26 Şubat 2018 Pazartesi

Yeryüzü Müzesi


 Yeryüzü Müzesi, Bilimkurgu Kulübü isimli internet portalını da kapsayan, aynı isimli kulübün bir ürünü, İthaki Yayınevi tarafından basılan kitap, kulüp üyeleri tarafından bir araya getirilen on sekiz Türk bilim kurgu yazarının birer öyküsünü içeriyor. 

 Benim kitaptan haberdar olma sürecim, kitapta bir öyküsü bulunan arkadaşımın haber verişiyle başladı, "Böyle bir oluşum var, benim de bir öyküm yer alacak," diye anlattığında epey heyecanlandım ve doğal olarak henüz basılmadan kitabı beklemeye başladım. Öyküsü bu seçkide yer alan arkadaşım bilim kurgu öyküleri yazan, hatta bu dalda ödülü olan bir yazardı ancak diğer yazarlar hakkında önceleri hiçbir fikrim yoktu ki kitabın arka kapağı internette paylaşıldığında kitabı daha da büyük bir ilgiyle beklemeye başladım çünkü hiç yabancı olmadığım isimler de bu seçkiye dahil edilmişti. Çeşitli dergilerden, internet sitelerinden, seçkilerden aşina olduğum yazarların da bu kitapta öyküleri olduğunu öğrendiğimde güzel bir kitap okuyacağımızdan emin oldum.

 Kitapla ilgili söylenebilecek çok şey var, yerli bilim kurgu hakkında söylenecek şeylere kapı aralayacak şeyler, bu bir "Türk yazarlar seçkisi" olarak oluşturulduğu için söylenecek hiçbir şey yerli bilim kurgu öykücülüğünden ayrı tutulamayacaktır. Ancak tam da bununla ilgili bir şey söyleyerek başlamak isterim, öykülerde yöresellik ön planda tutulan bir detay olmamış ve ben bundan şikayetçi olmadım. Türk yazarların bilim kurgu öykülerini okurken dünyanın herhangi bir yerinde yazılmış olabilecek öyküler okuduğunuzu düşünüyorsunuz, belki kimi yerlerde satırların aralarından çeviri tadı bile geliyor fakat bu bence bir kusur değil. Bilim kurgunun kendine has evrensel bir dili olmasından kaynaklanan bir özellik olmalı bu, belki bir gelecek öngörüsü kim bilir, gelecekle ilintili öykülerde genellikle aynı üslubun kullanılması bir tesadüf olamaz, belki de yöreselliğin tamamen kaybolacağı evrenlere dair hikayeler anlatılırken Türk olmanın ön planda tutulması bence saçma bile olurdu. Bilim kurgu edebiyatı bence yöresel üslubu da ancak bir yere kadar kaldırabiliyor, hatta  en çok kaldırabildiği yöresel üslup da bence uzak doğu kültürü ve oraların üslubu, hem teknoloji ve bilimde gelişmiş, hem de geleneklerine bağlı kalmış toplumların üslubu, kültürü, bilim kurguda sırıtmıyor ancak Türk kültürüyle bir arada düşündüğümde, bence yöresel üslubu tadında yediremediğiniz bir kurgu, "Türkler uzaya gitse ne olur? Türkler geleceğe gitse ne olur? Türkler uzayda mangal yaparken..." tadında bir parodi gibi kalıyor. İşte tam bu sebeplerle bu kitaptan o kadar da yöresel bir tad alamamak benim canımı sıkmadı. Ne güzel evrensel kalitede öyküler oluşturulmuş, hatta yine de Türk kültürünün kendini belli ettiği öyküler var, Türk tipi akrabalığın, Türk şehirlerinin kültürlerinin, Türk alışkanlıklarının yer aldığı hikayeler de yok değil. 

 Kitapta yer alan öyküler, bilim kurgunun her alt türünden en az birer örnek içeriyor diyebilirim, komedi öyküleri de var, siberpunk öyküleri de var, varoluşçu bilim kurgu örnekleri de var, korku da var, uzay operası da var, fütürist öyküler de var, distopya da var. Bir tek steampunk örneği bulamadım galiba, hatta aklıma da geldi, Türkçe yazılmış, Türk kültüründen beslenmiş bir steampunk öyküsü bence çok yakışıklı olabilirdi, bu ülke İhsan Oktay Anar çıkarmış bir ülke... Ancak o kadar güzel bir öykü seçkisi yapılmış ki, bilim kurgu edebiyatına pek yatkın olmayan bir okura türe giriş dersi niteliğinde bir seçki olarak tavsiye edilebilir, bir öyküyü beğenmese, beğeneceği başka bir öykü mutlaka olacaktır. 

 En beğendiğim öyküler kitabın giriş öyküsü olan, adıyla okuyucuyu selamlayan İlk Temas, bir Black Mirror güzellemesi gibi duran Dünya Utanç Günü, sevgili arkadaşımın ilk kez bu kitabın sayfalarında okuduğum öyküsü Bir Sobeski Deneyi, A-T-G-C, Son Yolculuk, Selfie ve gülümseten Gaita oldu. Kimileri benzer üsluplara sahipken kimileri de birbirlerinden fersahlarca uzak kalemlerden çıkan bu on sekiz öyküyü ustalıkla seçip bir araya getiren Bilimkurgu Kulübü'nü çok içten bir şekilde tekrar kutlarım. Seçkiye yerleştirilen son öykü Müfit Özdeş'e ait, usta bir bilim kurgu yazarını da konuk etmeleri, Müfit Özdeş'in de bu seçkiye katılmayı kabul etmiş olması ne kadar hoş. Üstelik bu kitap için Ursula K. Le Guin'in yazdığı bir arka kapak yazısı da bulunmakta ki zannedersem kendisinin aramızdan ayrılmadan önce bir kitapta basılan son yazısı bu yazı. Ortaya oldukça özenli, temiz bir iş çıkmış ve bu işi bilim kurgu okurları olarak bağrımıza basmak da bizim içimizden gelen bir görev olmuş resmen, bunca özenli ve güzel bir kitabı beğenmemek resmen kibirlilik olur. Kanımca ülkenin bilim kurgu edebiyatında usta kalemlerinin yeni öyküleri ile birlikte taptaze kalemlerinin okuyucuyla tanıştığı bu kitap, bu kadar sayılı örneği olan bir iş için pek üst raflarda, kitapta yer alan herkesin eline sağlık.

1 yorum:

  1. bu kitabı başka bir blogda okumuştum, ilginç ve okunmalı, kapağı çok hoş bu arada, ursula le quin'in önsözü çok değerli ayrıca, keyifli okumalar dilerim:)

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails