14 Eylül 2014 Pazar
Oblomov, Ivan Aleksandroviç Gonçarov
İlk yüz küsür sayfasında anlattığı üzere kapak resminde görebileceğiniz gibi bir divanda yatan Oblomov'un yerinden kalkamayışı, kalkmamak için bahaneler üretişiyle başlayan roman, "Oblomovluk" adı verilen miskinliğin romanı.
Yaşamın kutsal bir amaç taşımasının illa gerekli olmadığını, yaşamın amacının "yaşayıp gitmek" olduğunu düşünen Oblomov'un uşağı ve hatta kansız cansız bir varlık olan ev bile Oblomov'un hareketsizliğinden etkilenmiş, işler sürekli ertelenerek görülmeye (ya da görülememeye) başlanmış, ev sakinleri için hayat tam anlamıyla bir koyvermişlik içinde yaşanıp giderken Oblomov'un durumuna üzülen bir arkadaşının zorlamasıyla Oblomov'un toplum içine karışması gerekmiştir. Acaba Oblomov, miskinliğin ötesine geçen bu halinden, hayatına aşk ile bir anlam yükleyerek kurtulabilecek midir?
Rus edebiyatından kalın bir kitap olmasına rağmen bir sayfasında bile asla kitaptan uzaklaşmamanızı sağlayan Oblomov, sıkıcı olduğundan şüphelenip de okumayı erteliyorsanız, hiç korkmanıza gerek olmadan gönül rahatlığıyla okumanızı tavsiye edebileceğim bir roman. Hatta yer yer bu kitabı Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar eserine benzettiğim anlar oldu. Uzun lafın kısası sadece deyim dağarcığınıza "Oblomov olmak" deyimini eklemek için bile okumaya değer olduğunu düşünüyorum ki kitap bundan çok daha fazlasını vaad ediyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Farklı yazarlar denemek her zaman iyidir. Bunu yazdım arkadaş. :) Teşekkürler. :)
YanıtlaSil:) Rica ederim, iyi okumalar.
Sildışarıdan soğuk getirmişsindir diye milleti paylamasına çok gülüyordum ben :)
YanıtlaSilAhahah evet ya, soğuk getirmişlerdir diye yaklaştırmıyordu yanına, ben de şeye çok gülmüştüm, kendisi divanından kalkamadığı için başkaları hakkında "İnanılır gibi değil, insanlar sabah dışarı çıkıp akşama kadar dört farklı yer gezebiliyorlar, bir insan kendine bunu nasıl yapar, bu nasıl bir kötü ruhtur?" diye düşünüyordu. :)
SilGeçen sene okumuştum Oblomov' u :) Bir arkadaşım elimde görüp, bunu okuduysan ve sevdiysen Tutunamayanlar' ı da okumalısın demişti. Oblomov akıp gitti ancak Tutunamayanlar' a başlamak için hala o cesareti gösteremedim. Yazınızı okuyunca yeniden kafamın içinde "Ne zaman okuyacaksın Tutunamayanlar'ı ?" diye bir ses belirdi :) Elinize sağlık...
YanıtlaSilHahah şahsen Tutunamayanlar'ı Oblomov'dan çok daha fazla seviyorum, bunu sevdiyseniz onu da çok seversiniz muhtemelen, hiç çekinmeyin ya bence de, müthiş bir roman. :)
SilŞu an okuduğum ve benim de blogumda yorumunu yapmayı planladığım roman. Tutunamayanlar'ı okurken Oğuzcuğum Ataycığım'a özenerek "muhakkak okumalıyım" diyerek almıştım ancak şimdi okumak nasip oldu. İkisini kıyaslamak gerekse; Oblomov kişilik olarak Tutunamayanlar'dan farklı aslında. Yani, halinden memnun, rahat, canının kıymetini bilen bir kişi. Tabi bu özellikleri dışında özünde çok duygusal ve iyi yürekli bir insan ve kitap gerçekten akıcı. Dediğiniz çok doğru; sadece "oblomovluk" deyimini kullanmak için bile okunmalı...
YanıtlaSil