21 Şubat 2011 Pazartesi

Asi Melekler/ Danielle Trussoni


"İstiridye kabuğunun için gibi sedefli tırnaklar, geniş, düz ve deliksiz göbek, cildin ürkütücü saydamlığı ve diğer her şey tamda bekledikleri gibiydi; kanatların yeri bile doğruydu. Ama önlerinde uzanıp yatan şey, o zamana kadar ancak havasız kütüphanelerde, önlerine harita gibi açılmış XV. yüzyıl resimleri üzerinde çalıştıkları konu için beklenmedik derecede güzel ve canlı gibiydi. Meslek hayatları boyunca bunu görmeyi beklemişlerdi. Hiçbiri kabul etmezdi belki ama, gizliden gizliye görmeyi bekledikleri şey bir canavar cesediydi; bir arkeoloji kazısında gün ışığına çıkarılmış bir kemik ve lif yığınıydı. Karşılarına çıkansa bambaşka olmuştu. Narin ve uzun bir el, kemerli burun, öpücük verir gibi donakalmış pembe dudaklar. Melekbilimciler vücudun çevresinde dolanıyor, beklenti içinde bakışıyorlardı. Sanki her an gözlerini kırpıştırarak uyanabilirdi."

Kitabımız Rodop dağlarında işte bu satırlarla başlıyor ve oradan Milton'a Azize Rose Manastırına gidiyor. Kahramanımız genç rahibe Evangeline 9 yaşındayken melekbilimci olan annesi öldürülür ve 12 yaşındayken babası tarafından manastıra verilir. Orada neredeyse tüm ömrünü geçireceğini düşünen Evangeline bir gün bir mektup bulur ve oraya gelen bir yabancı tarafından hayatı, tüm bildikleri değişir.

Angelology çok çarpıcı bir roman yazar büyük bir araştırma sonucunda ortaya çıkarmış. Ben kitapta Dan Brown'ın Angels&Demons izleri buldum. Onun kadar sürükleyici ve elden düşmeyen bir kitap.

Özellikle düşmüş meleklerin hikayesini bu derece çarpıcı bir şekilde sunması, olay örgüsü, karakterlerin baskınlığı, aksiyonu bol olması beni kendine bağladı.

Son zamanlarda vampirler'den sonra en ilgi çeken tarz bu düşmüş meleklerin hikayesi olsa gerek. Kimi yazarlar bunu Alacakaranlık serisi gibi yapıp (Hush Hush serisi) açıkçası iç bayıyorlar ama Asi Meleklerde işin aşk tarafını çok arka planda kullanıp, bol araştırma ve heyecan dahil etmiş işin içine. Okuduktan sonra aslında gerçekten nefiller var mı, aramızda yaşıyorlar mı yoksa diye düşündürtüyor. Rodop dağları ve şeytan ağzı mağarası ülkemize yakın olunca tabi bir daha merak ediyorsunuz.

Nefillerin hikayesine gelirsek kısa bir şekilde onu da anlatayım, ilk insanlar dünyada yaşamaya başlamışlar ve insanlık çoğalmış, nesiller oluşmaya başlamış.

Tanrı bir kısım meleği onlara gözcülük yapsınlar diye dünyaya yollamış.
Bir gün, bir grup insan kızı nehirde yüzerken bu gözcü melek adamlar onlara hayranlık duymuş ve birlikte olmuşlar. Böylelikle insan kızları ve gözcü meleklerden melez çocuklar doğmuş ve bunlara Nefil demişler.
Tabi gözcü melekler cennetten kovulup Şeytan ağzı mağarasına düşmüşler ve orada cezalarını çekmeye mahkum olmuşlar.
Kitapta anlatılan hikayeye göre onların yakarışlarına dayanamayan melek Cebrail mağaraya kendi yaptığı bir lir atmış. Lir düşmeden ne büyük bir hata olduğunu anlamış, çünkü lirin gücü melekleri ve nefilleri daha güçlendirip, insanlık için büyük bir tehlikeye sevk edecekmiş.

Yani olayın örgüsünü siz anlayın.
Ben bitirdiğimde uzun süre acaba çevremizde öyle gezinen nefiller var mıdır? diye çevreme dikkat kesildim(sanki anlayacağım) ama şu var ki, artık çok uzun boylu ve sarışın insanlara şöyle bir çekinerek bakacağım.

Aslında Ufologlar ve parapsikoloji ile ilgilenenler hep Türkiye dolaylarında görünen devlerden bahsetmişlerdir. Bir bölgede dağlarda çok uzun boylu, sarışın ve ışıklı insanların yaşadığını söylerler. Ben Farah Yurdözü2nün "Ufo Gerçekleri Ve Yalanları" kitabında okumuştum ilk bu tarz bir fenomenin olduğunu.

Kitapta bir çok konu ve fenomen var, nefiller, düşmüş melekler ve melekbilim, hristiyanlığın bu bilime bakışı, müzikoloji, Nuh tufanı, Rockefeller ve Grigori aileleri, 2. dünya savaşı, Hanok'un kitabı..Yani bir çok konu bir örgüde birleşiyor.

Ve ilgi çekici detaylar da var aslında, mesela manastırın olduğu yer Milton kasabası bu Paradise Lost eserinin sahibi ünlü şair John Milton'a bir gönderme gibi geldi. Ve kitap karakterlerinden sanat tarihçisi akademisyen Verlaine ise fransız şair ve sembolist Paul Verlaine'a işaret eder sanki.

Nette kitabın tanıtım videoları da mevcut, böyle kitaplar için trailer'lar yapmak güzel pazarlama taktiği evet.




Trailer'da gördüğümüz üzere gotik bir havası var romanın. Şu sıralarda yazar devam kitabı olan Angelopolis'i yazıyor, twitterdan görüyoruz. Asi Melekler daha yayınlanmadan ilgi çekmiş ve 7 yayın evi tabiri caizse kapışmış. Bir dedikodu kitabın haklarını alan Türk yayınevi ilk önce pazarlama stratejisi olarak kitabın kapağında Kıvaç Tatlıtuğ ile çalışmayı düşünmüşler. Ama sonrasında maliyetinin çok yüksek olacağına karar vermişler. Maliyetli bir iş olurdu gerçekten ama benziyor şimdi adam hakikaten.

Bir haber de kitabın filmi çekilecekmiş. Tüm film haklarını Colombia satın almış. Will Smith ismi geçiyor ama açıkçası ben onu hiç bir karaktere benzetemedim, umarım böyle bir şey yapmazlar.

Bende kitabı okurken bir yandan karakterlerini çizdim bloğumda
görebilirsiniz kendimi kaptırmışım işte

Melekbilimcilerle ve Nefillerle oradan oraya koşturduğunuz aksiyon dolu bir roman, tavsiye ederim.


"Orada karşıma, dünyada hiç görmediğim kadar uzun boylu iki insan çıktı. Yüzleri güneş gibi parlıyor, gözleri lamba gibi gözümü alıyordu, dudaklarından alev fışkırıyordu. Kıayfetleri kuş tüyü gibi görünüyordu; ayakları mordu, kanatları altından parlak, elleri kardan beyazdı"
Hanok'un Kitabından


3 yorum:

  1. İnsanın hayal gücünü geliştiren,varolmayan alemlere götüren böylesi kitaplara bayılıyorum...Ama inşallah o vampir serilerine dönmez,artık böğk geldi yani onlarca birbirine benzer vampir hikayeli kitap görmekten...

    YanıtlaSil
  2. kitabı ilk çıktığında okudum. kanatlı varlıklara karşı mantıksızlık sınırında bir zaafım var benim, inancım olmasa da. konu da oldukça çarpıcı, ve fakat kitap bende hayal kırıklığı yaratmadı desem yalan olur. iyi işlenememiş, konunun hakkı verilememiş, lise ve sonrası ergenlere hitap etme telaşına düşülerek yazılmış gibi bir his uyandırdı içimde. belki de ilk kitap olmasının verdiği bir histir. belki de vurucu olmayan prologlarda hep sıkıldığımdandır.. ikinciyi okurken nedenlerimi bulurum elbet, kitap hakkındaki nihai kararımı ondan sonra vereceğim.

    YanıtlaSil
  3. Hayal; Vampir serileri gibi olan bir seri var Fısıltı(Hush Hush) serisi. O çok fena.

    Mefisto;benimde kanatlılara zaafım var ve görünce kitabın konusuna bakmaksızın alıyorum :)

    Yalnız bende ikinci kitapta ne işleyecek merak ediyorum, bu kitapta konu gayet sona ermiş gibi duruyordu, bence ikinci kitapta o klasik lise tarzı olacak gibi geliyor.

    Birde dün araştırırken Tuna Kiremitçinin bir yazısına denk geldim, bu kitabın aslında çalıntı olduğuna dair, Bulgaristan da çok yankılar uyandıran Mürekkep Labirent kitabını okuyup beğenip aynısını yazdığını anlatmış. Kaldı ki hikaye zaten orada geçiyor, o kitabı ben merak ettim. Açıkçası ne kadar doğru bilemeyeceğim ama ama o kitaba da rastlayamadım.

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16842504&tarih=2011-01-25

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails