24 Nisan 2013 Çarşamba

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg

 

Deborah, 16 yaşında, şizofren bir genç kızdır ve ailesi onu bir akıl hastanesine yatırmaya karar verir. Şimdiye dek okuduğum ve izlediğim pek çok şizofreni öyküsünün yanında bu romanın daha özel olmasının sebebi, bu rahatsızlığın, baş kahramana özenilesi bir yön katmayıp baş kahramanın ne gerçek dünyadan kopabilip ne de zihninde yarattığı dünyayı yok edebilmesiyle birlikte iki dünyanın arasında kalmanın sancısını çok sade ve güzel bir şekilde anlatmasıydı. Yani, "Oo şizofren kız hikayesi, kesin basittir, sonunda kız şizofren çıkıyordur, ucuz edebiyattır, baş kahraman cool bir roman kahramanıdır..." diye düşünmemeniz gerek, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, oldukça büyük acıları ve sancılı bir savaşı anlatıyor.

Romanın ismi çok güzel, Deborah'ın, doktoruyla yaptığı bir konuşmada iyileşip hastaneden çıktığında gerçek dünyaya uyum sağlayıp sağlayamayacağından korktuğunu anlatırken doktorunun ona söylediği bir cümleden geliyor romanın ismi, doktor, Deborah'a "Sana gül bahçesi vadetmiyorum, her şey güllük gülistanlık olmayacak," der. Hayat zaten zor, yaşam kaygısı zaten akıl hastası olmayanlar için de ön planda ve iyileşmeye çalışan bir akıl hastasının korkularının arasında, gerçeklik algısını geri kazanmak, zihnini kontrol altına almaya çalışmak, tepkilerini kontrol edebilmek dışında bir de iş bulmak, liseden mezun olabilmek gibi dertler de eklenince, üstelik akıl hastası olmayan ve o yaştaki bir genç kızın bile buluğ çağı bunalımları varken 16 yaşındaki Deborah'ın her şeyin altından kalkabilmeye çalışmasını okuyunca kesinlikle etkileneceksiniz.

Deborah'ın rahatsızlığının yıllar boyunca içinde nasıl da büyüdüğünü, normal bir çocuk gibi görünürken içinde yavaş yavaş kurduğu ve sonunda kontrol edemediği dünyaya nasıl yenik düştüğünü okurken "Ne kadar güzel anlatılmış..." demiştim, roman zaten Joanne Greenberg'in yarı otobiyografik romanı olarak geçiyormuş, yazar, kendisi de böyle bir akıl hastalığını geride bırakmış ve roman ilk yayımlandığında Hannah Green adıyla basılmış. 

Romandan uyarlanmış bir film de var, aynı isimli: I Never Promised You A Rose Garden.

Kitap hakkında pek çok "Edebi değeri yok, psikoloji araştırmaları için önemli bir kaynak olur, başka da bir şey olmaz..." şeklinde yorumlar okumama rağmen, benim sade, süslemelerden uzak ve ayrıntılı anlatımını beğendiğimi de eklemem lazım. Evet, muhteşem bir edebi eser sayılmaz ama konuyla ilgili okuduğum en iyi şeydi diyebilirim.

6 yorum:

  1. şizofreni ile ilgili tespitinize kesinlikle katılıyorum...gerçekçi anlatımı ve duygusal geçişleri bakımından da etkileyici bir kitap..

    YanıtlaSil
  2. Lise de staj yaparken okumuştum bu kitabı. Hala hatırlarım Deborah'ı... Bence okunması gereken kitaplardan...

    YanıtlaSil
  3. çok keyifle okumuştum ve çok etkilenmiştim. kesinlikle okunması gereken kitaplardan biri bence.

    YanıtlaSil
  4. Güzel blog !!! Kolay gelsin

    YanıtlaSil
  5. Elinize sağlık ben de bugün blogumda aynı kitabı anlatmıştım. Görünce yazınızı hemen okudum.

    http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2015/03/lila-sana-gul-bahcesi-vadetmedim.html

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails