9 Eylül 2013 Pazartesi

Tolga Karanlikoglu | Mavi Ayin Altinda ★★★

Uzun zamandir Turk yazar okumayisimin, daha dogrusu okuyamayisimin kendimce bircok nedeni var. Bunlarin en basini ise okudugum tarz cekiyor. Ne yazik ki Turkiye piyasasindan polisiye/gerilim adina cok iyi isler cikmiyor. Ulusal edebiyat, en kolay prim elde edebilecegi dramlarin uzerine kurulmus gibi gelir bana. Aglatmak ve guldurmek, daima korkutmaktan veya germekten daha kolay olmustur. Bu nedenle senelerdir soz konusu tarz dahilinde Turk yazarlardan uzak duruyordum. 

Derken gectigimiz aylarda gelen bir e-mail beni, onyargilarimi bir daha gozden gecirmeye sevk etti. Tolga Karanlikoglu'nun once soyadi ve yazdigi turun uyumu dikkatimi cekti, ardindan Goodreads'deki yorumlara goz gezdirdim ve son olarak, icinde cok da sevimli bir notla bana gondermis oldugu kitabini okumaya basladim. Sizden tek ricam incelememi okurken cok uzun zamandir Turk yazar okumadigimi ve orijinal dilden okumam nedeniyle Turkce'ye cevrilmemis dahi olsa turunun en guzel ornekleri arasinda kayboldugumu unutmamaniz.

~

New York'ta bir dizi cinayet isleniyor. Yalniz yasayan kadinlar bogazlari kesilmis bir sekilde izbe sokaklarda bulunuyor. Cinayetleri cozmeye calisan Dedektif Wiley bir turlu istedigi yere ulasamazken unlu muhabir Jena Brown cinayetlerin pesini birakmiyor. Hele bir de dokundugu objeler sayesinde gelecegi gorebilen John ile de tanisinca av gittikce hizli bir hal aliyor. 

~

Tolga Karanlikoglu'nun odaklandigi konuyu, hikayeyi anlatisini ve ozellikle altinin cizilmesi gerektigini dusundugum betimlemelerini cok begendim. Zaten hepi topu 330 sayfa olan kitabi uc gunde ve aslinda hic de fark etmeden okudum. Okurken nefesimin kesildigini soyleyemeyecegim lakin oldukca akici giden sayfalari cabuk cabuk cevirivermisim. Bunun en buyuk nedenlerinden biri Tolga Karanlikoglu'nun betimleme becerisi; betimlemeleri oylesine istedigim gibi yazmis ki gereksiz detaylar tarafindan bogulmadan sahneleri kolaylikla zihnimde canlandirabildim.

Oteki yandan kitabin zayif noktalari da yok degil. Bunlardan bir tanesi ve bence okuma zevki acisindan en onemlisi imla hatalari. Ne yazik ki cokca karsilastigim yazim yanlislari korsan kitap okuyormusum gibi hissetmeme neden oldu ama bunun icin yazari degil, yayinevini ve redaktoru elestirmeliyiz.

Tolga Karanlikoglu'nu elestirecegim noktalara gelince... Hikayenin New York'ta gecmesini luzumsuz goruyorum. Sadece dokuzuncu ve on birinci caddelerden ve Manhattan manzarasindan birkac cumle ile bahsedildigi dusunuldugunde kitap, Ankara, Istanbul ya da Adana'da dahi gecebilirdi. Ve bence, boyle bir secim daha yerinde olurdu. Cunku... cunku hikaye tamamen Turk kulturu ile yazilmis; hayat kadinlari hakkindaki "mahalle dedikodulari", "sulaleye sovmeler", fetisizmi "sapikca" bulmalar... Aslinda karakterler bile oylesine Turk ki! Bu kitabin, kitap boyunca adi en fazla 10 defa edilen New York'ta degil, Istanbul'un arka sokaklarinda gecmesini cok isterdim.

Beni rahatsiz eden bir diger nokta ise yazarin kimi yerde yalinlikla yuzeyselligi karistirmasi ve bunun sonucunda ortaya cikan mantik hatalari. Yazar, iki karakteri asik ederken "Ve birbirlerine asik oldular, bir anda butun hayata bakislari degisti" diyebiliyor ve bu cok rahatsiz etmiyor zira o sureci hepimiz tahmin edebiliyoruz. Nerede rahatsiz etmeye basliyor biliyor musunuz? Kitabin pisirik, cekingen, ilkokulu yarida birakmis, yazarin ifadesiyle "bir gazete basligini 20 dakikada okuyabilecek kadar okuma yazma bilen" bas kahramani John, bir aydan daha uzun olmayan bir sure icerisinde bir kutuphanede calismaya baslayip uc gunde bir roman bitirdiginde veya bilgisayar basina oturup bir adres tespit edebildiginde... Kisacasi, kitabin kapsadigi zaman araliginda her sey isik hiziyla gerceklesiyor gibi ve bu durum da cesitli mantik hatalarina neden oluyor zira soz konusu aslan kesilmeler ve ardindan kitap kurduna donusmeler, Gora'daki kasetli yukleme sistemi gercek olmadigi surece en az birkac yil surmeli:)

Yazari ve redaktoru birlikte elestirecegim ancak yazar, redaktor ve kitabi okuyanlar disinda pek kimsenin anlamayacagi bir konu daha var. Tony Truman karakterine, Dedektif Wiley nasil olur da Doktor Mailey diye seslenir? Onun Mailey oldugunu bilmiyor ki! O onun icin Doktor Truman! Bu dikkatsizlik dikkatli bir baska okuyucunun da gozunden kacmayacaktir.



Velhasilkelam... Mavi Ayin Altinda, cok akici ve keyifli olabilecek bir kitabin final versiyonundan bir onceki taslagi andiriyor. Redaktor tarafindan dogru bir sekilde revize edildiginde ve yazar da soz konusu mantik hatalarini ortadan kaldirdiginda serinin ikinci kitabini dort gozle bekleyecegim bir kitap olabilirmis. Ha, simdi ikinci kitabi beklemiyorum mu saniyorsunuz? Ciksin, ilk okuyacaklardan biri benim cunku merak ediyorum. Sadece az once bahsettigim materyal hatalarin okuma zevkimi bozmasini istemiyorum.

Opucukler, mavi aylar, karanliklar.
Amalth.


5 yorum:

  1. Değerli Amalth, öncelikle bu kitabı okumak için ayırdığınız her dakikaya teşekkür ederim. Bu nezaket ve zarafet dolu yorumu okurken bir kez daha bu kitabı yazmaktan mutluluk duydum.

    Hakkınız var, ne yazık ki ilk baskının imla durumu tam bir felaket. İlk yayınlanan kitabım olan Mavi Ayın Altında pek çok yönden bana tecrübe oldu. Ne yazık ki harika bir kitap evi seçimi yapamamışım. Bu kitabı yayınlamanın sizin gibi harika insanlarla tanışmak gibi güzelliklerinin yanında yazıda andığınız "redaktör" denen kişinin pek de fazla güvenilmemesi gereken bir kişi olduğunu anlamak gibi acı yanları da oldu benim için. İkinci kitabım olan Fatih'in Kahramanı: Karabüyü ve yakında çıkacak olan Smyrna Efsaneleri kitabımda bu konuda çok daha duyarlı davrandım ve etkin bir rol alarak bu tür olumsuz tabloların tekrar edilmemesini sağladım.

    Kitabın New York'ta geçmesi konusuna herkes daha kitabın kapağını açmadan takılıyor. Buna saygı duymakla beraber sebebini tam olarak çözemedim. Kitapta resmettiğim bölge tam olarak New York'ta geçici bir süre ikamet ettiğim bölgeyi ve insanlarını yansıtıyor, aslında Amerika ülkesinin insanlarıyla düşündüğünüzden çok daha fazla benzeşiyoruz. Tabi bu başlı başına başka bir yazının konusu. Bir de anlayamadığım şey bazı okurların da bunun tam tersi eleştirilerde bulunması. Örneğin "neden karakterler İngilizce'den çevrilmiş gibi konuşuyor? Daha Türk olamazlar mıydı?" gibi "neden Türkçe isimler yok?" gibi sorular da geliyor. Ben de kimseyi kırmamak için "New York metrosunda dolaşan Mahmutlar, Nisanurlar mı olsaydı?" diyemiyorum. Doğrusu konuyu New York'ta geçirmek konusunda iki yönden birden eleştiriliyorum, fakat John New York'ta yaşamaya ve cinayetleri burada çözmeye ve seri katilleri yakalamaya devam edecek.

    İkinci kitapta Çin Mahallesi'nde (taslağı bitti), üçüncü kitapta da Bronx civarında bir İtalyan Sirki'nde doğa üstü güçlerini kullanarak katilleri yakalamaya devam edecek. İkinci kitapta sürpriz son yok, onda Alfred Hitchkock hocanın yazarlara verdiği öğütlere uyan bir kurgu var ancak onu da beğeneceğinizi umuyorum. Çıkış tarihi henüz belli olmasa da çıktığında size daha da sevimli bir notla yollayacağım.

    Ayırdığınız her saniye için binlerce yıllık teşekkürler ederim, iyi ki varsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba:)

      New York ile ilgili durumum bahsettiginizden biraz farkli. Sanirim ancak soyle ifade edebilirim: Kitaptaki New York kelimelerini ve sadece bir yerde gecen Manhattan kelimesini kaldiralim. Yerine X ve Y koyup oyle okuyalim. O zaman fark edeceksiniz ki degisen hicbir sey yok. Bunun da tek bir nedeni var; Jena'nin kollarini Wiley'in arabasinin camina dayarkenki tavrini ne derece guzel betimlemisseniz sehri bir o kadar betimlememissiniz. Sehirde yurutmuyorsunuz bizi. O da havada kalmasina neden oluyor. Sehre dair elimdeki tek referans, soguk kisi, dokuzuncu caddesi ve on birinci caddesi.

      Neden karakterlerin Ingilizce'den cevrilmis gibi konustugunu soranlara soyle bir cevap verebilirsiniz: Amerikan ve Ingiliz kulturlerinde sulaleye sovmek ve irz gibi kavramlar yoktur. Kelime karsiligi dahi yoktur. Lakin karakterleriniz bunlari kullaniyor ki tam olarak bu nedenden oturu Istanbul'un arka sokaklari daha uygun gibi geliyor.

      Yorumunuz icin tesekkur ederim. Boyle bir geri donus almak cok keyifli..

      Sevgiler.

      Sil
    2. ayy harika haberler geldi ya merakla bekliyorum kitabınızı ...

      Sil
  2. Bu yazarı tanımıyorum ama polisiye yazan Tüek yazarlarını küçmsemenizi yadırgadım. Bugün bir Ahmet Ümit okuyun bir de bu türde dünyanın iyilerinden sayılan Tess Gerritsen 'a bakın. Arka arkaya okuduğunuz zaman Gerritsen'ın ne kadar boş olduğunu göreceksiniz. Tarihten nefret eden ben Ahmet Ümit'in çoğunlukla tarihten bahseden kitaplarını zevkle okuyorum. İmla hataları tamamiyle yayınevinin editörüyle ilgili. Ama gene de ya Türk yazarları ya da yabancı yazarları orjinal dilinde okumak gerek. Çünkü tercümeler daha da rezalet. Size iyi okumalar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilhan Bey,

      Sayet gerekli arastirmalari yaparsaniz Ahmet Umit'in yaraticiligiyla ve gereginden fazla "esinlenmesiyle" ilgili tartismalar oldugunu goreceksiniz. Dolayisiyla kendisinin "hayal gucune" guvenemiyor ve okumayi tercih etmiyorum.

      Bir kitabin "bos" oldugunu iddia etmeyi de uygun bulmuyorum. Zira size "bos" gelen o kitap bir genc kizin adli bilimler okumasina dahi neden olabilir. Bu baglamda yaklastigimizda Tolga Karanlikoglu'nun kitabini da "bos" bulacaksiniz.

      Imla hatalari kesinlikle editorun sorumlulugunda lakin mantik hatalari icin ayni seyi soyleyemeyecegim. Mavi Ayin Altinda'yi alip okumayi dusunur musunuz?

      Sil

Related Posts with Thumbnails