2 Ocak 2012 Pazartesi
HAYVAN ÇİFTLİĞİ ( GEORGE ORWELL)
Zülfü Livaneli der ki; ''Eğer bir kitap yazmak istiyorsan, karekterlerini kendinden daha iyi tanımalısın.'' Bende buradan yola çıkarak iyi bir eleştiri için, iyi bildiğim bir kitabı yazmalıyım dedim. Gelin görün ki, Rafların Arasından'nın arşivi bu konuda bayağı sağlam çıktı. Açlık Oyunları'ndan, Çavdar Tarlasında Çocuklar'a , Tutunamayanlar'dan, Gazap Üzümleri'ne; klasik, çağdaş ve popüler edebiyatın bir çok eseri hakkında tanıtım yazısına rastlamak mümkün. Okuyucuya böyle bir arşiv sundukları için teşekkür etmek istiyorum.
Kitap hakkında tavsiyede bulunmadan önce, bu kitapla nasıl tanıştığımı anlatmak istiyorum kısaca. Üniversitede iken İktisat hocamızın derste bu kitabı öve öve anlattığını duymuştum. Her nasılsa aklımda yer etmiş o gün. Son sınıfta yaz okulunda onun dersinden kalmıştım ve şansa bir gün semt kütüphanesinde gezerken bu kitabı gördüm.Sonra gün geldi atladım okula gittim. Yolculukta kitabı okudum. Son 7 sayfası eksik olmasaydı iyiydi. Sonra doğru hocanın yanına soru sormaya gittim. Tabi amaç kitabı gözüne sokmak. İşe yaradı da gel dedi seninle bir çay içelim. Başladı kitap hakkında konuşmaya. İşte kitabın Stalin'e karşı olan eleştirisinden, yazarın zekasına o konuştu ben dinledim. Böylece bütün okul hayatım boyunca kuramadığımız o bağ, yarım saat içinde haliçe çekilen zincirler kadar sağlamlaştı. Sonuç olarak ben o kitap sayesinde sınavı verdim. Bu arada gerçekten kitap sayesinde geçtim. Sınavda kulağıma eğilip ''Sıkıntı Yok'' dedi hocam.Kitap mı beni kullandı, ben mi kitabı anlamadım zaten. =))
Gelelim 2012'nin ilk tavsiyesine. Malum her yeni bir yıl geldiğinde, herkes kendi hayatını değiştirmeye çalışır. Kendi dünyasını değiştirmek için çabalar. Herkesin böyle düşündüğü, bu yılın ilk günlerinde, bende dünyayı değiştirmek isteyen bir yazarı tavsiye etmek istedim.
Yazar dünyayı değiştirme hayalini, hayvanların devrimine tanıklık eden bir çiftlikle anlatmaya çalışıyor insanlığa. Fakat bu çiftlik biraz farklı bir çiftlik. Öyle ki, bu çiftlikte koyunların bile hayalleri var. Tabi hayallerin olduğu yerde mutlaka onları yıkacak birileride vardır. Bu rolü de domuzlar üstleniyor.
Hayvan çiftliği'nde domuzlar kurnaz politikacıları, köpekler onlara dalkavukluk eden iş adamlarını temsil eder. İş adamları ve Politikacıların olduğu yerde ne eksik olmaz peki? Kesinlikle doğru tahmin. Halk! İşte halkı da bizim hayalleri olan koyunlar canlandırıyor. Kitabımızda bir de Boksör adında güçlü bir at var. Boksör çok temiz kalpli. Halk'ı uyutmaya çalışmayan, gücünü kötüye kullanmayan tek karakter o zaten kitapta. Ama biraz da safça. Yeşil Yol'daki dev zenciye benzetiyorum ben Boksör'ü.
İşte bütün bu çiftlikteki hayvanların tek derdi: onları sömüren, çiftliğin sahibi olan insanlardan kendilerini kurtarıp, çiftliği ele geçirmek. Böylece herkesin eşit olduğu bir düzen kurup, kendi belirledikleri kurallarına göre huzur içinde yaşayabilecekleri bir dünya yaratmak.
Tabi işler hep, kurulan hayallerin tersine gider ya, sanki evren bunun için özel olarak çalışıyor gibi. İşte kitapta asıl eleştiriyi, devrimden hemen sonra yeni düzen kurulurken işlerin ne hal alabileceğine yapıyor. Yeni düzen kurulurken, domuzların, kendilerini koyunlarla aynı seviyede olabilecekleri fikrine bir türlü alıştıramamaları, koyunlar için cehennemin yeniden başlamasına ve zamanla güçlülerin, güçsüzleri nasıl sindirdiği gerçeğini gözlerimize sokuyor adeta. Ve bunu anlatırken yazar okuyucuyu sıkmadan, o kadar güzel anlatıyor ki; kitap bittiğinde etrafınızda bir koyun görseniz, acır ve evlatlık edinmeye kalkarsınız. O derece yani. =))
Bu arada sosyalizmden falan bahsettik ama sanmayın ki kitap Karl Marx'ın bir Komünist Manifesto'su kadar ağır olsun. Kitap böyle ağır bir konuyu, masal tadında anlattığı için zaten dünya klasikleri arasında üst sıralarda yer alıyor. Bu yüzden de size şahsen, kitabı en fazla 4-5 gün içerisinde bir çırpıda okuyabileceğinizin ve pişman olmayacağınızın garantisini verebilirim.
150 sayfa civarında olan kitabın elbette bir çok baskısı mevcut. Bu yüzden de özellikle Can Yayınları'ndan çıkan baskıyı tavsiye edeceğim. Çevirisi muazzam.
Sonuç olarak: Herkes yazar olabilir. Fakat, bunlar arasında sadece kaliteli ve kitlelerin beğenisini kazanmış olan yapıtlar, sinemaya aktarılmaya layık görülür. Sanırım böylece sinemaya da aktarıldığını ağzımdan kaçırmış bulunmaktayım. =))
Not: Bu bir peri masalıdır.
Mutlu Yıllar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Harika bir kitap benim favorilerim arasında :)
YanıtlaSilArada sırada açıp bakarım içerisinde işaretlediğim bölümlere...William Gerald Golding'in Sineklerin Tanrısı da güzel bir alegori örneği okumadıysanız eğer tavsiye ederim...yazınız için teşekkürler :)
Adını çokça duyduğum ve merak ettiğim bir kitap.İlk fırsatta alıp okumak lazım...
YanıtlaSilBende şu anda ingilizce aslını okuyordum nasıl denk geldi böyle şaşırdım şimdi :)
YanıtlaSilHarika bir kitap,hiç sıkılmadan okumuştum.Ben de Can Yayınları çevirisini okumuştum.Gerçekten çok iyiydi.
YanıtlaSilSana da mutlu yıllar. :)
Hypatia, harikulade bir tavsiye gerçekten.
YanıtlaSilAslı, en az aşk kadar kitaplar da tesadüfleri sever diyelim. =))
Herkese teşekkür ederim yorumlar için.
Çok güzel yazmışsınız, anınız da çok hoş:) ben de çok severek okumuştum bu kitabı..
YanıtlaSilBenim hep okumak istediğim sonra okurum dediğim kitaplardan, listeme alıyorum hemen :)
YanıtlaSilGerçekten çok başarılı bir yazı olmuş. Sanırım haftasonu alıp okuyacağım. Stalin'i domuz olarak tahayyül edemiyorum doğrusu. :)
YanıtlaSilyazarın 1984 isimli kült kitabını da tavsiye ederim..
YanıtlaSilokumak istediğim kitaplardan. inci aral da öyle.. tşkler yazılarınız için.. benim bloguma da buyrun http://mademoyleisteboyle.blogspot.com/
YanıtlaSilYorumlar için teşekkürler.
YanıtlaSil