büyük kavgalar edip, hiç görüşmedikleri yıllar olsa dahi bırakamazlar bir türlü birbirlerini. Hikaye 88'de başlar...

Karakterlere baktığımız zaman Dexter; tam anlamıyla zengin, şımarık, ne istediğini bilmeyen anı yaşayıp deli gibi içen, önüne gelenle yatan, bencil biraz sarsak, sinir bozucu televizyon şovları yapan, Camden'da acayip kulaklıklarla müzik dinlerken bir yandan da müziksevermiş havalarında, plak Cd arşivi yapan, marka meraklısı burnu havada bir tip. Bunun yanı sıra Emma'ya çok bağlı ve her ne kadar ona sinir olsa da, Emma onun hayatının odağında, yalnız bir adam...

Emma'ya gelirsek; üniversitede kominist takılan, o zamanlar yaygın feminizm hareketinin ateşli savunucularından, kavgacı, idealist ama bu idealleri gerçekleştirmekte yeteneksiz, sinir bozucu bir şekilde kendiyle dalga geçen, kitap kurdu, kendi halinde sefilce yaşayan, Dexter'ın birçok huyuna sinir olup onunla elinden geldiğince dalga geçen ama bir yandan da, ona destek olup bırakmayan yalnız bir kadın.

Bu iki insan neredeyse 20 yıl boyunca birbirlerine aşık olduklarını kabul etmediler. Hep aralarında bir ima ve arkadaşlık duvarı vardı. Ve o duvar aşıldığında kimse şaşırmadı "bekliyorduk" dediler yakın çevreleri.

En sevdiğim kısmı Emma'nın Dexter'a Onbir Yıl hediyesi, el yapımı Cd'yi kızı Jasmine'le beraber dinlemesiydi.

Massive Attack "Unfinished Sympath" ile başlıyor, The Smiths "There is a Light That Never Goes Out" ve "Walk On By" ile devam ediyordu. Halen insanlar birbirine karışık şarkılar hazırlıyorlar mı? diye düşündürttü beni bu kısmı.

Aslında bu kitap üniversite sonrasında insanların dibe vuruş dönemini gösteriyor ayrıca. Hani çok büyük hayallerle başlarsınız da, sonra o hayaller "pofff" uçar işte onun hikayesi. Sonra ardınıza bakıp, benim hayallerim nerede dersiniz ve otuzlu yaşlarınızın ortalarında onlara sıkı sıkı bağlanmaya çalışırsınız. İşte bu onun hikayesi bir yandan da.

Yazım dili olarak hızlı bir şekilde anlatılmış, okudukça okuyorsunuz, yılları deviriyorsunuz birer ikişer. Ve sonu çok iç burucu, beklemediğiniz bir şekilde bitiyor.

Ve kitap öyle beğenilmiş ki, An Education filminin yönetmeni Lone Scherfig başrollerde Anne Hathaway ve Jim Sturgess ile "One Day" filmini çekmeye karar vermiş. Film 2011'de gösterime girecek.

Açıkçası Anne Hathaway'i Emma rolüne pek yakıştıramadım çünkü Emma daha farklı, bir kere gençlik yıllarında hafif tombul. Sıska Hathaway bakalım hasıl oyunculuk gösterecek?

Jim Sturgess ise tam bir Dexter olmuş, hatta hayal ettiğim Dexter tam anlamıyla oydu.

Bu kitabı daha önce okuyanlar, Syco aynı senin yaşadıklarını anlatmış, kitabın kadın karakterinde kendini bulacaksın demişlerdi. Ve evet öyle oldu, düşünmeme, ne yapsam acaba dememe sebeb oldu..

Okumadıysanız mutlaka okuyun acayip kafa dağıtıcı ve bir yandan da düşündürücü, eğlenceli, komik, iç burucu ve sürükleyici...

5 yorum:

  1. Nihayet gerçek bir aşkı okuyup izleyebileceğiz sanırım. Dile gelmemiş olan gerçektir.

    YanıtlaSil
  2. evet bizim gibi aşk yaşayan insanlar bunlar, öyle havalı ve romantik cümleleri yok. aynı bizler gibi :)

    YanıtlaSil
  3. bu kitabın sonuna salya sümük ağladım ben! yani tam sonunda değil de, işte emma'nın bisiklete bindiği yağmurlu günde dersem anlaşılır herhalde :) aynı şekilde kendimi kadın kahramanla özdeşleştirip durduğum için belki de. bir de dexter'ı oynayacak adam benim de kitabı okurken kafamda canlandırdığım dexter'ın aynısı, bu kadar olur. yalnız emma'nın tombulluğunu falan geçtim, kızıl saçlı olması gerekmiyor mu?

    YanıtlaSil
  4. Çavlan; aynen o kısımda bende çok kötü oldum ama burada spoiler vermeyim diye ses etmedim :)
    Bugün tekrar Across The Universe izledim ve tekrardan bu adamdan Dexter olur dedim..
    Evet saçlarını falan boyatırsa bir nevi benzeyebilir ama yinede ben Anne Hathawayi Emma rolüne yakıştıramıyorum. Kızıl saçlı birini bulamadılarmıda o oynuyor acaba

    Bide umarım kitaba sadık kalırlar diye paranoyalar içindeyim, malum kitapların filme uyarlamalarında birçok yeri değiştiriyorlar, umarım öyle olmaz...

    YanıtlaSil
  5. Başlarında çok sıkılmıştım ve bırakmıştım. Araya başka kitaplar kaynak yapmıştı ama postunuzu okuduktan sonra kesinlikle karar verdim, şimdiki kitabım bittikten sonra Bir Gün deyim ^^. Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails