29 Haziran 2011 Çarşamba
Ateşi Yakalamak ve Alaycı Kuş, Suzanne Collins
Serinin ilk kitabının bu blogdaki tanıtımı için bu yazıya, kişisel blogumdaki tanıtımı için de bu yazıya göz atabilirsiniz. Üç romanlık bir seri halinde hazırlanan Açlık Oyunları'nın ikinci kitabı, Ateşi Yakalamak.
İlk kitapta Açlık Oyunları'nın geçtiği Panem ülkesini ve oyunların mantığını, mıntıkaları, Capitol'ün mıntıkalar üzerinde kurduğu zulmü ve en önemlisi de serinin kahramanı, Alaycı Kuş Katniss Everdeen'i tanıyorduk. Hepimiz Katniss'in cesaretine, zekasına, insancıllığına hayran olduk ve kitabı okumayanlar için sonunu mahvetmek istemediğim o şaşırtıcı oyun finaline hayran kaldık. Üstelik ilk kitaptaki macera sona ermişti ama ikinci kitap Ateşi Yakalamak'ta macera kaldığı yerden devam ediyor.
Ateşi Yakalamak, iyi bir geçiş kitabı olmaktan çok daha öte, serinin belki de en önemli romanı. İlk kitaptan sonra bizi üçüncü kitaba hazırlamak için yazıldığı belli ama açıkçası diğer iki kitaptan daha etkileyici buldum, kimi yerlerinde okurken tüylerim diken diken oldu. Ateşi Yakalamak'ta, oyunlardan sonra Katniss'in görevinin bittiğini, hayatındaki yegane sorunun Peeta ile Gale arasında seçim yapmak olduğunu düşünmekle büyük bir hata ettiğimizi görüyoruz. Capitol'ün ve dolayısıyla ülkenin başkanı Snow, Katniss'in Açlık Oyunları'nın finalinde bulduğu fikirle oyunları ters köşeye yatırmasından hiç hazzetmemiş ve bunun açıkça bir meydan okuma olduğunu düşünerek, Katniss'i bu hareketinden ötürü cezalandırmaya karar vermiş. Ancak oyun kurallarını ihlal etmediği için, Katniss'i nasıl cezalandıracağı konusunda da yaratıcı davranmış. Bir yılın oyununun galibinin diğer oyunlardan muaf olduğunu biliyorduk. Ancak, zavallı Katniss, oyunların 75. yıl kutlamaları için düzenlenen özel bir oyun için tekrar arenaya gönderildiğinde, okuyucuların bile bu haksızlık karşısında Katniss gibi histeri krizlerine girmesi işten bile değil.
Evet, Ateşi Yakalamak, bizleri ve Katniss'i yeniden arenaya götürüyor. Üstelik bu sefer de Katniss, Peeta'yla rakip olarak arenada. 75. yıl kutlamaları için bütün galiplerin arasından seçilen haraçlarla, daha medyatik bir oyun düzenleniyor. Ancak, Başkan Snow'un düşünemediği şey, Katniss'in popülerliğinin doruğundayken ona bu haksızlığı yaptığında, Katniss'in her hareketinin halkı ve tüm mıntıkaları ayaklandırabilmeye çok daha yakın olduğu.
Ateşi Yakalamak'ın da tıpkı Açlık Oyunları gibi mükemmel bir edebi dili olduğu, yıllar boyunca okunacak, sonraki nesillere kalacak bir eser olduğu söylenemez, üstelik Türkçe çevirisi de kötü, zaten okuduğum tüm tanıtım ve eleştiri yazılarında bu çeviri konusuna değinmişler ama bir kez daha söylemek gerekir ki, gerçekten sizi okurken hikayeden koparacak denli büyük hatalarla karşılaşabiliyorsunuz. Ancak, bütün bunlar, bu romanı kötü bir roman yapmıyor, aksine çok güzel bir macera romanı. İlk ve son romanda bilim kurgu öğelerinin ağırlıklı olduğunu, ayrı bir evren, post-apokaliptik bir dünya ve zaman yaratıldığını ama ikinci romanın daha çok aksiyon içerdiğini söylemeliyim.
Ne yazık ki bir geçiş kitabı niteliği taşıdığı için Ateşi Yakalamak'ın sonu, çok muğlak bitiyor. Bu yüzden, seriyi sevdiyseniz, henüz Ateşi Yakalamak'ı bitirmeden Alaycı Kuş'u da edinin derim, bittiği an diğer kitaba geçmek isteyeceksiniz.
Alaycı Kuş, ilk kitapta, Katniss'in oyun kıyafetinin üzerine taktığı iğnedeki, şarkıları ve sözcükleri tekrar edebilen kuş türü olmakla birlikte, ikinci kitapta göreceğiniz üzere Katniss'in lakabı da oluyor. Üstelik daha da önemlisi, bir devrim işareti niteliği taşımaya başlıyor. Evet, ilk iki kitap boyunca Suzanne Collins, Panem'in bir devrim ortamına hazırlanışını Katniss'in gözünden aktarıyor ve sonunda bu kitapla beklenen devrime kavuşuyoruz. Ancak, ayaklanmalar, savaşlar başladığından beri Katniss'in içindeki huzursuzluk onu bir türlü rahat bırakmıyor. Suzanne Collins'in, Ursula K. Le Guin'den etkilendiğini düşündüren bir roman oldu Alaycı Kuş, tıpkı Mülksüzler'deki gibi bir devrimin sonrasının düşünülmediği takdirde neler olabileceğini sorgulatıyor bize ve Katniss'e. Ayrıca bu romanda, Açlık Oyunları'nda yok edildiğinden emin olduğumuz, Ateşi Yakalamak'ta ise yok edildiğinden şüpheye düştüğümüz 13. Mıntıka'nın durumunu öğreniyoruz ve Suzanne Collins bizi diğer bir serisine de hazırlıyor sanırım, yer altında kurulu bir medeniyetle tanışıyoruz. Ayrıca, Suzanne Collins'in Açlık Oyunları'ndan ayrı beş romanlık bir serisi daha var, onda da yer altı medeniyeti ve varlıkları yer almakta.
Alaycı Kuş da hoş bir kitap olsa da ben, ilk ve ikinci kitabı daha çok beğendim. Alaycı Kuş'ta Katniss'in kararsızlıkları, bocalamaları fazla gözüme battı, iki kitaptaki Katniss'le son kitaptaki Katniss'in farklı kişiliklere sahip olması, yaşanan onca maceradan sonra çok normal olsa da okuyucuyu yoruyor, üstelik birinci şahsın ağzından anlatılan bir romanda okuyucu kendini Katniss'in yerine koymaya çalışıyor ama devamlı değişen bir Katniss varken bu epey zor.
Kitabın ve serinin finalinin vurucu olmasını beklediğimiz için, elbette şaşırtıcı bir sonla bitirmiş Suzanne Collins, umduğunuz gibi, başından beri öngörülebilecek bir son yok bu hikayede, okuyup kendiniz öğrenmek zorundasınız, baştan tahmin edemeyeceksiniz, bu bakımdan güzel bir final.
Sonuç olarak, seri okunmaya kesinlikle değer ama çok şey beklenerek okunduğunda hayal kırıklığına uğratabilir. Bilim kurguya giriş için iyi bir seçim olabilir, çok karışık terimler ya da soğuk bir hikaye yok çünkü, ama bilim kurgu aşıklarının hafife alacağı bir hikaye olacaktır, orası da kesin.
Etiketler:
Suzanne Collins,
sweet leaf
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3. Kitap bence de çok yavaştı, diğer ikisine göre, gerçekten insan farklı bir son bekliyor
YanıtlaSilBayıldım üçünüde bir solukta okudum tavsiye ederim...
YanıtlaSilBen atesi yakalamaya bayildim idi dogrusu.
YanıtlaSil